AHMET ÜNAL
siyonizm2
GİZLİ DÜNYA DEVLETİ VE SİYONİZM 2
Cecil Rhodes, 1902'de ölürken tüm mal varlığının Rhodes bursları için kullanılmasını vasiyet etti. Vitrinde Rhodes, Arkada Rothschild Ailesi Buraya kadar verdiğimiz bilgilerden Illuminati şebekesinin etkili kılınmasında ve Rhodes bursları organizasyonunun oluşturulmasında Cecil Rhodes'in adının öne çıktığı anlaşılıyor. Fakat onun arkasında duranlar ve asıl işin sermayesini sağlayanlar farklıydı. O da Rothschild ailesi. Peki neyin nesidir bu aile? Bu aile bankacılık alanında tam anlamıyla bir saltanat oluşturmuş oldukça zengin bir aileydi. Fakat burada dikkatlerden kaçmaması gereken husus bu ailenin yahudi azınlığa mensup olduğudur. Bu aile maddi gücünü kullanarak siyasi alanda pek çok iş becermiştir. Hatta Hitler'le de yakın irtibatı olduğu bilinmektedir ki inşallah bu hususa ileride temas edeceğiz. Yuvarlak Masa Teorisi Illuminati şebekesinin temel amacı bütün dünyayı tek merkezden yönetebilmek için eli her tarafa uzanabilen bir ağ oluşturmaktı. Fakat bunun gerçekleşmesi için birbirleriyle irtibatlı birtakım alt mekanizmaların oluşturulmasına
ihtiyaç vardı. İşte bundan dolayı bir Yuvarlak Masa (The Round Table) teorisi geliştirildi. Bu teoriye göre şekillendirilecek organlar, üstlendikleri görevlere göre kendi aralarında bir irtibat ağı kuracak, bilgi alış verişinde bulunacak ve dünya ülkelerini yönlendirecek politikalar geliştireceklerdi. Yuvarlak Masa organlarının elemanları kendi ülkelerinde etkili kişiler olacaklardı. Yuvarlak Masa teorisi ilk olarak 1877'de John D. Rockefeller, Cecil Rhodes, John P. Morgan, Andrew Carnegie ve Mayer A. Rothschild' dan oluşan beşli tarafından ortaya atılmıştır. Bunların hepsi de Illuminati şebekesinin üyeleriydi ve üçü yani Rockefeller, Morgan ve Rothshild yahudi kökenliydi. Yuvarlak Masa ve Birinci Dünya Savaşı Yuvarlak Masa'nın seçkin üyeleri, Birinci Dünya Savaşı öncesinde ülkelerindeki savaş komitelerinde önemli görevler üstlenmişlerdi. Bu kişiler siyaset sahnesinde, birbirlerine zıt ülkeleri temsil ediyor ama Yuvarlak Masa'da bir araya gelebiliyorlardı. Bu kişilerin savaşın şartlarını ve sebeplerini kendi elleriyle hazırladıkları, Birinci Dünya Savaşı'nın arkasında duran gerçeklerin altını kurcalama zahmetine katlanan araştırmacıların dikkatinden kaçmamıştır. Bu kişiler savaş esnasında da ülkelerinin savaş komitelerindeki üst görevlerini sürdürmüşlerdir.
Savaş sonrasında ortaya çıkan şartlar Illuminati şebekesinin hesap ve planlarına daha da uygundu. Savaşın ateşini yakan ve dört yıl boyunca üzerine gaz döken Yuvarlak Masa üyeleri, 1919'da Fransa'nın başkenti Paris yakınlarında Versailles Barış Konferansı'nda bir araya gelmiş ve savaş sonrası şartlarda dünyaya nasıl şekil verebileceklerini tartışıyorlardı. Bu toplantıda bir araya gelen Alfred Milner, Edward Mandel ve Bernard Baruch, Yuvarlak Masa'nın seçkin üyeleriydi ve zaten kendilerinin çıkardığı savaşın ortaya çıkardığı şartları değerlendirme konusunda görüş alışverişinde bulunuyorlardı. Bunlardan Alfred Milner, Yuvarlak Masa'nın lideriydi. Konferansa katılanların birçoğu, daha önce sözünü ettiğimiz ünlü banka hanedanı Rothschild ailesinin fertleri tarafından önerilmişti. Bu ailenin yahudi azınlığa mensup olduğunu daha önce belirtmiştik.
Filistin topraklarında bir yahudi devletinin kurulmasıyla ilgili politikaların geliştirilmesinde karanlık gizli örgütlerin önemli rolü olmuştur. Versailles Barış Konferansı' nda alınan kararların arasında da Filistin'de bir yahudi devleti kurulması vardı. Hotel Majestic'te Yapılan Toplantı Birinci Dünya Savaşı sonrasında yapılan önemli bir toplantı da Paris'teki Hotel Majestic'te gerçekleştirilen toplantıdır. Bu toplantıda Yuvarlak Masa'nın bazı organlarının oluşturulmasıyla ilgili kararlar alındı. Bu kararlar doğrultusunda 1920'de Dış İlişkiler Komitesi, 1921'de de Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü kuruldu. Bu organların
yönetiminde Rothschild ve Rockefeller aileleri her zaman söz sahibi olmuşlardır. Bu ailelerin her ikisi de yahudi azınlığa mensuptular. Rothschild ailesi Avrupa'daki, Rockefeller ailesi ise Amerika'daki yahudi azınlığın ileri gelenlerindendi. Dış İlişkiler Komitesi (Council of Foreign Relations-CFR) Dış İlişkiler Komitesi (CFR), Gizli Dünya Devleti'nin en önemli organlarından biridir ve Yuvarlak Masa teorisine göre şekillendirilmiş organizasyonların da eskilerindendir. Bu yüzden CFR üzerinde biraz ayrıntılı bir şekilde durmak gerekmektedir.
CFR, 21 Temmuz 1921'de New York'ta kuruldu. Kuruluşunda yahudi kökenli Walter Lippmann'ın önemli rolü olmuştur. Fakat bu oluşumun kurulmasıyla ilgili ilk karar daha önce de söylediğimiz üzere Birinci Dünya Savaşı sonrasında toplanan Versailles Barış Konferansı'nda alındı. CFR, 2. Dünya Savaşı'nda çok önemli bir rol oynamıştır. Foreign Affairs adlı ünlü dergi bu örgütün yayın organıdır. Bu dergi vasıtasıyla dünya kamuoyu üzerinde bir politik yönlendirme yapmaya çalışmaktadır. Görünüşte CFR'nin çalışmalarının pek gizli olmadığı ileri sürülmektedir. Gerçekte ise diğer Gizli Dünya Devleti organları gibi son derece gizli çalışmaktadır. Ancak yönlendirme amaçlı faaliyetlerini dışa yansıtmakta ve bu yansıtma ile açıktan çalıştığı intibaı vermeye gayret etmektedir. CFR'nin bugün finans, iletişim, akademi, istihbarat, teknoloji alanlarında en etkin konumlarda bulunan 3500 civarında üyesinin olduğu sanılmaktadır. Özellikle Amerika'daki istihbarat örgütleri üzerinde oldukça güçlüdür. FBI, CIA, DIA, DEA ve başka istihbarat şefleri bu örgütün de elemanıdır ve CFR'nin ilkelerinden dışarı çıkamazlar. Gizli Dünya Devleti'nde önemli etkinliği olan Rockefeller ailesinin bir ferdi olan David Rockefeller, CFR'nin onursal başkanı olarak kabul edilmektedir.
ABD'nin eski başkanları Bill Clinton ve Jimmy Carter, Antony Lake, eski başkan yardımcısı ve son başkanlık seçimlerinde oğul Bush'un rakibi olan Al Gore, George Bush (baba ve oğul her ikisi de), oğul Bush'un başkan yardımcısı Dick Cheney, eski bakan Warren Christopher, Savunma bakanı Colin Powell, Les Aspin, eski CIA direktörü James Woolsey, yine CIA eski direktörü Robert Gates, ABD hava kuvvetlerinin eski sekreteri Donald Rice, ABD'nin eski Pakistan büyükelçisi Robert Oakley, ABD eski Dışişleri bakanı ve ayı zamanda bu ülkedeki yahudi lobisinin başını çeken Henry Kissenger, eski Savunma bakanları James Baker, Donald Ramsfeld ve Casper Weinberger, Jimmy Carter döneminin ulusal güvenlik danışmanlarından Zbigniew Brzezinski, baba George Bush döneminin ulusal güvenlik danışmanlarından general Brent Scowcroft, eski hazine bakanı Lloyd Bentsen, eski devlet bakanı George Shultz, eski ticaret bakanı Robert Mosbacher, ABD'li ünlü finansör ve para piyasalarında spekülasyonlar yaparak milyarlar kazanmasıyla tanınan, Soros Vakfı vasıtasıyla dünya ülkelerinin geleceği için Gizli Dünya Devleti'ne hizmet edecek yöneticiler yetiştirmeye çalışan yahudi kökenli George Soros, ABD' nin CFR üyesi ünlülerinin başında gelir. Bu isimler ABD politikasında söz sahibi ya da geçmişte söz sahibi olmuş CFR üyesi ünlülerin sadece az bir kısmını teşkil etmektedir. CFR üyelerinin birçokları aynı zamanda Bilderberg ve/veya SBS üyesidirler.
CFR'nin Türkiye'den de üyeleri mevcuttur. Aydınlık gazetesinde yer alan bir yazıda Rahmi Koç' un CFR'nin Türkiye temsilcisi olduğu ve örgütün, Şubat 2001'de Koç Holding binasında Rahmi Koç'un ev sahipliğinde bir toplantı yaptığı ileri sürülmüştür. Bilderberg Gizli Dünya Devleti'nin ismi en çok duyulan organlarından biri Bilderberg'dir. Aslında Bilderberg, Illuminati şebekesinin emellerini gerçekleştirmek amacıyla geliştirdiği Yuvarlak Masa teorisine göre ortaya çıkarılmış bir oluşumdur. Fakat Illuminati şebekesinin ortaya çıkmasıyla Bilderberg'in kurulması arasında 177, Yuvarlak Masa teorisinin ortaya atılmasıyla arasında ise 77 yıl vardır. Yuvarlak Masa'nın en eski organlarından olan CFR'den ise 33 yıl sonra ortaya çıkmıştır. Yukarıda üzerinde durduğumuz CFR'nin ağırlık merkezini Amerika oluşturuyordu. Bu yüzden Bilderberg, CFR ve öteki örgütlerin Avrupa ayağını ve etkinliğini teşkil etmek için Hollanda' da Oosterbeek şehrinde Bilderberg Oteli'nde 1954'te kurulmuştur.
Kuruluşun gerçekleştirildiği otelin sahibi de Hollanda kralıydı. Örgüt de ilk toplantının gerçekleştirildiği otelin adını alarak Bilderberg Group (Bilderberg Grubu) diye adlandırılmıştır. Bilderberg Grubu'nun kurucuları arasında Hollanda prensi Bernhard ve Polonyalı sosyolog Dr. Joseph Hieronim Retinger de vardır. Retinger, Bilderberg' in fikir babası olarak bilinir. Aynı zamanda CFR üyesidir. Bilderberg'in kuruluşunda, ABD istihbarat
örgütlerinin, özellikle CIA' nin rolü olduğu çok iyi bilinmektedir. Prens Bernhard ise eski bir Nazi SS üyesidir. (Nazi SS' den ileride söz edeceğiz). 1937'de Hollanda prensesi ile evlenmiştir, ama Nazilerle olan yakın bağları çok iyi bilinmektedir. Bilderberg'in kurucucuları arasında yer alan Prens Bernhard'ın Nazi SS üyesi olması konusu üzerinde biraz durmak gerekmektedir. Fakat Hitler'in yükselişinde gizli ellerin rolü hakkında özel bir bölüm geleceğinden bu konunun ayrıntısına orada girmeyi tercih ediyoruz.
Bilderberg'in kuruluşunda zikrettiğimiz iki isim geçmekle birlikte asıl önemli rol oynayanlar ve finansörlük yapanlar Gizli Dünya Devleti organlarında ismi sıkça geçen Rothschild ailesidir. Bu çalışmada Amerikalı Rockefeller ailesi tarafından da desteklenmişlerdir. Bilderberg, dünyanın yönetimi ve küreselleşme konusunda her yıl farklı ülkelerde toplantılar yapar. Toplantılar son derece gizli şartlarda ve özel ortamlarda yapılır. Toplantıları genellikle her yılın Mayıs ayının son haftasına denk gelmektedir. Katılanlar yaklaşık üç günlük toplantı süresince dış dünya ile bağlantılarını koparmak zorunda kalıyorlar. Katılanlar toplantılarda neler konuşulduğu değil nelerin gündeme geldiği hakkında bile herhangi bir bilgi vermekten kaçınırlar. Örgütün üyesi olanların dışında hiçbir gazeteci veya yazar toplantıya alınmaz. Üye olanlar da dışarıya bir şey sızdırmazlar. Dolayısıyla medyanın toplantıların içeriği hakkında herhangi bir bilgi edinmesi mümkün değildir. Toplantılarda gizlilik prensibinin eksiksiz uygulanabilmesi için dikkat edilen bazı hususları burada zikredelim: Grup her yıl yaptığı
düzenli toplantılarda, toplantı yapılan otelin bütününü tutar ve bina güvenlik güçleri tarafından yakın korumaya alınır. Üç gün süren bu toplantılara üyelerin eşleri bile çağrılmaz. Toplantılarda not tutulması yasaktır. Katılanlardan konuşulanları dışarıya sızdırmayacakları üzere yemin alırlar. Şimdiye kadar düzenlenen toplantılara birçok yazar da katılmış ama bu kişiler katıldıkları toplantıların içeriği hakkında tek satır bile yazmamışlardır. Bu da gizlilik prensibine ne kadar sıkı bir şekilde bağlı kalındığı hakkında yeterince fikir vermektedir. Bu toplantıların ne derece büyük bir gizlilik içinde yürütüldüğünü grubun etkinliklerini araştıran Robert Eringer, "Bilderberg Group, The Global Manipulators" adlı kitabında dile getirir. Eringer, kitabın çalışma safhasında toplantılara muhtelif tarihlerde katılan dışişleri bakanlarına ve CIA'ye yazdığı mektuplara şaşırtıcı cevaplar alıyor.
Gelen cevaplarda sorulara muhatap olan kişiler böyle bir grubun varlığını bilmediklerini belirtirler. Örgütün "Spotlight" isimli bir dergisi yayınlanmaktadır. ABD'li gizli örgüt ve CFR üyelerinin birçokları aynı zamanda Bilderberg üyesidir. Aslında Bilderberg, CFR'nin çok daha gizli bir biçimde uluslararası boyuta yayılmış halidir. Amacı Yeni Dünya Düzeni'ni ve ABD-İngiltere hâkimiyetini ve emperyalizmini tüm dünyaya yaymaktır. Her yıl yapılan çok gizli ortamdaki toplantılarını hem CIA, hem de toplantının yapıldığı ülkenin istihbarat örgütü kontrol eder. Bilderberg kararlarının devlet yöneticilerinin değiştirilmesinde de önemli rolü olduğuna inanılmaktadır. İngiltere'nin eski başbakanı Margaret Thatcher'ın yükselişi ve düşüşü buna örnek gösterilir. Thatcher'in 1975'te Bilderberg toplantılarına katılmasının ardından yıldızının birden parlaması, bu gelişmenin hemen ertesinde yapılan İngiltere genel seçimlerinde masonların desteğiyle başbakanlığa seçilmesi ve bu görevini 3 dönem üst üste sürdürmüş olması, birçoklarının ortak görüşüne göre Bilderberg kararlarıyla onun desteklenmesi sayesinde olmuştur. Daha sonra gözden düşmesinin ve yıldızının sönmesinin sebebinin de Bilderberg grubunun, İngiltere'deki kraliyet rejimine direnmesi taleplerine itiraz etmesi olduğu Jim Tucker adlı bir İngiliz gazeteci tarafından dile getiriliyor. Thatcher'in düşüşünden sonra Tony Blair'in yükselişe geçmesinde de Bilderberg'in önemli rol oynadığı tahmin ediliyor. Çünkü Blair de, Bilderberg toplantısına katılmasından sonra İngiltere başbakanlığına seçilmeyi başardı. ABD'nin son dönem başkanlarından Jimmy Carter, baba George Bush ve Bill Clinton'un iş başına gelmesinde Bilderberg kararlarının etkili olduğu konuyla ilgili araştırmalarda vurgulanmaktadır. Bilderberg grubu üzerinde siyonistlerin sultası çoğunlukla açığa çıkarılmaz. Oysa işin gerçeğinde grubun karar mekanizmasında yer alanlar yahudilerdir. Hatta grubun asıl yönetim merkezinin Kudüs'te olduğunu iddia edenler vardır. Kudüs'te 70 hahamdan oluşan Sanhedrin grubunun baş hahamlarının örgüt hiyerarşisinin en üst noktasında bulunduğu bazı kaynaklarda vurgulanmaktadır.
Bu konudaki bilgiler gizli tutulsa da Bilderberg'in Amerika'daki yahudi lobisinin en önemli örgütlerinden B'nai B'rith ile işbirliği içinde olduğu artık gizlenemeyecek kadar açıktır. Bilderberg toplantılarının ana amacı dünya siyaseti üzerinde önceden programlamalar yapmak ve projeler geliştirmektir. Konuşulacak ve tartışılacak konular önceden tespit edilir. Ama bu tespiti örgüt hiyerarşisinin üst kademesinde yer alanlar yapar. Katılanlar ise sadece görüş beyan ederler. Fakat katılımcılar sayıca çok olduğundan görüş beyan etme süresi oldukça kısadır. Konuştuğu konuda uzman olanlara 5, uzman olmayanlara 3 dakika konuşma süresi tanınır. Süre kontrolü ışık sistemiyle yapıldığından kimse süresini aşma imkanı bulamaz. Buradan anladığımıza göre bu görüş beyan etme işi bir bakıma laf olsun diye yapılmakta, karar mekanizmasında yine üst kademeyi oluşturanların sözleri birinci derecede etkili olmaktadır. Katılanlar ise siyaset sahnesinde ilerleyebilmek için kararları uygulama zorunluluğu duyduklarından kendilerinden isteneni yapma dışında bir seçenek bulamamaktadırlar. Alınan kararlar herhangi bir şekilde yazılı veya görsel kayda geçirilmez. Herkes kararları aklında tutmak ve yeri geldiğinde hatırlamak zorundadır.
Bilderberg toplantılarına katılan üst düzey devlet adamları alınan kararları, kendi ülkeleri aleyhine olsa da uygularlar. Bilderberg Grubu zaman içinde üye sayısını bayağı artırmış ve etki alanını genişletmiştir. Zikrettiğimiz diğer gizli örgütlerle de işbirliği içinde olduğundan, güçlerini belli bir noktada birleştirmektedirler. Bilderberg'in bugüne kadar düzenlenen toplantılarının iki tanesi Türkiye'de oldu. Bunların birincisi 1959'da İstanbul Çınar Otel'de ikincisi ise 1975'de Çeşme Altın Yunus tatil köyünde gerçekleştirildi.
Türkiye'de son 50 yıldır başa geçen ünlü politikacıların birçoğunun Bilderberg üyeleri arasında adları geçmektedir. Bazılarının bu toplantılara katıldığına dair medyaya yansımış bilgiler bulunmaktadır. Bülent Ecevit ve Süleyman Demirel'in 1975'te Türkiye'de, Çeşme'de düzenlenen toplantıya katıldıkları bilinmektedir. Mesut Yılmaz 1990'da New York'ta düzenlenen toplantıya katılmıştır.
Yine Bilderberg çalışmalarıyla ilgili araştırmalarda geçtiğine göre 1995 toplantısına Meclis eski başkanı Hikmet Çetin, tanınmış akademisyen Prof. Dr. Şerif Mardin ve Cem Boyner, 1996 toplantısına eski bakanlardan Emre Gönensay ve Merkez Bankası başkanı Gazi Erçel, 1997 toplantısına eski bakan Vahit Halefoğlu, Sabah gazetesinin sahibi Dinç Bilgin, Enka Holding'ten Sinan Tara, Prof. Dr. Üstün Ergüder, 1998 toplantısına İktisadi Kalkınma Vakfı başkanı Meral Gezgin Eris, Koç Holding'ten Suna Kıraç, Özelleştirme İdaresi başkanı Uğur Bayar, emekli büyükelçi Gürbüz Aktan ve Dışişleri bakanı İsmail Cem, 1999 toplantısına Hürriyet gazetesinin Ankara temsilcisi Sedat Ergin, Merkez Bankası başkanı Gazi Erçel, TÜSİAD başkanı Erkut Yüceoğlu ve Koç Holding'ten Suna Kıraç, 2000 toplantısına Sosyal İşler Komisyonu üyesi ve dönemin NTV yöneticisi Nuri Çolakoğlu ve TÜSİAD üyesi Muharrem Kayhan, 2001 toplantısına Gazi Erçel, emekli büyükelçi Özdem Sanberk, 2002 toplantısına ise Dünya Bankası'ndan büyük ümit ve hesaplarla Türkiye'ye getirtilen Kemal Derviş ile birlikte birkaç kişilik bir ekip katıldı. Bunların dışında da katılanlar oldu tabii ki. İşadamı Selahattin Beyazıt'ın daimi üye sıfatıyla her sene katıldığı medya kaynaklarında
belirtilmektedir. Onun dışında da birçok daimi üye bulunmaktadır.
Aydınlık gazetesinin yayınladığı bir listeye göre Bilderberg'in Türkiye üyeleri şu kişilerdir: Selahattin Beyazıt, Şarık Tara, Bülent Eczacıbaşı, Jak Kamhi, Sakıp Sabancı, Mehmet Emin Karamehmet, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Erdal İnönü, Mesut Yılmaz, Hikmet Çetin, İsmail Cem, İlter Türkmen, Kemal Derviş.
Fakat bu arada Bilderberg toplantısının kendi iç hiyerarşisi açısından daimi üyelik, üyelik ve herhangi bir toplantıya katılma arasında fark olduğunu hatırlatalım. Bununla birlikte toplantılara katılmak da grupla bir bağ kurmayı ve siyasi sahnede grubun kararlarına ters düşecek tutumdan kaçınmayı beraberinde getirir. ABD'nin eski Dışişleri bakanı ve Amerika'daki yahudi lobisinin başını çeken Henry Kissinger, Gizli Dünya Devleti'nin diğer
örgütleri gibi Bilderberg' in de üyesidir. Kendisinin Türkiye'deki "Dönmeler" kitlesinden olduğu ve aynı zamanda uluslararası güç merkezleriyle irtibatının bulunduğu bilinen eski büyükelçi Coşkun Kırca, Kissinger'in bu örgütlerdeki rolü hakkında şunları söylüyor: "Katılanların birçoğu zaten katılmadan önce kendi memleketlerinde o tür platformlara uygun görüşler dillendirmiş insanlardır ve önemli insanlardır. Bu toplantılar onların katılmasıyla önem kazanıyor. Mesela Henry Kissinger zaman zaman katıldı bu tür toplantılara ama Henry Kissinger bu toplantıların dışında da konuştuğu zaman zaten söylediklerine önem atfedilir...
Dolayısıyla Henry Kissinger'in bu toplantılara katılması toplantılara önem katar." Bu arada Bilderberg'in Türkiye'ye yönelik çalışmalarından Henry Kissinger'in sorumlu olduğunu hatırlatalım.
Trilateral Komisyon Yuvarlak Masa teorisine göre şekillenen örgütlerden biri de Trilateral Komisyon (TR)'dur. Bu komisyon 1973'te her ikisi de yahudi olan David Rockefeller ve Zbigniew Brzezinski tarafından kurulmuş gizli bir örgüttür. Bu iki kişinin aynı zamanda CFR üyesi olduklarını hatırlatalım. Bu örgütün ortaya çıkmasında yukarıda sözünü ettiğimiz Bilderberg grubunun çalışmalarının önemli rolü olmuştur. Her ne kadar adresi, yeri, üyeleri belli ise de yaptığı aktivitelerin ardında gizli amaçlar ABD'li istihbarat örgütleri ve NATO'nun gizli özel savaş örgütleri bulunmaktadır. ABD başkanlarının ve Avrupa, Amerika ve Japonya'daki yönetici kadroların çoğu TR üyesidir.
Tüm dünyada TR, Bilderberg ve CFR birbirinin içine girmişlerdir. Birçok etkili yönetici bunların her üçüne birden üyedir. Örneğin Amerika'daki yahudi lobiciliğinin önde gelen ismi ve ABD'nin eski Dışişleri bakanı Henry Kissinger bunların her üçüne birden üyedir. Yine eski ABD başkanı Bill Clinton, CIA eski direktörü John Mark Deutsch, Savunma bakanlığı eski sekreteri Robert Strange McNamara, ABD'nin Japonya Büyükelçisi Walter Fritz Mondale, Hazine eski sekreteri Benjamin Nye gibi isimler de her üç teşkilata birden üyedir. Bilindiği kadarıyla her üçünün de üyesi olan 48 kişi vardır. Bohemian Kulübü Gizli Dünya Devleti'nin Amerika'daki karanlık şebekelerinden biri de Bohemian Grove (Bohemian Kulübü- BG)'dır.
BG, 1880'lerde California'da kurulmuş bir cemiyettir. Üyeleri, törenleri ve faaliyetleri çok gizli tutulur. Merkezdeki çiftlik aynı anda yüzlerce kişinin hafta sonu toplantılarına katılabileceği niteliktedir. Her şehirde tapınakları vardır. Sembolleri Baykuş'tur. ABD'deki yahudi lobisinin en önemli isimlerinden olan ve ABD'nin eski Dışişleri bakanı Kissinger bu cemiyetin üyesidir. Eski başkan Ronald Reagan da bu cemiyetin üyeleri arasında yer alıyordu. Faaliyetleri her ne kadar gizli tutulsa da Bohemian Kulübü'nün SBS, Pilgrem Society, Rotary Club gibi masonik cemiyetlerle iç içe olduğu çok iyi bilinmektedir. İddialara göre Amerika'da bir istihbarat örgütünün başına getirilmenin şartı BG'den referans almaktır. BG üyeleri sadece devlet yönetiminde değil iktisadi kuruluşlarda da önemli ve kilit noktalara gelmişlerdir. Örneğin 1991'de Amerika'daki önemli iktisadi kuruluşlarda üst düzey yönetimlerde bulunan BG üyelerinin sayısı şöyleydi: Bank of America 7 direktör, Pacific Gas and Electric 5 direktör, AT-T4 direktör, First Interstate Bank 4 direktör, McKesson Corporation 4 direktör, Ford Motors 4 direktör, General Motors 3 direktör, Pacific Bell Telephone 3 direktör. İstihbarat örgütlerinin başkanlarının veya üst düzey yöneticilerinin birçoğunun da BG ya da SBS üyesi olduğu kayıtlarda geçmektedir. Yeni Dünya Düzeni teorisinin şekillendirilmesinde BG'nin de SBS gibi önemli rolü olmuştur.
Skulls and Bones Society (Kafatası ve Kemikler Cemiyeti- SBS) Bugünkü Gizli Dünya Devleti'nin önemli karanlık örgütlerinden biri olan Skulls and Bones Society (Kafatası ve Kemikler Cemiyeti- SBS)'nin temelinin 1832'de Amerika'da atıldığı tahmin edilmektedir. Fakat bu örgütün ortaya çıkmasında da Illuminati şebekesinin rolü olmuştur. Bazı tespitlere göre 1832'de ABD'ye İlluminati'nin bir uzantısı olarak William Russell ve Alphonso Taft tarafından getirilmiştir. Alphonso Taft, ABD başkanlığı yapan ve SBS üyesi olan William Howard Taft'ın babasıdır. Fakat bu örgütün 1882 öncesindeki çalışmaları çok fazla bilinmemektedir. SBS'nin fikriyatı ve törenleri masonlarınkine çok benzemektedir. Beyin yıkama uygulamasının bir başlangıcı olarak 'inisiasyon' töreni adı verilen bir tören uygulanır. Bu törende üyeliğe kabul edilen kişi çırılçıplak soyunup bir tabuta girer. Tabuttan çıktığında
kendini yeniden doğmuş gibi kabul eder. Ondan sonra artık kafa yapısını SBS şebekesinin organizatörleri ve bu şebekenin dayandığı fikirler şekillendirir. İşleyiş tarzı Illuminati şebekesinin işleyiş tarzından farklı değildir. Son derece gizli çalışır. Üyelerinin dışarıya bilgi sızdırmamasına büyük önem verilir. SBS'ye üyelik ancak davetle mümkündür. Yani bir kimse kendi istese de örgütün içinden bir davet olmadan bu isteği dikkate alınmaz. Örgütü organize edenler özellikle seçtiklerini almak ve onları da önemli konumlara getirmek amacıyla bu sistemi uygulamaktadırlar. Bir kişinin örgüte kabul edilmesi için Beyaz, Anglo-Sakson ve Protestan olma şartı aranır. Bu şart WASP (White, Anglo-Sakson, Protestan) kısaltmasıyla ifade edilir.
SBS'nin son 150 yılda 2500'den fazla üyesi olmuştur. Bunların hepsi de Amerika'da kilit noktalara gelmişlerdir. Örgüte alınanların aile fertleri ve akrabaları da elit tabakadan kabul edilirler. Bugünkü ABD başkanı oğul Bush da, onun babası da SBS üyesidir. Örgütün merkezi Yale Üniversitesi'ndedir ve örgüte her yıl sadece 15 üye kabul edilmektedir. SBS üyeliğine alınacaklarda protestan olma şartı aransa da örgütün fikriyatı Illuminati'nin fikriyatı ile aynıdır. Dolayısıyla SBS de masonik örgütlenmenin bir kanadı sayılır. Masonik örgütlenmeyi ise sadece masonluğun değil aynı zamanda siyonizmin fikri alt yapısını hazırlayan Tapınak Şövalyeleri, Malta Şövalyeleri ve Illuminati şebekesi ile birlikte değerlendirmek gerekir. Amerika'da oldukça etkili olan SBS'nin mensupları toplumda hemen her yapıya girmiştir. Bunların içinde Beyaz Saray, Yüce Divan, medya, iş ve endüstri, federal banka sistemi, kanun yapıcı kurullar, mahkemeler vs. yer alır. Birinci ve İkinci Dünya savaşlarında Avrupa'daki Illuminati şebekesi gibi Amerika'daki SBS de önemli rol oynamıştır.
Yeni Dünya Düzeni teorisinin geliştirilmesinde de en önemli rol oynayan organizasyonlardan biri bu örgüttür. SBS'yi kesinlikle Illuminati şebekesinden ayrı düşünmemek gerekir. Bu ikisinin bir çalışma irtibatı ve koordinasyon içinde olduğunu rahatlıkla tahmin edebiliriz. Ayrıca şunu ifade edelim ki SBS üyelerinin tamamına yakını aynı zamanda Illuminati'nin Yuvarlak Masa teorisine göre oluşturulan Bilderberg ve Dış İlişkiler Komisyonu (CFR) gibi organlara üyedirler. Hepsi Bu Kadar mı? Aslında global alanda faaliyet gösteren gizli örgütlerin hepsinin bu kadar olmadığı sanılmaktadır. Bunlar sadece isimleri duyulmuş ve faaliyet yaptıklarından biraz haberdar olunmuş örgütler. Faaliyetlerinin içeriği ise bilinmiyor. Gizli örgütlerin ortaya çıkmamış olanlarının da bulunduğuna işaret eden eski büyükelçi İsmail Berdük Olgaçay'ın bu örgütlerin faaliyetleri ve etkileri hakkında dikkat çektiği hususlar gerçekten düşündürücü: "Gizli olmaları doğaları gereğidir. Şimdi diyelim ki orada Türkiye'deki bir parti hakkında herhangi bir karar alındı veya Apo'nun asılıp asılmaması konusunda bir karar alındı. Siz bunu nasıl açıklarsınız? Doğal olarak açıklayamaz ama uygulamak zorunda kalırsınız. Ve uygulamak zorundasınız." Özellikle üçüncü dünya ülkelerinin bu tür platformlarda alınan kararları uygulamalarının zorunlu olduğuna vurgu yapan emekli büyükelçi "ya uygulanmazsa?" sorusuna şu cevabı veriyor: "Burada gaye sözü geçen hükümetlerin kendilerine yakın olan hükümetlere yaşama hakkı vermeleri, kendilerine uzak olanlara ise yaşama hakkı vermemeleridir. Yani uygulanmama noktasında veya muhalefet noktasında şansınız yok, sizi her alanda sıkıştırırlar ve yaşama hakkı elinizden alınır." Olgaçay'ın bu tespitine Kanada'da yayınlanan Toronto Star isimli gazetenin 30 Mayıs 1999 tarihli sayısında yer alan bir değerlendirme de önemli dayanak oluşturuyor. Gazetenin bir bilim adamına dayandırdığı tespiti şöyle: "Bilderberg çok güçlüdür.
Aldığı her kararı istediği ulusa dayatma gücüne sahip. Dolayısıyla bir ülkeyi yükseltmesi de çöküntüye sevk etmesi de an meselesidir." Burada belki biraz abartma olabilir ama Bilderberg'in tek başına olmadığı, Gizli Dünya Devleti'nin diğer organlarıyla işbirliği içinde çalıştıkları, bunların da çağımızın etkili ve güçlü ülkelerinin yöneticilerini bünyelerinde topladığı dikkate alınırsa konu biraz daha açıklık kazanır. Gizli Dünya Devleti ve Rockefeller Ailesi ile Rothschild Ailesi Bu iki aileden daha önce çeşitli vesilelerle söz ettik. Burada her ikisi de yahudi olan bu iki aileden özel bir başlık altında ve ayrıntılı bir şekilde söz etmek istiyoruz. Çünkü bu ailelerin mensuplarının adları Gizli Dünya Devleti'nin örgütleriyle bağlantılı olarak sıkça geçmektedir. 19. yüzyılın büyük bir çoğunluğunda, bir Yahudi bankacılar ailesi olan Rothschild Ailesi, Avrupa'nın para marketlerini yönetti. Birçok Avrupa toplumu, borçlarını, savaş tazminatlarını ödemek veya barış projelerini finanse etmek için Rothschild'lardan para borçlandı. Ailenin ismi, yani Rothschild ismi, bir atalarının dükkanının işareti olarak kullandığı kırmızı bir kalkandan (a red shield, Almanca'da rothen schilde) gelmektedir.
Mayer Amschel Rothschild (1744-1812) aile servetinin kurucularından olmuştur. Almanya'da, Frankfurt-am-Main'deki yahudi bölgesinde doğmuştur. Bir tüccardı ve dövizcilik gibi birkaç bankacılık servisinde bulundu. Nadir madeni para uzmanı olan Mayer Amschel Rothschild pek çok zengin eve katılabilme imkanını elde etti. Özellikle de seçme hakkına sahip olan William of Hesse Kassel'in evine girebilecek ayrıcalığa sahip olması önemliydi. Kısa sürede, seçme hakkına sahip bu şahsın başlıca ekonomik işleri ile uğraşmaya başladı. Mayer Amschel Rothschild beş oğlunu da aile işinde çalışmak üzere yetiştirdi. Rothschild'lar uluslararası bankacılar olarak ün kazanmalarını, Napolyon Savaşları'na borçludurlar. Mayer Amschel'in üçüncü oğlu Nathan Mayer (1777-1836), 1800 civarlarında İngiltere'ye gitti ve Napolyon'un kuşatması sırasında İngiltere için eşyalar kaçırdı. Kardeşlerinin yardımı ile, Nathan Mayer ayrıca İspanya'daki İngiliz ordusunu finanse etmek amacıyla Fransa'dan altın da taşıdı. Bu çabaları, Nathan'a İngiliz hazinesinin temsilcisi ünvanını kazandırdı. Savaşın sonunda, Rothschild Ailesi Fransa ve Avusturya'ya borç vermekle yükümlüydü.
Nathan'ın erkek kardeşi Jacob ya da James (1792-1868), Fransa'nın başkenti Paris'te bir banka kurdu. Onun kardeşi Salamon Mayer ise (1774-1855) Avusturya'nın başkenti Viyana'da bir banka kurdu. Bir diğer erkek kardeş Karl Mayer (1788-1855) İtalya'nın Naples şehrinde bir başka banka kurdu ama tutunamadı ve 1861 civarında kapattı. En yaşlı kardeş Amschel Mayer (1773-1855), Frankfurt'taki ekonomik işlerden sorumlu olarak kaldı. Rothschild Ailesi, Avrupa ve Amerika'da tren yollarını finanse etti ve ABD'de isteyenlere borç alma imkanı sağladı. Nathan Mayer'in oğlu Lionel Nathan (1808-79) 1875'te Süveyş Kanalı'nın kontrolünü satın alması için Başbakan Benjamin Disraeli tarafından kullanılmak üzere İngiltere'ye borç verdi. Lionel Nathan İngiliz Meclisi'ne seçilen ilk Yahudiydi ve onun oğlu Nathan Mayer (1840-1915) ilk Baron Rothschild oldu. Rothschild'lar birçok onur ve unvan elde ettiler. İngiliz ve Fransız ailelerinin üyeleri olanlar ise kendilerini bilim adamları ve hayırsever olarak tanıtmışlardır. Rothschild ailesinin 2000' li yıllara üç trilyon dolar sermaye ile girdiği tahmin edilmektedir. Bütün bu bilgilerden anlaşıldığı üzere bu aile faiz prangasını kullanarak hem siyasi yönetimleri kendilerine bağlamış, hem de bu yolla büyük gelirler elde etmiş, servetlerine servet katmışlardır. Tabii servetlerini katlamalarına paralel olarak yönetimler üzerindeki etkileri ve güçleri de artmıştır. İşte bu etki ve güçlerini kullanarak, başta Illuminati şebekesi olmak üzere destekledikleri bütün karanlık teşkilatların ve masonik örgütlerin elemanlarının istedikleri yerlere gelmelerini sağlamışlardır. Onların bu etkinlikleri de kendilerine siyaset meydanında "parlak" bir gelecek hazırlama hayalleri yapanların onların ağlarına düşmelerini kolaylaştırmıştır.
Rockefeller ailesi, Amerika'daki yahudi lobisinin başını çeken bir ailedir. Bu aile de Rothschild ailesi gibi başlangıçta banka ve finansman işine ağırlık verdi. Bu yüzden Amerika'da yıllardan beridir para piyasalarında saltanat sürmektedirler. Hatta Amerika'da sermaye alanında 150 yılı aşan bir Rockefeller hanedanlığından söz edilir. Fakat sadece finans ve para piyasasında kalmamışlardır. Petrolden endüstriye çok geniş bir alana yayılmış ve oldukça güçlü bir sermayenin sahibi olmuşlardır. Özellikle petrol alanında tam bir dev ve tröst haline gelmişlerdir ve Amerika'nın en önemli petrol şirketleri onların elindedir. Ailenin Rockefeller Vakfı adıyla bir vakıfları da bulunmaktadır. Bu vakfın amacı da Illuminati ve Yuvarlak Masa şebekesinin ağına düşecek yöneticiler yetiştirmek amacıyla üniversite çağındaki öğrencilere burs temin etmektir. İsmi daha önce birkaç kez geçen yahudi Henry Kissinger bu vakfın danışmanlarındandır. Kissinger'in Rockefeller ailesiyle danışmanlığın ötesinde oldukça derin ilişkileri bulunmaktadır. Bu yüzden birçok çalışmalarında ortaktırlar. Rockefeller Vakfı aynı zamanda Beyaz Saray'a strateji üreten bir 'think tank' kuruluşu gibi çalışmaktadır. Bu çalışmasının asıl amacı ise ABD'nin politikasına yön vermektir. Bu vakıf Türkiye'de yönetimde üst kademelere kadar gelmiş bazı kişilere de burs vermiştir. Chase Manhattan Bank (CMB), Rockefeller ailesinin finans kurumlarından biridir. Adında geçen Manhattan, New York'ta yahudilerin oldukça yoğun oldukları adanın adıdır. Bu bankanın şah dönemi İran'da çeşitli yatırımları bulunuyordu. Uluslararası Temel Endüstri Ortaklığı (IBEC) ailenin bir ferdi olan Nelson Rockefeller tarafından kurulmuştur. Aileye ait şirketlerin Suudi
Arabistan' da birçok yatırımı bulunmaktadır. Suud petrollerine hakim durumdaki ünlü ARAMCO şirketinin hisseleri Rockefeller ailesine ait dört şirket arasında paylaştırılmıştır. Bunlar da Texaco, New Jersey Oil, Socony Vacum ve California Standart Oil şirketleridir. Bu dört şirket 1944'te bir araya gelerek ARAMCO'yu kurmuşlardır.
Merkezi Londra'da bulunan Harts Horn J. E. Oil Company and Goverments' ın yayınladığı istatistiklere göre Ortadoğu petrollerinin % 99'u yedi büyük petrol şirketinin kontrolü altındadır. Bu şirketlerin beşi yahudi Rockefeller ailesine aittir. Geriye kalan iki şirketten Shell'in sahibi Marcus Samuel ve Royal Dutch'ın sahibi Wiliam Detending de yahudidir. Ünlü American International Corporation (AIC)'ın ortaklarından biri de Rockefeller ailesidir. Ailenin Avrupa'daki bazı bankalarla da iş bağlantısı olduğu bilinmektedir. Daha önce sözünü ettiğimiz Yuvarlak Masa teorisine göre oluşturulmuş olan Trilateral Komisyon'un fikir babalığını da Rockefeller ailesine mensup David Rockefeller ve yine bir yahudi olan Zbigniew Brzezinski yapmıştır. David Rockefeller'in tek marifeti zikrettiğimiz komisyonun fikir babalığını yapmak değildir. Hıristiyan ve Yahudi Milli Konferansı'na üyedir. Komünizmin çöküş merhalesinde yahudi sermayesinin Sovyetler Birliği'nden ayrılan ülkelere kazık çakmasında önemli rol oynamıştır. Bunda Sovyetler'deki komünistlerle eski dostluğunun önemli rolü olmuştur. Yukarıda sözünü ettiğimiz global gizli örgütlerin tümünde Henry Kissinger'den çok daha fazla etkinliği vardır. CFR, Bilderberg ve Trilateral
Komisyon'un her üçünün de birinci derecede David Rockefeller'in kontrolünde olduğu bu örgütlerle yakından ilgilenenlerin çoğunda oluşan yaygın bir kanaat. Hatta bu üç örgütün kralının David Rockefeller, baş danışmanının da Henry Kissinger olduğuna inanılmaktadır. Her ikisi de yahudi ve her ikisi de Amerika'daki yahudi lobisinin başını çekenlerden. Bu üç büyük örgütün kendi iç hiyerarşisinde merkezde bulunan kişiye "boğanın gözü" denmektedir ve hali hazırda "boğanın gözü"nün David Rockefeller olduğuna inanılır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM İÇİN TIKLAYIN.
Cecil Rhodes, 1902'de ölürken tüm mal varlığının Rhodes bursları için kullanılmasını vasiyet etti. Vitrinde Rhodes, Arkada Rothschild Ailesi Buraya kadar verdiğimiz bilgilerden Illuminati şebekesinin etkili kılınmasında ve Rhodes bursları organizasyonunun oluşturulmasında Cecil Rhodes'in adının öne çıktığı anlaşılıyor. Fakat onun arkasında duranlar ve asıl işin sermayesini sağlayanlar farklıydı. O da Rothschild ailesi. Peki neyin nesidir bu aile? Bu aile bankacılık alanında tam anlamıyla bir saltanat oluşturmuş oldukça zengin bir aileydi. Fakat burada dikkatlerden kaçmaması gereken husus bu ailenin yahudi azınlığa mensup olduğudur. Bu aile maddi gücünü kullanarak siyasi alanda pek çok iş becermiştir. Hatta Hitler'le de yakın irtibatı olduğu bilinmektedir ki inşallah bu hususa ileride temas edeceğiz. Yuvarlak Masa Teorisi Illuminati şebekesinin temel amacı bütün dünyayı tek merkezden yönetebilmek için eli her tarafa uzanabilen bir ağ oluşturmaktı. Fakat bunun gerçekleşmesi için birbirleriyle irtibatlı birtakım alt mekanizmaların oluşturulmasına
ihtiyaç vardı. İşte bundan dolayı bir Yuvarlak Masa (The Round Table) teorisi geliştirildi. Bu teoriye göre şekillendirilecek organlar, üstlendikleri görevlere göre kendi aralarında bir irtibat ağı kuracak, bilgi alış verişinde bulunacak ve dünya ülkelerini yönlendirecek politikalar geliştireceklerdi. Yuvarlak Masa organlarının elemanları kendi ülkelerinde etkili kişiler olacaklardı. Yuvarlak Masa teorisi ilk olarak 1877'de John D. Rockefeller, Cecil Rhodes, John P. Morgan, Andrew Carnegie ve Mayer A. Rothschild' dan oluşan beşli tarafından ortaya atılmıştır. Bunların hepsi de Illuminati şebekesinin üyeleriydi ve üçü yani Rockefeller, Morgan ve Rothshild yahudi kökenliydi. Yuvarlak Masa ve Birinci Dünya Savaşı Yuvarlak Masa'nın seçkin üyeleri, Birinci Dünya Savaşı öncesinde ülkelerindeki savaş komitelerinde önemli görevler üstlenmişlerdi. Bu kişiler siyaset sahnesinde, birbirlerine zıt ülkeleri temsil ediyor ama Yuvarlak Masa'da bir araya gelebiliyorlardı. Bu kişilerin savaşın şartlarını ve sebeplerini kendi elleriyle hazırladıkları, Birinci Dünya Savaşı'nın arkasında duran gerçeklerin altını kurcalama zahmetine katlanan araştırmacıların dikkatinden kaçmamıştır. Bu kişiler savaş esnasında da ülkelerinin savaş komitelerindeki üst görevlerini sürdürmüşlerdir.
Savaş sonrasında ortaya çıkan şartlar Illuminati şebekesinin hesap ve planlarına daha da uygundu. Savaşın ateşini yakan ve dört yıl boyunca üzerine gaz döken Yuvarlak Masa üyeleri, 1919'da Fransa'nın başkenti Paris yakınlarında Versailles Barış Konferansı'nda bir araya gelmiş ve savaş sonrası şartlarda dünyaya nasıl şekil verebileceklerini tartışıyorlardı. Bu toplantıda bir araya gelen Alfred Milner, Edward Mandel ve Bernard Baruch, Yuvarlak Masa'nın seçkin üyeleriydi ve zaten kendilerinin çıkardığı savaşın ortaya çıkardığı şartları değerlendirme konusunda görüş alışverişinde bulunuyorlardı. Bunlardan Alfred Milner, Yuvarlak Masa'nın lideriydi. Konferansa katılanların birçoğu, daha önce sözünü ettiğimiz ünlü banka hanedanı Rothschild ailesinin fertleri tarafından önerilmişti. Bu ailenin yahudi azınlığa mensup olduğunu daha önce belirtmiştik.
Filistin topraklarında bir yahudi devletinin kurulmasıyla ilgili politikaların geliştirilmesinde karanlık gizli örgütlerin önemli rolü olmuştur. Versailles Barış Konferansı' nda alınan kararların arasında da Filistin'de bir yahudi devleti kurulması vardı. Hotel Majestic'te Yapılan Toplantı Birinci Dünya Savaşı sonrasında yapılan önemli bir toplantı da Paris'teki Hotel Majestic'te gerçekleştirilen toplantıdır. Bu toplantıda Yuvarlak Masa'nın bazı organlarının oluşturulmasıyla ilgili kararlar alındı. Bu kararlar doğrultusunda 1920'de Dış İlişkiler Komitesi, 1921'de de Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü kuruldu. Bu organların
yönetiminde Rothschild ve Rockefeller aileleri her zaman söz sahibi olmuşlardır. Bu ailelerin her ikisi de yahudi azınlığa mensuptular. Rothschild ailesi Avrupa'daki, Rockefeller ailesi ise Amerika'daki yahudi azınlığın ileri gelenlerindendi. Dış İlişkiler Komitesi (Council of Foreign Relations-CFR) Dış İlişkiler Komitesi (CFR), Gizli Dünya Devleti'nin en önemli organlarından biridir ve Yuvarlak Masa teorisine göre şekillendirilmiş organizasyonların da eskilerindendir. Bu yüzden CFR üzerinde biraz ayrıntılı bir şekilde durmak gerekmektedir.
CFR, 21 Temmuz 1921'de New York'ta kuruldu. Kuruluşunda yahudi kökenli Walter Lippmann'ın önemli rolü olmuştur. Fakat bu oluşumun kurulmasıyla ilgili ilk karar daha önce de söylediğimiz üzere Birinci Dünya Savaşı sonrasında toplanan Versailles Barış Konferansı'nda alındı. CFR, 2. Dünya Savaşı'nda çok önemli bir rol oynamıştır. Foreign Affairs adlı ünlü dergi bu örgütün yayın organıdır. Bu dergi vasıtasıyla dünya kamuoyu üzerinde bir politik yönlendirme yapmaya çalışmaktadır. Görünüşte CFR'nin çalışmalarının pek gizli olmadığı ileri sürülmektedir. Gerçekte ise diğer Gizli Dünya Devleti organları gibi son derece gizli çalışmaktadır. Ancak yönlendirme amaçlı faaliyetlerini dışa yansıtmakta ve bu yansıtma ile açıktan çalıştığı intibaı vermeye gayret etmektedir. CFR'nin bugün finans, iletişim, akademi, istihbarat, teknoloji alanlarında en etkin konumlarda bulunan 3500 civarında üyesinin olduğu sanılmaktadır. Özellikle Amerika'daki istihbarat örgütleri üzerinde oldukça güçlüdür. FBI, CIA, DIA, DEA ve başka istihbarat şefleri bu örgütün de elemanıdır ve CFR'nin ilkelerinden dışarı çıkamazlar. Gizli Dünya Devleti'nde önemli etkinliği olan Rockefeller ailesinin bir ferdi olan David Rockefeller, CFR'nin onursal başkanı olarak kabul edilmektedir.
ABD'nin eski başkanları Bill Clinton ve Jimmy Carter, Antony Lake, eski başkan yardımcısı ve son başkanlık seçimlerinde oğul Bush'un rakibi olan Al Gore, George Bush (baba ve oğul her ikisi de), oğul Bush'un başkan yardımcısı Dick Cheney, eski bakan Warren Christopher, Savunma bakanı Colin Powell, Les Aspin, eski CIA direktörü James Woolsey, yine CIA eski direktörü Robert Gates, ABD hava kuvvetlerinin eski sekreteri Donald Rice, ABD'nin eski Pakistan büyükelçisi Robert Oakley, ABD eski Dışişleri bakanı ve ayı zamanda bu ülkedeki yahudi lobisinin başını çeken Henry Kissenger, eski Savunma bakanları James Baker, Donald Ramsfeld ve Casper Weinberger, Jimmy Carter döneminin ulusal güvenlik danışmanlarından Zbigniew Brzezinski, baba George Bush döneminin ulusal güvenlik danışmanlarından general Brent Scowcroft, eski hazine bakanı Lloyd Bentsen, eski devlet bakanı George Shultz, eski ticaret bakanı Robert Mosbacher, ABD'li ünlü finansör ve para piyasalarında spekülasyonlar yaparak milyarlar kazanmasıyla tanınan, Soros Vakfı vasıtasıyla dünya ülkelerinin geleceği için Gizli Dünya Devleti'ne hizmet edecek yöneticiler yetiştirmeye çalışan yahudi kökenli George Soros, ABD' nin CFR üyesi ünlülerinin başında gelir. Bu isimler ABD politikasında söz sahibi ya da geçmişte söz sahibi olmuş CFR üyesi ünlülerin sadece az bir kısmını teşkil etmektedir. CFR üyelerinin birçokları aynı zamanda Bilderberg ve/veya SBS üyesidirler.
CFR'nin Türkiye'den de üyeleri mevcuttur. Aydınlık gazetesinde yer alan bir yazıda Rahmi Koç' un CFR'nin Türkiye temsilcisi olduğu ve örgütün, Şubat 2001'de Koç Holding binasında Rahmi Koç'un ev sahipliğinde bir toplantı yaptığı ileri sürülmüştür. Bilderberg Gizli Dünya Devleti'nin ismi en çok duyulan organlarından biri Bilderberg'dir. Aslında Bilderberg, Illuminati şebekesinin emellerini gerçekleştirmek amacıyla geliştirdiği Yuvarlak Masa teorisine göre ortaya çıkarılmış bir oluşumdur. Fakat Illuminati şebekesinin ortaya çıkmasıyla Bilderberg'in kurulması arasında 177, Yuvarlak Masa teorisinin ortaya atılmasıyla arasında ise 77 yıl vardır. Yuvarlak Masa'nın en eski organlarından olan CFR'den ise 33 yıl sonra ortaya çıkmıştır. Yukarıda üzerinde durduğumuz CFR'nin ağırlık merkezini Amerika oluşturuyordu. Bu yüzden Bilderberg, CFR ve öteki örgütlerin Avrupa ayağını ve etkinliğini teşkil etmek için Hollanda' da Oosterbeek şehrinde Bilderberg Oteli'nde 1954'te kurulmuştur.
Kuruluşun gerçekleştirildiği otelin sahibi de Hollanda kralıydı. Örgüt de ilk toplantının gerçekleştirildiği otelin adını alarak Bilderberg Group (Bilderberg Grubu) diye adlandırılmıştır. Bilderberg Grubu'nun kurucuları arasında Hollanda prensi Bernhard ve Polonyalı sosyolog Dr. Joseph Hieronim Retinger de vardır. Retinger, Bilderberg' in fikir babası olarak bilinir. Aynı zamanda CFR üyesidir. Bilderberg'in kuruluşunda, ABD istihbarat
örgütlerinin, özellikle CIA' nin rolü olduğu çok iyi bilinmektedir. Prens Bernhard ise eski bir Nazi SS üyesidir. (Nazi SS' den ileride söz edeceğiz). 1937'de Hollanda prensesi ile evlenmiştir, ama Nazilerle olan yakın bağları çok iyi bilinmektedir. Bilderberg'in kurucucuları arasında yer alan Prens Bernhard'ın Nazi SS üyesi olması konusu üzerinde biraz durmak gerekmektedir. Fakat Hitler'in yükselişinde gizli ellerin rolü hakkında özel bir bölüm geleceğinden bu konunun ayrıntısına orada girmeyi tercih ediyoruz.
Bilderberg'in kuruluşunda zikrettiğimiz iki isim geçmekle birlikte asıl önemli rol oynayanlar ve finansörlük yapanlar Gizli Dünya Devleti organlarında ismi sıkça geçen Rothschild ailesidir. Bu çalışmada Amerikalı Rockefeller ailesi tarafından da desteklenmişlerdir. Bilderberg, dünyanın yönetimi ve küreselleşme konusunda her yıl farklı ülkelerde toplantılar yapar. Toplantılar son derece gizli şartlarda ve özel ortamlarda yapılır. Toplantıları genellikle her yılın Mayıs ayının son haftasına denk gelmektedir. Katılanlar yaklaşık üç günlük toplantı süresince dış dünya ile bağlantılarını koparmak zorunda kalıyorlar. Katılanlar toplantılarda neler konuşulduğu değil nelerin gündeme geldiği hakkında bile herhangi bir bilgi vermekten kaçınırlar. Örgütün üyesi olanların dışında hiçbir gazeteci veya yazar toplantıya alınmaz. Üye olanlar da dışarıya bir şey sızdırmazlar. Dolayısıyla medyanın toplantıların içeriği hakkında herhangi bir bilgi edinmesi mümkün değildir. Toplantılarda gizlilik prensibinin eksiksiz uygulanabilmesi için dikkat edilen bazı hususları burada zikredelim: Grup her yıl yaptığı
düzenli toplantılarda, toplantı yapılan otelin bütününü tutar ve bina güvenlik güçleri tarafından yakın korumaya alınır. Üç gün süren bu toplantılara üyelerin eşleri bile çağrılmaz. Toplantılarda not tutulması yasaktır. Katılanlardan konuşulanları dışarıya sızdırmayacakları üzere yemin alırlar. Şimdiye kadar düzenlenen toplantılara birçok yazar da katılmış ama bu kişiler katıldıkları toplantıların içeriği hakkında tek satır bile yazmamışlardır. Bu da gizlilik prensibine ne kadar sıkı bir şekilde bağlı kalındığı hakkında yeterince fikir vermektedir. Bu toplantıların ne derece büyük bir gizlilik içinde yürütüldüğünü grubun etkinliklerini araştıran Robert Eringer, "Bilderberg Group, The Global Manipulators" adlı kitabında dile getirir. Eringer, kitabın çalışma safhasında toplantılara muhtelif tarihlerde katılan dışişleri bakanlarına ve CIA'ye yazdığı mektuplara şaşırtıcı cevaplar alıyor.
Gelen cevaplarda sorulara muhatap olan kişiler böyle bir grubun varlığını bilmediklerini belirtirler. Örgütün "Spotlight" isimli bir dergisi yayınlanmaktadır. ABD'li gizli örgüt ve CFR üyelerinin birçokları aynı zamanda Bilderberg üyesidir. Aslında Bilderberg, CFR'nin çok daha gizli bir biçimde uluslararası boyuta yayılmış halidir. Amacı Yeni Dünya Düzeni'ni ve ABD-İngiltere hâkimiyetini ve emperyalizmini tüm dünyaya yaymaktır. Her yıl yapılan çok gizli ortamdaki toplantılarını hem CIA, hem de toplantının yapıldığı ülkenin istihbarat örgütü kontrol eder. Bilderberg kararlarının devlet yöneticilerinin değiştirilmesinde de önemli rolü olduğuna inanılmaktadır. İngiltere'nin eski başbakanı Margaret Thatcher'ın yükselişi ve düşüşü buna örnek gösterilir. Thatcher'in 1975'te Bilderberg toplantılarına katılmasının ardından yıldızının birden parlaması, bu gelişmenin hemen ertesinde yapılan İngiltere genel seçimlerinde masonların desteğiyle başbakanlığa seçilmesi ve bu görevini 3 dönem üst üste sürdürmüş olması, birçoklarının ortak görüşüne göre Bilderberg kararlarıyla onun desteklenmesi sayesinde olmuştur. Daha sonra gözden düşmesinin ve yıldızının sönmesinin sebebinin de Bilderberg grubunun, İngiltere'deki kraliyet rejimine direnmesi taleplerine itiraz etmesi olduğu Jim Tucker adlı bir İngiliz gazeteci tarafından dile getiriliyor. Thatcher'in düşüşünden sonra Tony Blair'in yükselişe geçmesinde de Bilderberg'in önemli rol oynadığı tahmin ediliyor. Çünkü Blair de, Bilderberg toplantısına katılmasından sonra İngiltere başbakanlığına seçilmeyi başardı. ABD'nin son dönem başkanlarından Jimmy Carter, baba George Bush ve Bill Clinton'un iş başına gelmesinde Bilderberg kararlarının etkili olduğu konuyla ilgili araştırmalarda vurgulanmaktadır. Bilderberg grubu üzerinde siyonistlerin sultası çoğunlukla açığa çıkarılmaz. Oysa işin gerçeğinde grubun karar mekanizmasında yer alanlar yahudilerdir. Hatta grubun asıl yönetim merkezinin Kudüs'te olduğunu iddia edenler vardır. Kudüs'te 70 hahamdan oluşan Sanhedrin grubunun baş hahamlarının örgüt hiyerarşisinin en üst noktasında bulunduğu bazı kaynaklarda vurgulanmaktadır.
Bu konudaki bilgiler gizli tutulsa da Bilderberg'in Amerika'daki yahudi lobisinin en önemli örgütlerinden B'nai B'rith ile işbirliği içinde olduğu artık gizlenemeyecek kadar açıktır. Bilderberg toplantılarının ana amacı dünya siyaseti üzerinde önceden programlamalar yapmak ve projeler geliştirmektir. Konuşulacak ve tartışılacak konular önceden tespit edilir. Ama bu tespiti örgüt hiyerarşisinin üst kademesinde yer alanlar yapar. Katılanlar ise sadece görüş beyan ederler. Fakat katılımcılar sayıca çok olduğundan görüş beyan etme süresi oldukça kısadır. Konuştuğu konuda uzman olanlara 5, uzman olmayanlara 3 dakika konuşma süresi tanınır. Süre kontrolü ışık sistemiyle yapıldığından kimse süresini aşma imkanı bulamaz. Buradan anladığımıza göre bu görüş beyan etme işi bir bakıma laf olsun diye yapılmakta, karar mekanizmasında yine üst kademeyi oluşturanların sözleri birinci derecede etkili olmaktadır. Katılanlar ise siyaset sahnesinde ilerleyebilmek için kararları uygulama zorunluluğu duyduklarından kendilerinden isteneni yapma dışında bir seçenek bulamamaktadırlar. Alınan kararlar herhangi bir şekilde yazılı veya görsel kayda geçirilmez. Herkes kararları aklında tutmak ve yeri geldiğinde hatırlamak zorundadır.
Bilderberg toplantılarına katılan üst düzey devlet adamları alınan kararları, kendi ülkeleri aleyhine olsa da uygularlar. Bilderberg Grubu zaman içinde üye sayısını bayağı artırmış ve etki alanını genişletmiştir. Zikrettiğimiz diğer gizli örgütlerle de işbirliği içinde olduğundan, güçlerini belli bir noktada birleştirmektedirler. Bilderberg'in bugüne kadar düzenlenen toplantılarının iki tanesi Türkiye'de oldu. Bunların birincisi 1959'da İstanbul Çınar Otel'de ikincisi ise 1975'de Çeşme Altın Yunus tatil köyünde gerçekleştirildi.
Türkiye'de son 50 yıldır başa geçen ünlü politikacıların birçoğunun Bilderberg üyeleri arasında adları geçmektedir. Bazılarının bu toplantılara katıldığına dair medyaya yansımış bilgiler bulunmaktadır. Bülent Ecevit ve Süleyman Demirel'in 1975'te Türkiye'de, Çeşme'de düzenlenen toplantıya katıldıkları bilinmektedir. Mesut Yılmaz 1990'da New York'ta düzenlenen toplantıya katılmıştır.
Yine Bilderberg çalışmalarıyla ilgili araştırmalarda geçtiğine göre 1995 toplantısına Meclis eski başkanı Hikmet Çetin, tanınmış akademisyen Prof. Dr. Şerif Mardin ve Cem Boyner, 1996 toplantısına eski bakanlardan Emre Gönensay ve Merkez Bankası başkanı Gazi Erçel, 1997 toplantısına eski bakan Vahit Halefoğlu, Sabah gazetesinin sahibi Dinç Bilgin, Enka Holding'ten Sinan Tara, Prof. Dr. Üstün Ergüder, 1998 toplantısına İktisadi Kalkınma Vakfı başkanı Meral Gezgin Eris, Koç Holding'ten Suna Kıraç, Özelleştirme İdaresi başkanı Uğur Bayar, emekli büyükelçi Gürbüz Aktan ve Dışişleri bakanı İsmail Cem, 1999 toplantısına Hürriyet gazetesinin Ankara temsilcisi Sedat Ergin, Merkez Bankası başkanı Gazi Erçel, TÜSİAD başkanı Erkut Yüceoğlu ve Koç Holding'ten Suna Kıraç, 2000 toplantısına Sosyal İşler Komisyonu üyesi ve dönemin NTV yöneticisi Nuri Çolakoğlu ve TÜSİAD üyesi Muharrem Kayhan, 2001 toplantısına Gazi Erçel, emekli büyükelçi Özdem Sanberk, 2002 toplantısına ise Dünya Bankası'ndan büyük ümit ve hesaplarla Türkiye'ye getirtilen Kemal Derviş ile birlikte birkaç kişilik bir ekip katıldı. Bunların dışında da katılanlar oldu tabii ki. İşadamı Selahattin Beyazıt'ın daimi üye sıfatıyla her sene katıldığı medya kaynaklarında
belirtilmektedir. Onun dışında da birçok daimi üye bulunmaktadır.
Aydınlık gazetesinin yayınladığı bir listeye göre Bilderberg'in Türkiye üyeleri şu kişilerdir: Selahattin Beyazıt, Şarık Tara, Bülent Eczacıbaşı, Jak Kamhi, Sakıp Sabancı, Mehmet Emin Karamehmet, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Erdal İnönü, Mesut Yılmaz, Hikmet Çetin, İsmail Cem, İlter Türkmen, Kemal Derviş.
Fakat bu arada Bilderberg toplantısının kendi iç hiyerarşisi açısından daimi üyelik, üyelik ve herhangi bir toplantıya katılma arasında fark olduğunu hatırlatalım. Bununla birlikte toplantılara katılmak da grupla bir bağ kurmayı ve siyasi sahnede grubun kararlarına ters düşecek tutumdan kaçınmayı beraberinde getirir. ABD'nin eski Dışişleri bakanı ve Amerika'daki yahudi lobisinin başını çeken Henry Kissinger, Gizli Dünya Devleti'nin diğer
örgütleri gibi Bilderberg' in de üyesidir. Kendisinin Türkiye'deki "Dönmeler" kitlesinden olduğu ve aynı zamanda uluslararası güç merkezleriyle irtibatının bulunduğu bilinen eski büyükelçi Coşkun Kırca, Kissinger'in bu örgütlerdeki rolü hakkında şunları söylüyor: "Katılanların birçoğu zaten katılmadan önce kendi memleketlerinde o tür platformlara uygun görüşler dillendirmiş insanlardır ve önemli insanlardır. Bu toplantılar onların katılmasıyla önem kazanıyor. Mesela Henry Kissinger zaman zaman katıldı bu tür toplantılara ama Henry Kissinger bu toplantıların dışında da konuştuğu zaman zaten söylediklerine önem atfedilir...
Dolayısıyla Henry Kissinger'in bu toplantılara katılması toplantılara önem katar." Bu arada Bilderberg'in Türkiye'ye yönelik çalışmalarından Henry Kissinger'in sorumlu olduğunu hatırlatalım.
Trilateral Komisyon Yuvarlak Masa teorisine göre şekillenen örgütlerden biri de Trilateral Komisyon (TR)'dur. Bu komisyon 1973'te her ikisi de yahudi olan David Rockefeller ve Zbigniew Brzezinski tarafından kurulmuş gizli bir örgüttür. Bu iki kişinin aynı zamanda CFR üyesi olduklarını hatırlatalım. Bu örgütün ortaya çıkmasında yukarıda sözünü ettiğimiz Bilderberg grubunun çalışmalarının önemli rolü olmuştur. Her ne kadar adresi, yeri, üyeleri belli ise de yaptığı aktivitelerin ardında gizli amaçlar ABD'li istihbarat örgütleri ve NATO'nun gizli özel savaş örgütleri bulunmaktadır. ABD başkanlarının ve Avrupa, Amerika ve Japonya'daki yönetici kadroların çoğu TR üyesidir.
Tüm dünyada TR, Bilderberg ve CFR birbirinin içine girmişlerdir. Birçok etkili yönetici bunların her üçüne birden üyedir. Örneğin Amerika'daki yahudi lobiciliğinin önde gelen ismi ve ABD'nin eski Dışişleri bakanı Henry Kissinger bunların her üçüne birden üyedir. Yine eski ABD başkanı Bill Clinton, CIA eski direktörü John Mark Deutsch, Savunma bakanlığı eski sekreteri Robert Strange McNamara, ABD'nin Japonya Büyükelçisi Walter Fritz Mondale, Hazine eski sekreteri Benjamin Nye gibi isimler de her üç teşkilata birden üyedir. Bilindiği kadarıyla her üçünün de üyesi olan 48 kişi vardır. Bohemian Kulübü Gizli Dünya Devleti'nin Amerika'daki karanlık şebekelerinden biri de Bohemian Grove (Bohemian Kulübü- BG)'dır.
BG, 1880'lerde California'da kurulmuş bir cemiyettir. Üyeleri, törenleri ve faaliyetleri çok gizli tutulur. Merkezdeki çiftlik aynı anda yüzlerce kişinin hafta sonu toplantılarına katılabileceği niteliktedir. Her şehirde tapınakları vardır. Sembolleri Baykuş'tur. ABD'deki yahudi lobisinin en önemli isimlerinden olan ve ABD'nin eski Dışişleri bakanı Kissinger bu cemiyetin üyesidir. Eski başkan Ronald Reagan da bu cemiyetin üyeleri arasında yer alıyordu. Faaliyetleri her ne kadar gizli tutulsa da Bohemian Kulübü'nün SBS, Pilgrem Society, Rotary Club gibi masonik cemiyetlerle iç içe olduğu çok iyi bilinmektedir. İddialara göre Amerika'da bir istihbarat örgütünün başına getirilmenin şartı BG'den referans almaktır. BG üyeleri sadece devlet yönetiminde değil iktisadi kuruluşlarda da önemli ve kilit noktalara gelmişlerdir. Örneğin 1991'de Amerika'daki önemli iktisadi kuruluşlarda üst düzey yönetimlerde bulunan BG üyelerinin sayısı şöyleydi: Bank of America 7 direktör, Pacific Gas and Electric 5 direktör, AT-T4 direktör, First Interstate Bank 4 direktör, McKesson Corporation 4 direktör, Ford Motors 4 direktör, General Motors 3 direktör, Pacific Bell Telephone 3 direktör. İstihbarat örgütlerinin başkanlarının veya üst düzey yöneticilerinin birçoğunun da BG ya da SBS üyesi olduğu kayıtlarda geçmektedir. Yeni Dünya Düzeni teorisinin şekillendirilmesinde BG'nin de SBS gibi önemli rolü olmuştur.
Skulls and Bones Society (Kafatası ve Kemikler Cemiyeti- SBS) Bugünkü Gizli Dünya Devleti'nin önemli karanlık örgütlerinden biri olan Skulls and Bones Society (Kafatası ve Kemikler Cemiyeti- SBS)'nin temelinin 1832'de Amerika'da atıldığı tahmin edilmektedir. Fakat bu örgütün ortaya çıkmasında da Illuminati şebekesinin rolü olmuştur. Bazı tespitlere göre 1832'de ABD'ye İlluminati'nin bir uzantısı olarak William Russell ve Alphonso Taft tarafından getirilmiştir. Alphonso Taft, ABD başkanlığı yapan ve SBS üyesi olan William Howard Taft'ın babasıdır. Fakat bu örgütün 1882 öncesindeki çalışmaları çok fazla bilinmemektedir. SBS'nin fikriyatı ve törenleri masonlarınkine çok benzemektedir. Beyin yıkama uygulamasının bir başlangıcı olarak 'inisiasyon' töreni adı verilen bir tören uygulanır. Bu törende üyeliğe kabul edilen kişi çırılçıplak soyunup bir tabuta girer. Tabuttan çıktığında
kendini yeniden doğmuş gibi kabul eder. Ondan sonra artık kafa yapısını SBS şebekesinin organizatörleri ve bu şebekenin dayandığı fikirler şekillendirir. İşleyiş tarzı Illuminati şebekesinin işleyiş tarzından farklı değildir. Son derece gizli çalışır. Üyelerinin dışarıya bilgi sızdırmamasına büyük önem verilir. SBS'ye üyelik ancak davetle mümkündür. Yani bir kimse kendi istese de örgütün içinden bir davet olmadan bu isteği dikkate alınmaz. Örgütü organize edenler özellikle seçtiklerini almak ve onları da önemli konumlara getirmek amacıyla bu sistemi uygulamaktadırlar. Bir kişinin örgüte kabul edilmesi için Beyaz, Anglo-Sakson ve Protestan olma şartı aranır. Bu şart WASP (White, Anglo-Sakson, Protestan) kısaltmasıyla ifade edilir.
SBS'nin son 150 yılda 2500'den fazla üyesi olmuştur. Bunların hepsi de Amerika'da kilit noktalara gelmişlerdir. Örgüte alınanların aile fertleri ve akrabaları da elit tabakadan kabul edilirler. Bugünkü ABD başkanı oğul Bush da, onun babası da SBS üyesidir. Örgütün merkezi Yale Üniversitesi'ndedir ve örgüte her yıl sadece 15 üye kabul edilmektedir. SBS üyeliğine alınacaklarda protestan olma şartı aransa da örgütün fikriyatı Illuminati'nin fikriyatı ile aynıdır. Dolayısıyla SBS de masonik örgütlenmenin bir kanadı sayılır. Masonik örgütlenmeyi ise sadece masonluğun değil aynı zamanda siyonizmin fikri alt yapısını hazırlayan Tapınak Şövalyeleri, Malta Şövalyeleri ve Illuminati şebekesi ile birlikte değerlendirmek gerekir. Amerika'da oldukça etkili olan SBS'nin mensupları toplumda hemen her yapıya girmiştir. Bunların içinde Beyaz Saray, Yüce Divan, medya, iş ve endüstri, federal banka sistemi, kanun yapıcı kurullar, mahkemeler vs. yer alır. Birinci ve İkinci Dünya savaşlarında Avrupa'daki Illuminati şebekesi gibi Amerika'daki SBS de önemli rol oynamıştır.
Yeni Dünya Düzeni teorisinin geliştirilmesinde de en önemli rol oynayan organizasyonlardan biri bu örgüttür. SBS'yi kesinlikle Illuminati şebekesinden ayrı düşünmemek gerekir. Bu ikisinin bir çalışma irtibatı ve koordinasyon içinde olduğunu rahatlıkla tahmin edebiliriz. Ayrıca şunu ifade edelim ki SBS üyelerinin tamamına yakını aynı zamanda Illuminati'nin Yuvarlak Masa teorisine göre oluşturulan Bilderberg ve Dış İlişkiler Komisyonu (CFR) gibi organlara üyedirler. Hepsi Bu Kadar mı? Aslında global alanda faaliyet gösteren gizli örgütlerin hepsinin bu kadar olmadığı sanılmaktadır. Bunlar sadece isimleri duyulmuş ve faaliyet yaptıklarından biraz haberdar olunmuş örgütler. Faaliyetlerinin içeriği ise bilinmiyor. Gizli örgütlerin ortaya çıkmamış olanlarının da bulunduğuna işaret eden eski büyükelçi İsmail Berdük Olgaçay'ın bu örgütlerin faaliyetleri ve etkileri hakkında dikkat çektiği hususlar gerçekten düşündürücü: "Gizli olmaları doğaları gereğidir. Şimdi diyelim ki orada Türkiye'deki bir parti hakkında herhangi bir karar alındı veya Apo'nun asılıp asılmaması konusunda bir karar alındı. Siz bunu nasıl açıklarsınız? Doğal olarak açıklayamaz ama uygulamak zorunda kalırsınız. Ve uygulamak zorundasınız." Özellikle üçüncü dünya ülkelerinin bu tür platformlarda alınan kararları uygulamalarının zorunlu olduğuna vurgu yapan emekli büyükelçi "ya uygulanmazsa?" sorusuna şu cevabı veriyor: "Burada gaye sözü geçen hükümetlerin kendilerine yakın olan hükümetlere yaşama hakkı vermeleri, kendilerine uzak olanlara ise yaşama hakkı vermemeleridir. Yani uygulanmama noktasında veya muhalefet noktasında şansınız yok, sizi her alanda sıkıştırırlar ve yaşama hakkı elinizden alınır." Olgaçay'ın bu tespitine Kanada'da yayınlanan Toronto Star isimli gazetenin 30 Mayıs 1999 tarihli sayısında yer alan bir değerlendirme de önemli dayanak oluşturuyor. Gazetenin bir bilim adamına dayandırdığı tespiti şöyle: "Bilderberg çok güçlüdür.
Aldığı her kararı istediği ulusa dayatma gücüne sahip. Dolayısıyla bir ülkeyi yükseltmesi de çöküntüye sevk etmesi de an meselesidir." Burada belki biraz abartma olabilir ama Bilderberg'in tek başına olmadığı, Gizli Dünya Devleti'nin diğer organlarıyla işbirliği içinde çalıştıkları, bunların da çağımızın etkili ve güçlü ülkelerinin yöneticilerini bünyelerinde topladığı dikkate alınırsa konu biraz daha açıklık kazanır. Gizli Dünya Devleti ve Rockefeller Ailesi ile Rothschild Ailesi Bu iki aileden daha önce çeşitli vesilelerle söz ettik. Burada her ikisi de yahudi olan bu iki aileden özel bir başlık altında ve ayrıntılı bir şekilde söz etmek istiyoruz. Çünkü bu ailelerin mensuplarının adları Gizli Dünya Devleti'nin örgütleriyle bağlantılı olarak sıkça geçmektedir. 19. yüzyılın büyük bir çoğunluğunda, bir Yahudi bankacılar ailesi olan Rothschild Ailesi, Avrupa'nın para marketlerini yönetti. Birçok Avrupa toplumu, borçlarını, savaş tazminatlarını ödemek veya barış projelerini finanse etmek için Rothschild'lardan para borçlandı. Ailenin ismi, yani Rothschild ismi, bir atalarının dükkanının işareti olarak kullandığı kırmızı bir kalkandan (a red shield, Almanca'da rothen schilde) gelmektedir.
Mayer Amschel Rothschild (1744-1812) aile servetinin kurucularından olmuştur. Almanya'da, Frankfurt-am-Main'deki yahudi bölgesinde doğmuştur. Bir tüccardı ve dövizcilik gibi birkaç bankacılık servisinde bulundu. Nadir madeni para uzmanı olan Mayer Amschel Rothschild pek çok zengin eve katılabilme imkanını elde etti. Özellikle de seçme hakkına sahip olan William of Hesse Kassel'in evine girebilecek ayrıcalığa sahip olması önemliydi. Kısa sürede, seçme hakkına sahip bu şahsın başlıca ekonomik işleri ile uğraşmaya başladı. Mayer Amschel Rothschild beş oğlunu da aile işinde çalışmak üzere yetiştirdi. Rothschild'lar uluslararası bankacılar olarak ün kazanmalarını, Napolyon Savaşları'na borçludurlar. Mayer Amschel'in üçüncü oğlu Nathan Mayer (1777-1836), 1800 civarlarında İngiltere'ye gitti ve Napolyon'un kuşatması sırasında İngiltere için eşyalar kaçırdı. Kardeşlerinin yardımı ile, Nathan Mayer ayrıca İspanya'daki İngiliz ordusunu finanse etmek amacıyla Fransa'dan altın da taşıdı. Bu çabaları, Nathan'a İngiliz hazinesinin temsilcisi ünvanını kazandırdı. Savaşın sonunda, Rothschild Ailesi Fransa ve Avusturya'ya borç vermekle yükümlüydü.
Nathan'ın erkek kardeşi Jacob ya da James (1792-1868), Fransa'nın başkenti Paris'te bir banka kurdu. Onun kardeşi Salamon Mayer ise (1774-1855) Avusturya'nın başkenti Viyana'da bir banka kurdu. Bir diğer erkek kardeş Karl Mayer (1788-1855) İtalya'nın Naples şehrinde bir başka banka kurdu ama tutunamadı ve 1861 civarında kapattı. En yaşlı kardeş Amschel Mayer (1773-1855), Frankfurt'taki ekonomik işlerden sorumlu olarak kaldı. Rothschild Ailesi, Avrupa ve Amerika'da tren yollarını finanse etti ve ABD'de isteyenlere borç alma imkanı sağladı. Nathan Mayer'in oğlu Lionel Nathan (1808-79) 1875'te Süveyş Kanalı'nın kontrolünü satın alması için Başbakan Benjamin Disraeli tarafından kullanılmak üzere İngiltere'ye borç verdi. Lionel Nathan İngiliz Meclisi'ne seçilen ilk Yahudiydi ve onun oğlu Nathan Mayer (1840-1915) ilk Baron Rothschild oldu. Rothschild'lar birçok onur ve unvan elde ettiler. İngiliz ve Fransız ailelerinin üyeleri olanlar ise kendilerini bilim adamları ve hayırsever olarak tanıtmışlardır. Rothschild ailesinin 2000' li yıllara üç trilyon dolar sermaye ile girdiği tahmin edilmektedir. Bütün bu bilgilerden anlaşıldığı üzere bu aile faiz prangasını kullanarak hem siyasi yönetimleri kendilerine bağlamış, hem de bu yolla büyük gelirler elde etmiş, servetlerine servet katmışlardır. Tabii servetlerini katlamalarına paralel olarak yönetimler üzerindeki etkileri ve güçleri de artmıştır. İşte bu etki ve güçlerini kullanarak, başta Illuminati şebekesi olmak üzere destekledikleri bütün karanlık teşkilatların ve masonik örgütlerin elemanlarının istedikleri yerlere gelmelerini sağlamışlardır. Onların bu etkinlikleri de kendilerine siyaset meydanında "parlak" bir gelecek hazırlama hayalleri yapanların onların ağlarına düşmelerini kolaylaştırmıştır.
Rockefeller ailesi, Amerika'daki yahudi lobisinin başını çeken bir ailedir. Bu aile de Rothschild ailesi gibi başlangıçta banka ve finansman işine ağırlık verdi. Bu yüzden Amerika'da yıllardan beridir para piyasalarında saltanat sürmektedirler. Hatta Amerika'da sermaye alanında 150 yılı aşan bir Rockefeller hanedanlığından söz edilir. Fakat sadece finans ve para piyasasında kalmamışlardır. Petrolden endüstriye çok geniş bir alana yayılmış ve oldukça güçlü bir sermayenin sahibi olmuşlardır. Özellikle petrol alanında tam bir dev ve tröst haline gelmişlerdir ve Amerika'nın en önemli petrol şirketleri onların elindedir. Ailenin Rockefeller Vakfı adıyla bir vakıfları da bulunmaktadır. Bu vakfın amacı da Illuminati ve Yuvarlak Masa şebekesinin ağına düşecek yöneticiler yetiştirmek amacıyla üniversite çağındaki öğrencilere burs temin etmektir. İsmi daha önce birkaç kez geçen yahudi Henry Kissinger bu vakfın danışmanlarındandır. Kissinger'in Rockefeller ailesiyle danışmanlığın ötesinde oldukça derin ilişkileri bulunmaktadır. Bu yüzden birçok çalışmalarında ortaktırlar. Rockefeller Vakfı aynı zamanda Beyaz Saray'a strateji üreten bir 'think tank' kuruluşu gibi çalışmaktadır. Bu çalışmasının asıl amacı ise ABD'nin politikasına yön vermektir. Bu vakıf Türkiye'de yönetimde üst kademelere kadar gelmiş bazı kişilere de burs vermiştir. Chase Manhattan Bank (CMB), Rockefeller ailesinin finans kurumlarından biridir. Adında geçen Manhattan, New York'ta yahudilerin oldukça yoğun oldukları adanın adıdır. Bu bankanın şah dönemi İran'da çeşitli yatırımları bulunuyordu. Uluslararası Temel Endüstri Ortaklığı (IBEC) ailenin bir ferdi olan Nelson Rockefeller tarafından kurulmuştur. Aileye ait şirketlerin Suudi
Arabistan' da birçok yatırımı bulunmaktadır. Suud petrollerine hakim durumdaki ünlü ARAMCO şirketinin hisseleri Rockefeller ailesine ait dört şirket arasında paylaştırılmıştır. Bunlar da Texaco, New Jersey Oil, Socony Vacum ve California Standart Oil şirketleridir. Bu dört şirket 1944'te bir araya gelerek ARAMCO'yu kurmuşlardır.
Merkezi Londra'da bulunan Harts Horn J. E. Oil Company and Goverments' ın yayınladığı istatistiklere göre Ortadoğu petrollerinin % 99'u yedi büyük petrol şirketinin kontrolü altındadır. Bu şirketlerin beşi yahudi Rockefeller ailesine aittir. Geriye kalan iki şirketten Shell'in sahibi Marcus Samuel ve Royal Dutch'ın sahibi Wiliam Detending de yahudidir. Ünlü American International Corporation (AIC)'ın ortaklarından biri de Rockefeller ailesidir. Ailenin Avrupa'daki bazı bankalarla da iş bağlantısı olduğu bilinmektedir. Daha önce sözünü ettiğimiz Yuvarlak Masa teorisine göre oluşturulmuş olan Trilateral Komisyon'un fikir babalığını da Rockefeller ailesine mensup David Rockefeller ve yine bir yahudi olan Zbigniew Brzezinski yapmıştır. David Rockefeller'in tek marifeti zikrettiğimiz komisyonun fikir babalığını yapmak değildir. Hıristiyan ve Yahudi Milli Konferansı'na üyedir. Komünizmin çöküş merhalesinde yahudi sermayesinin Sovyetler Birliği'nden ayrılan ülkelere kazık çakmasında önemli rol oynamıştır. Bunda Sovyetler'deki komünistlerle eski dostluğunun önemli rolü olmuştur. Yukarıda sözünü ettiğimiz global gizli örgütlerin tümünde Henry Kissinger'den çok daha fazla etkinliği vardır. CFR, Bilderberg ve Trilateral
Komisyon'un her üçünün de birinci derecede David Rockefeller'in kontrolünde olduğu bu örgütlerle yakından ilgilenenlerin çoğunda oluşan yaygın bir kanaat. Hatta bu üç örgütün kralının David Rockefeller, baş danışmanının da Henry Kissinger olduğuna inanılmaktadır. Her ikisi de yahudi ve her ikisi de Amerika'daki yahudi lobisinin başını çekenlerden. Bu üç büyük örgütün kendi iç hiyerarşisinde merkezde bulunan kişiye "boğanın gözü" denmektedir ve hali hazırda "boğanın gözü"nün David Rockefeller olduğuna inanılır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM İÇİN TIKLAYIN.
Bugün 403 ziyaretçi (557 klik) kişi buradaydı.