AHMET ÜNAL
seytaninaskerleri
ŞEYTAN VE ŞEYTANIN ASKERLERİ
Tarih içerisinde zalimleri gözden geçirdigimizde gözümüzün önüne hemen Firavunlar geliyor, Nemrutlar geliyor, Arkasından yardımcıları konumunda olan Haman lar geliyor ve bilgiyi yanlış yerde ve yanlış zamanlarda kullanan BELAM lar geliyor. Tabiidirki İBLİSİ ve Şeytanı ve aynı zamanda onların yardımcıları olan Şeytanın Askerlerini burada zikretmeden geçemeyiz. Bütün bunlar menfiligin, kötülügün, bozgunculugun, yıkıcılıgın, anarşinin, Küfrün, Münafıklıgın, Bidat, Fesat, Fitne ve bilinen her türlü kötülügün kaynagı konumundadırlar. Bir de Karun dan bahstmeden geçersek büyük bir eksklik olur tabiki.
Rabbimiz Kasas Suresi Ayet. 76-77 de mealen şöyle buyurmaktadır: "Karun, Musa nın kavminden biriydi, ama onlara karşı azdı. Biz ona, anahtarlarını güçlü bir toplulugun zor taşıdıgı hazineler vermiştik. Toplumu ona: Böbürlenme. Allah böbürlenenleri sevmez. Allahın sana verdigi şeylerde Ahiret yurdunu da gözet, dünyadaki payını da unutma; Allahın sana yaptıgı iyilik gibi sen de iyilik yap; yeryüzünde bozgunculuk arzulama, çünkü Allah bozguncuları sevmez demişlerdi." Allahın Dinini kendi çıkarlarına alet eden ve etmeye çalışan Şeytan ve Şeytanın askerleri, Nemrutlar, Firavunlar, Şeddatlar, Belamlar, Hamanlar nasıl hala zamanımızda da torunları kanalıyla işlerini yürütmeye devam ediyorlarsa Karun ve onun zihniyetinde olanlarda aynı vaziyette Ekonomik ve İktisadi alanlarda bozgunculugunu, sürdürmekle, devam ettirmekle meşguller.
Bunlardan bir tanesi İLLUMİNATİ Topluluğudur. Bu teşkilat zamanımızda Dünya milletlerine kan kusturan ve Dünya hakimiyetini ele alarak her türlü faaliyetleri başta Ekonomik güç olmak üzere, Siyasi, Askeri, Egitim ve Ögretim, saglık teşkilatı ve de en çok önem verdikleri Dünya çapındaki Televizyon, Radyo, Gazete, Dergi, elektronik Haberleşme ve Bilgisayar şebekeleri aracılıgıyla her türlü güç ve kuvvet odaklarını ellerinde bulundurup en sonunda arzuladıkları, şanlı döneme ulaşmaktır. Bu da Başkenti KUDÜS olan KRİSTAL KRALLIĞININ kurulması hadisesidir...
Amerika Birleşik Devletleri nin Savunma politikası, stratejik silah sistemleri ve uluslararası ilişkiler konusunda egitim veren Texsas Üniversitesi Profesörlerinden Texe Marrs İlluminati - Entrika çemberi isimli eserindeki ifadesinde: Süper zengin olan ve Dünyanın degişik ülkelerinde yaşayan ON HANEDAN ın kurduğu KRİSTAL KRALLIK kurma maksadıyla Dünyayı ele geçirmeye hazırlanan bir Teşkilat olarak adlandırıyor İLLUMİNATİ ÇETESİNİ... İkinci Dünya savaşının karanlık günlerinde İngilterenin önde gelen politikacılarından Winston Churchill in açıklamalarına bakacak olursak: İLLUMİNATİ ÇETESİ Adam Weishaupt tarafından 1776. Yılında kurulmuş ve kuruluşuyla birlikte dünya barışını hedef alan Komplolar artmaya başlamıştır. Bu yazılardan İLLUMİNATİ Çetesinin bu günkü liderinin David Rockefeller oldugunu anlıyoruz. Bu kişi 1973 yılında TRİLETERAL Komisyonunu kurup bu örgütün hedeflerinin ise başında DÜNYA HÜKÜMETİ kurma oldugu gündeme getirilmektedir. Profesör Jose Arguellese göre: 1997-2002 Yılları arasındaki beş yıllık süre yeniden ÜREME dönemidir. 2003.Yılından itibaren gündeme girecek olan Kaos dönemi, YENİ DÜNYA DÜZENİ ni ortaya çıkaracaktır. 2007-2012 Yılları arasındaki şanlı dönem, Başkenti KUDÜS olan KRİSTAL krallıgının kuruluşuna vesile olacaktır. Dindar bir Hristiyan olan Prof. Texe Marrs a göre, İLLUMİNATİ çetesinin Amerika Birleşik Devletleri nin yönetimini ele geçirmesi Cumhuriyetçi Richard Nixon un, Nelson Rocefeller in tavsiyesine uyarak, ABD nin Dış ilişkiler baş danışmanlıgına Henry Kissinger i getirmesiyle başlamıştır...
Nixon dan sonra başkanlıgı devralan Gerald Ford; Dış işleri Bakanı olarak Henry Kissinger i görevde tutmuş ve Amerika Bierleşik Devletleri tarihinde ilk olarak seçilmemiş bir başkan yardımcısı olarak Nelson Rocefeller i göreve getirmiştir. 1976.Yılında Demokrat Jimmy Carter; göreve başlar başlamaz Zbigniev Brezinski yi dış ilişkiler baş danışmanı ve Milli Güvenlik baş danışmanı olarak görevlendirmiştir. Jimmy Carter, kabinesindeki 19. önemli mevkiye, David Rocefellerin TRİLATERAL KOMİSYONU üyelerini atamıştır. O tarihten itibaren İLLUMİNATİ çetesi, ABD yönetiminde söz sahibi olmuş, Bill Clinton döneminde ise kesin bir ZAFER elde etmiştir.. Kaynak:amarat.org
Amerika Birleşik Devletlerinin 6. Trilyon dolar olan dış borçlarının 4 Trilyon doları, Dünyanın dört bir yanında özellikle Fransa, İtalya, Avusturya, Almanya, İspanya gibi ülkelerde bulunan ve İLLUMİNATİ nin iç çemberinde yer alan İlluminati üyeleri tarafından saglanmıştır. Prof. Texe Marrs, yıllarca süren araştırmasında İlluminatiyi ve ON GİZLİ EFENDİ sini açıklamakla kalmamış, halen ABD yönetiminde yer alan DIŞ ilişkiler konseyi CFR. Trilateral Konseyi TLC, Bilderberg B ve İLLUMİNATİ çetesinin kurdugu diger teşkilatların ki bunlar Asen Enstitüsü, Kafatası ve Kemik tarikatı, Opus Die, Dünya Ekonomik Forumu gibi teşkilat üyelerini Liste halinde sunmuştur. Şu hususu açıklamakta fayda vardır sanıyorum İLLUMİNATİ Çetesinin ON GİZLİ LİDERİNİN serveti, 102 bagımsız DEVLETİN gayri safi milli hasılasından daha fazladır.. İlluminati Çetesinin Jeopolitik Teorilerine bakacak olursak öncelikle ifade ederiz ki Jeopolitik, Cografi gerçeklere dayanarak POLİTİKA yapma sanatıdır diyebiliriz. Tarih boyunca, Jeopolitik teorisyenleri genellikle ya DÜNYA EGEMENLİGİ için hangi Cografi bölgelerin KONTROL edilmesi gerektigini ya da Devletin yayılmasına gerekçe olacak Cografi sebepleri araştırmışlardır... İngiliz sir Mackinder Teorisini ortaya atmıştır. Mackinderin teorisini Dogu Avrupaya egemen olan merkez bölgesini kontrol eder, Merkez bölgesine egemen olan DÜNYA adasını kontrol eder, Dünya adasına egemen olan DÜNYAYI kontrol eder şekinde özetlemek mümkündür. Amerikalı Nicholos Spiykmann ise Mackinderin teorisine karşı Kenar kuşak Teorisini Jeopolitige kazandırmıştır. Kenar kuşak teorisine Egemen olan, Avrupa ve Asya ya hükmeder, Avrasyayı elinde bulunduransa DÜNYANIN gelecegini belirleyebilir. Kenar Kuşak Teorisi, Sovyet sosyalist Cumhuriyetler Birliginin yayılmasını önlemek için geliştirilen ABD stratejilerine yön vermiştir. İLLUMİNATİ nin iç çemberinde yani tam merkezinde yer alan Zbiginew Brezinski, DÜNYA egemenligi kavramını ve Dünya egemenligi için Avrasyanın önemi ve rolünü yeniden gündeme getirmiştir. Ona göre sahip oldugu zenginlikleri mesela Petrol ve diger enerji kaynakları gibi sebebiyle Avrasya üzerinde küresel mücadelenin sürdürülebilecegi bir SATRANÇ tahtasıdır ve Dünya egemenligi ancak Avrasya yı ele geçirmekle mümkündür. Çagdaş düşünürler, güç merkezleri ve güç merkezleri arasındaki dengelere önem vermektedirler. Fransız Jagues Attali ye göre bir ÜLKE nin güç merkezi olabilmesi için bazı kriterlere ulaşması gerekmektedir...
Jagues Attali, bu kriterleri Teknolojik, Finansal, Ekonomik, Askeri, Cografi ve Diplomatik alanlar şeklinde tarif etmiştir. Attaliye göre Amerika Birleşik Devletleri, Rusya, Çin, Avrupa birligi ülkeleri ve İslam Dünyasının güç merkezi olabilmesi için bazı kriterlere ulaşması gerekmektedir. Brezinski ye göre Avrasya da Fransa, Almanya, Rusya Çin ve Hindistan büyük ve etkin oyunculardır. Ukrayna, Azerbaycan, Güney Kore, Türkiye ve İran önemli Jeopolitik mihverlerdir. İlluminati Çetesinin dış ilişkiler Konseyi yani CFR ve Trilateral komisyonunda yer alan Samuel Huntington ise Jeopolitigin kültürel yönüne agırlık vermiş, daha açık bir ifade ile JEOKÜLTÜR boyutunu ön plana çıkarmıştır. Huntington a göre Yeni Dünyadaki mücadelenin esas kaynagı öncelikle İdeolojik ve ya Ekonomik degildir. Beşeriyet arasındaki büyük bölünmelerin belirleyici unsurunu ve kaynagını DİN ve Kültürler teşkil etmektedir. Hungtington un bu tezi, Amerika yönetiminin niyetlerini gizlemek ve ya saptırmak için ortaya attıgı üzerinde durulmuştur...
Çünkü yeni Dünya düzeni adına sürdürülen faaliyetler, iktisadi ve Siyasi mücadeleler, Enerji kaynaklarını ve bu kaynakların ulaştırma hatlarını KONTROL için yapılmaktadır. Halen Dünyanın tek süper gücü olan Amerikanın, küresel egemenligini geliştirmek için degişik yöntemleri kullandıgı bilinmektedir. Bu yöntemler içinde; Kültürel, Finansal ve Ekonomik küreselleşme propagandası önemli bir yer tutmaktadır. Amerikanın aynı zamanda Dünyanın uzaydan kontrolü için bazı projeleri geliştirmeye başladıgı gayet açıktır. ABD nin küresel egemenlik için uygulamakta oldugu bir başka yöntem ise ENERJİ kaynaklarını ele geçirmektir. ABD den Christoper Fettews, Parameter dergisindeki makalesinde diyorki: Orta Asya ve Hazar denizini merkez bölge olarak niteleyip, bu bölgenin önemli Enerji kaynaklarına sahip olunmuştur. Söz konusu rezervlerin kontrolü için ABD, Rusya, Çin, İran ve Türkiye büyük Satranç oyununda rol almaktadırlar.
11. Eylül.2001 Terör eyleminin ardından Amerikanın Afganistana, Kırgızistana, Özbekistana ve Gürcistana ASKER göndermesi, büyük satranç oyunu hamlelerinden birisini oluşturmaktadır. ABD bir yandan Hazar Denizi havzası enerji kaynaklarının kontrolü için gayretlerine devam ederken, diger yandan Basra Körfezi enerji kaynaklarının emin ellerde bulundurulmasını saglamak maksadıyla ŞER EKSENİ içine dahil ettigi İran ve Irakla meşgul olacak, bölgedeki ülkelerin muhtemel REJİM SIKINTILAINA ! çareler arayacaktır... Özetle amerika Birleşik Devletlerinin enerji kaynaklarını ve bu kaynakların ulaştırma hatlarını kontrol ederek, küresel EKONOMİYE egemen olma ihtirasına kapılmıştır. İlluminati Çetesinin 2007-2012 yılları arasınad gerçekleştirmeyi planladıgı KRİSTAL KRALLIK projesi, ortadogu diye bilinen bölgeyi kana bulamıştır ve kana bulayacagı da gelecekte daha bir net şekilde görülebilmektedir. Şurası bir gerçektirki Yüz yılı aşkındır ABD İLLUMİNATİ Çetesinin kontrolü altındadır... Yakın zaman içerisinde yani 1990 yılında ÇÖL FIRTINASI harekatıyla Basra körfezine, daha sonra SONSUZ ÖZGÜRLÜK operasyonuyla Afganistan ve Hazar bölgesine yerleşmiştir. Bu Operasyonların bir degil, birden fazla sebebbi vardır. Amerikanın küresel Hakimiyetini devam ettirebilmesi için, KAOS ortamının devam etmesi gerekir. Vahşi Kapitalizm, savaşı kazanç vasıtası olarak gören bir ideolojidir. İLLUMİNATİ Çetesinin iç çemberinde yer alan ve dış ilişkiler Komisyonunda önemli agırlıgı bulunan , ABD Başkanının danışmanlarından William Seidman ın şu itirafı, meselenin kavranmasını kolaylaştırmaktadır. : Irak ta Mc Artur tarzı Askeri bir yönetim kuracagız ve PETROL kaynaklarını ele geçirecegiz. Körfezdeki Petrol kaynaklarını ele geçirdikten sonra çok şey degişecektir. Kimse bize karşı Petrolü silah olarak kullanamayacaktır... Askeri Yönetim; Suudi Arabistan da dahil, Petrol üreten Arap ülkeleri üzerindeki denetimimizi GARANTİ altına alacaktır. Suudi Arabistan ve Irak gibi iki büyük Petrol kaynagını ele geçirir ve bu iki bölgedeki İSLAMCI grupları yok edebilirsek, Amerikanın Dünya Ekonomisi üzerindeki Hakimiyetini hegomonyasını saglaması için önemli bir adım olacaktır. Uluslararası sistemi, birleşmiş milletler teşkilatının temsil ettigi ve bu teşkilatın karar mekanizmasında İLLUMİNATİ Çetesinin önemli bir agırlıgının bulundugu bilinmektedir.
Amerika Birleşik Devletlerinin Ortadoguda sahneye koydugu; Kronik kaos yani İstikrarsızlık politikası, önümüzdeki yıllarda da devam edecektir. Bölge ülkelerinin birbirleriyle olan münasebetlerinde, Amerikanın belirleyici bir role sahip oldugunu söylemek mümkündür. Uluslararası hukuk adına yazılan ve söylenen bütün kuralların deformasyona ugradıgı ve ABD nin keyfi kararlarına göre mahiyet kazandıgı görülmektedir. Amerika bazı ülkelerde Askeri güçle, bazı bölgelerde İSTHBARAT teşkilatıyla, bazı ülkelerde de Dünya Bankası ve İMF gibi kuruluşların yardımıyla Hakimiyetini sürdürmektedir. Uluslararası hukuka, Adalete ve Hikmete uygun olmayan ANGLO SAKSON istila hareketi, Ortadogu da hüküm süren Totaliter ve Otoriter rejimlerin zaaflarını istismar etmektedir. Başta amerikanın kendi halkı olmak üzere, Avrupa Birligi ülkeleri ve diger devletlerin İLLUMİNATİ Çetesinin hazırladıgı KRONİK KAOS tuzagını ortadan kaldırmaları gerekmektedir. Bilhassa bizim açımızdan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Georg Bush yönetiminin uygulamaya koydugu KRONİK KAOS tuzagını ortadan kaldırabilecek potansiyele, güce, birikime sahip olan bir ülkedir. Zamanımız iktidarı nın ; Amerika birleşik Devletleri nin önümüzdeki aylarda başlatacagı KİRLİ SAVAŞA engel olma ya gayret etmesi, buna muvaffak olamazsa Türkiyeyi savaşın dışında tutması şarttır diye inanıyoruz.( Hüsnü Aktaş. Misak.s.146. )
Yeni dünya düzenini anlayabilmek için inanıyorum ki Yukarıda da geçtigi gibi CFR yi, ve bu düzenin ardındaki güçleri çok iyi tahlil etmek zaruridir. Bu düzenin ardındaki güçler aynı Masonlar, Rotaryenler ve Lionesler gibi sır perdesi ardında saklanmayı usul olarak kabul etmişlerdir. Onların düşüncesine göre: Bir perde her zaman gereklidir. Cümlesini ifade ettikten sonra İLLUMİNATİ Çetesi yayınlarında deniliyorki: Gücümüzün büyük bölümü gizlenmekten kaynaklanır. Bu yüzden de, her zaman bir başka dernegin adı altında gizlenmeliyiz. Bu durumda sorabiliriz: Eger Dünya düzeni bugün egemenligi elinde bulunduruyorsa , neden bazı kurumlara ihtiyaç duymaktadır ? cevap açıktır: Dünya düzeni egenmenligi korumaktadır çünkü egemenligini reddetmekte, kendi varlıgını kabul etmeyip gizlemektedir. Onun gücü her yerde, Hükümetlerde, Egitimde, Bazi DİNİ gruplarda, İncelikle hesaplanan savaşlar, Devrimler ve Kıtlıklarda görünmesine karşın, Dünya düzeni aynı MAFYA gibi kendi varlıgını reddeder. Dünya düzeninin hizmetçileri degişir ama DÜZEN sabit kalır. Eger çok fazla kişi CFR yi farkederse, bu kez güç Bilderberg ya da Trilateral Komisyonuna aktarılır. Ama düzen egemenligi sabit kalmaktadır. ( İlluminati Locasının 1794.teki bir metninden. )
Yaşadıgımız Dünya 20. Yüzyılla birlikte eskisinden çok farklı bir Dünya haline geldi. Yüzyılın hemen başlarında tüm güç dengeleri degişti. Bütün güçlü bilinen MONARŞİLER yıkıldı ve yerlerine 19. Yüzyıldaki anti Monarşik dalganın yeni sonucu olan ULUS Devlet ler kuruldu. İslam Dünyası, dünya politikasında son temsilcisi olan Osmanlı Devletinin yıkılmasıyla gücünü nerdeyse tamamen yitirdi. Yeni bir Dünya düzeni, aslında bu Yüzyılın başlarında kuruldu. Bu Düzen, Dünyanın Amerikan egemenligi altına girmesiyle başlıyordu. Ve bu nedenle de, 20. Yüzyıl giderek Amerikan Yüzyılı haline gelmiştir. Bu durumda, 20.yüzyılda Dünyayı etkileyen büyük politik gelişmelere de göz atacak olursak burada da YAHUDİ parmagını görüyoruz. Yahudi önde gelenleri ve Masonlar bütün yan kuruluşlarıyla birlikte yeni bir Dünya egemenligini kurmayı hedeflemişlerdi. Bu hedeflenen Krallık ismen KRİSTAL KEALLIGI olarak vaad edilmiş olan topraklarda kurulacaktı. İnançları geregi MESİH Yani kurtarıcı geldiginde kesin olarak kurulacagı umulan Dünya egemenliginin alt yapısı KABALA cıların geliştirdikleri * MESİHİ DÖNEM İNSAN ELİYLE BAŞLAYACAKTIR * kuralına uygun olarak yeni Dünya düzeni gerçekleştirilecektir. Bilindigi gibi önceki Yüz yıllarda , Masonluk, tek başına uluslararası dengeleri kontrol etmeye yetiyordu. Fakat 20. Yüzyıl, Dış Politika kavramını ve Ülkeler arasındaki ilişkilerin dogasını çok daha karmaşık bir hale getirdi. Artık büyük Ülkelerin dış politikaları son derece kapsamlı bir kadro elinde şekillendirilmeye başlandı. Artık yalnızca akıllı, Zeki bir KRAL ya da bir - iki Devlet adamı degil , ancak UZMAN bir kadro tarafından yönlendirilebilecek bir DİPLOMASİ tarzı dogmuştu. İşte İTTİFAK bu nedenle yeni mekanizmalar üretti. Böylece İttifakın karar merkezleri, klasik LOCA atmosferinden çıkarak daha gelişmiş ve modern yöntemlere kaymaya başladı. Masonluk hala çok önemliydi ve Ülke içi kontrolün saglanması için zaruriydi. Ancak dış politika alanı , Masonlugun mistik görünümünden ve inançlarından Ritüellerinden soyutlanmış bu yeni kurumların denetimine geçti. Şurası bir gerçektir ki bu örgütün kurucuları Yani yeni dünya düzenini planlayan ve hayata aktaran kurumun başında YAHUDİLER gelmektedir. Yeni dünya düzenini belirleyici en önemli unsur PARA ve EKONOMİ olacaktır. Yahudi toplumunun ise Para ile olan ilişkisi, büyük ölçüde İBRANİ ögretisinden kaynaklanmaktadır. Yahudilerin İnanç, İtikad ve İman yönlerine baktıgımızda ön plana çıkan husus Yahudi dini Dünya merkezli ve MADDE ye yönelik bir DİN oldugu gayet net bir şekilde ortaya çıkar.
Yahudilerin Maddeye bu denli tutkuyla sarılmalarından dolayı ve bu nedenlerle, İslam Dini ve Katolik dinlerinde uzak durulması ifade edilen söylenen PARA HIRSI , tam aksine Yahudilikte meşru, hatta teşvik edilen bir yapıya sahiptir. Bu nedenle İslam Dininde ve Katoliklerde yasaklanmış olan FAİZ sistemi, Yahudilikte serbest bırakılmış ve hatta tavsiye edilen bir kazanç kapısı haline getirilmiştir. Bu yüzden bütün Bankacılar ve Bankerler öncelikle Ya Yahudi asıllı ya da Yahudi temayyüllü oldugu bilinen bir gerçektir. Bankacılık ve Bankerlik tarihine kısa bir göz atılınca ne demek istedigim açık ve net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Mesela Max Weber de, Yahudi Para ilişkisinin DİNİ boyutunu özenle vurgulayarak, Yahudilerin parasal işlemler konusundaki tercihlerinin nedeni Ritüel - yani iman ve inanc yönlü - telakkileriydi der. Faiz, Ortaçag daki Yahudi ekonomik gücünün de temelini oluşturmuştur. Kimsenin Tefecilik Bankerlik yapmadıgı bir ortamda, bunu bir DİNİ emir olarak gören Yahudiler tefecilikte özelleşmişlerdir. Ortaçagda Yahudiler tefeciler genelde yüzde otuz civarında FAİZLE borç verdiklerini ancak bu oranın zaman zaman yüzde yüz lere bile vardıgı tarihi kaynaklarda yazılmaktadır. Ortaçag boyunca YAHUDİ ve TEFECİ kavramları o kadar özdeşleşmiştirki, bazı dillerde aynı anlamda kullanılır olmuştur. Yahudi Tefecilerin bir özelligi de, mesleklerini sürekli olarak Babadan - ogula aktarmaları ve bu şekilde sürekli katlanan bir sermaye ile büyük bir EKONOMİK güce ulaşmalarıdır. Bu nedenle Ortaçagda pek çok KRAL Yahudilerden borç almışlardır. 17. ve 18. Yüzyıllarda dogan yeni bir sınıf ise Yahudilerin Ekonomik gücünü SİYASİ alana da taşımıştır. Bu sınıf SARAY YAHUDİLERİ olarak adlandırılıyorlardı. Yeni kurulmaya başlanan merkezi mutlak Devletin Finansman ihtiyacının kaynagı bir bakıma Yahudi sermayesiydi.
Bu Yahudiler, özellikle Protestan reformunun ardından PAPA nın otoritesinden bagımsız olarak kurulan yeni merkezi devletlerin yardımına koşan tefeciler Yahudi Bankerlerdi. Özellikle avrupanın Protestan ve Katolik güçleri arasındaki kanlı Otuz yıl savaşları , hem savaş sırasında hem de sonrasında büyük bir finansman açıgı dogurmuştu ve bu açık Tabiiki Yahudi tefeciler tarafından kapatılmıştır. Avrupanın politik ve sosyal gelişimini konu eden kaynaklar, Merkezi Devletlerin kurulmasının , ticari çıkarlarını koruyacak bir OTORİTE ki - bu elbette Seküler bir Otoritedir - arayan BURJUVAZİ nin destegiyle oldugu ifade edilir. Buna göre BURJUVAZİ, Merkezi Monarşilerin kurulmasıyla birlikte EKONOMİK konumunu güçlendirmiş, Büyük Fransız devrimi ile de, Aristokrasiyi ve DİNİ otoriteyi ortadan kaldırarak, dogrudan İKTİDARI ele geçirmiştir. İşte BURJUVAZİ olarak adlandırılan bu sınıfın en ilginç fakat fazla dikkat çekmeyen özelligi, büyük bölümünün YAHUDİ lerden olmasıdır. Tefecilik � Bankerlik yoluyla asırlardır gücüne güç katmış, katlanarak büyümüş bir SERMAYE birikimine Yahudilerden başka kimse sahip olamamıştır. Fransız devriminin ardından Saray Yahudileri devri kapanmış ardından yeni bir dönem, Yahudi Bankerler dönemi başlamıştır. Bu Bankerlerin gücü, eski Saray Yahudilerinden çok daha fazlaydı şüphesiz.
Yahudi hanedanı bu tarihlerden sonra Parasal anlamda hızla büyümüş Goldschmidt, Oppenheimer, Seligmann hanedanlarının kurdugu Finans imparatorlukları bu dönemde, 19. Yüzyılın başında dogmuştur. Bu finans İmparatorluklarının en ünlüsü ve kuşkusuz en önemlisi ise Rothschildler dir. Tüm bunların yanında dikkat çekici olan bir şey vardıki mutlaka göz önünde bulundurulması bir gerçekti: Rothschdlerini elde ettikleri güç, yalnızca bir ailenin elde ettigi güç degildi. Ailenin aynı zamanda son derece DİNDAR bir gelenegi vardı. Para gücünü, finansman kaynaklarının Yahudiligin genel çıkarları için kullanıyorlardı. Bu ailenin aynı zamanda kuvvetli bir IRK bilinci vardı. Bilindigi gibi Yahudiler, Yahudi Anneden dogmayan birisine asli YAHUDİ gözüyle bakmazlar. Zaten hanedanın kurucusu olan Mayer Amschel, güçlü bir IRK bilincine sahipti. Bu nedenle de, TEVRAT ın * Kızlarınızı onların ogullarına vermeyeceksiniz ve ogullarınıza ve kendinize onların kızlarını almayacaksınız ... * Hükmü geregi, ogullarına IRK DIŞI EVLİLİKLER yapmamalarını vasiyet etmişti. Bu kural, hanedanın üyeleri tarafından titizlikle uygulandı.. Rothschdlerin İBRANİ ögretisine bu denli baglı olmaları kuşkusuz çok önemliydi. Çünkü İbrani ögretisi, Yahudilere diger uluslar ve DİNLER üzerine bir Hakimiyet vaad ediyordu. Ve bu kitabın ögretisi sonucunda Kabalacılarda bu HAKİMİYETİ gerçekleştirmek için çalışıyor, MESİH Kurtuluş Planı geregince * Tarihin akışını degiştirmeye * Ugraşıyorlardı. Güç istiyorlardı. Rotschild gibi IRK BİLİNCİ yüksek bir Ailenin böylesine dev bir EKONOMİK GÜCE ulaşması ise kuşkusuz MESİH PLANI için dev bir destek anlamına geliyordu. İşte yazının başından beri vermek istedigim mesaj bu husustur. İlluminati Çetesi Tarin akışını Yahudi ögretisi dogrultusunda degiştirmek için kurulmuş bir örgüttü. Bu örgütün en önemli kaynagı Para ve ona baglı olarakta Dünya siyasetini ellerinde bulundurma hadisesidir. Bu ve bunun gibi Yahudi Bankerler, 20.Yüzyılın başında ellerindeki Ekonomik güç ve kurdukları * IRK DAYANIŞMASI * sayesinde çok büyük politik sonuçlar elde edecek hale geldiler. Elbette Dünyanın tüm büyük sermayedarları, Yahudilerden oluşmuyordu. Ama Yahudi sermayedarların özelligi diger MESLEKTAŞLARINDAN farklı olarak politik sistemi yalnızca daha çok kâr etme amacına uygun olarak degil SİYON idealini gerçekleştirme hedefine, ya da bir başka deyişle MESİH - Kurtuluş PLANINA uygun olarak yönlendirmeye çalışmalarıydı işte bu YAHUDİ farkıydı. İşte bu Dünya ya HAKİM olma çabasıydı. İşte bu Dünya siyasetinin yalnızca Yahudiler tarafından idare edilebilecegi inancı için gayretli bir çalışma temposunun sonucuydu. İşte bu Yahudi hiç bir toplumdan emir almaz ama devamlı emretme ve idare etme makamında bulunur inancının göstergesiydi. İşte İLLUMİNATİ bu gayelerin hayata hakim kılınması gayesiyle kurulmuştu.
Kısaca Yeni dünya düzeni söylemine bakacak olursak: Zaten Yahudi düşüncesi Böl, parçala, yut teorisiyle hareket etmiş ve önlerindeki bütün engelleri Ekonomik yolla, olmadıysa kültürel yolla, biraz ileri düşünce de de Siyasi yolla kaldırmaya başlamıştır. Önce Dinlerin Hakimiyetini ortadan kaldırmak lazım teorisi işletilmiş Kilise ile birlikte krallıgın sonunu 1789 yılında hazırlamışlar. Sonra Milletlerin içine fitne kıvılcımı düşürülmüş Yahudi Dürkeim ideolojisiyle Milliyetçilik Irkcılık akımı başlatılmış Osmanlı İmoaratorlugu parçalanmış bilahare Birinci dünya savaşı sonrasında da çökertilmiştir. Ayn teorinin bir başka versiyonu Rusya da işletilmiş Yahudi Karl Marks ideolojisiyle çok köklü ve yıkılmaz zannedilen ÇARLIK Rusyası yerle bir edilmiş, Planın Ekonomik boyuttaki çalışmaları neticesinde ise Avusturya Macaristan İmparatorlugu da Yahudiler tarafından tarihin derin kuyularına yuvarlanmıştır. Birinci Dünya savaşının hemen ardından 1919. Yılında Paris Barış Konferansı yapılmış, Burada Milletler Cemiyetinin kurulmasına karar verilmiştir. Böylece ilk defa DÜNYA politikasını TEK BİR MERKEZDEN yönlendirecek bir mekanizma kurulmuş oluyordu. Bu mekanizma kurulurken, acaba Dünya politikasını yönlendirmeye çalışan güç odakları ne durumdaydılar? TAPINAKÇI ŞÖVALYELER gelenegini sürdüren MASONLARLA, MESİH Kurtuluş hesapları yapan Yahudi önde gelenleri bu mekanizmanın tam merkezinde idiler. Mesela Yüksek dereceli ÜSTAD Masonlardan Pierre Mariel şöyle diyor: Milletler cemiyeti MASONİK bir oluşumdur. Bu teşkilatın ilk BAŞKANI da Fransız büyük LOCASINA baglı olan Leon Bourgeois idi. Ama Milletler Cemiyeti fazla güçlü ve etkili bir Organizasyon degildi. Dünya politikasını yönlendirmek isteyenler, Milletler Cemiyetiyle yetinemezlerdi. Bu nedenle o dönemin SÜPER GÜÇ konumundaki ülkelerini yönlendirmek için yeni oluşumlar üretme yoluna gittiler. Böylece Tapınakçı Şövalyeler geleneginden kaynaklanan MASONLUK ve Yahudi önde gelenleri , ortaya çıkan bu yeni sisteme Hakim olmak için yeni örgütler oluşturmaya başladılar. Ve işte CFR yani DIŞ İlişkiler Konseyi böylelikle kurulmuş oldu. CFR, Adı üstünde Dış ilişkiler konseyi dir, Yani amacı, gayesi Amerikan dış Politikasını yönlendirmektir. Ancak bir ülkenin, hem de Amerika gibi bir ülkenin dış politikasını yönlendirmek, yalnızca karar mekanizmalarını ele geçirmek suretiyle başarılamaz. Siyasi gözlemciler, 1945 yılından sonraki Amerka Birleşik Devletleri politikasının kesin olarak CFR Hakimiyetinde düzenlendigi konusunda birleşiyorler. CFR nin egemenliginin Rockefellerin elinde oldugu hususta da söz birligi ediyorlar. Rockefellerin CFR üzerindeki denetimi, Amerikada çokça yazılıp çizilmiş bir konudur. Rockefellerin Dış ilişkiler Konseyi üzerindeki denetimi yalnızca Konseye akıttıkları dev boyutta para ile sınırlı kalmıyor. Rockefeller ler, paranın verdigi güçle kurumun başına kendi adamlarını atıyorlar ve Henry Kissinger gibi Yahudileri Dışişleri bakanlıgında çok uzun süre tutabiliyorlar. Kısaca günümüz siyasetine yön veren kurum da aynı ismi ve aynı örgütü taşıyor İLLUMİNATİ-CFR- Bilderberg ve tabii eşittir Yahudi diyoruz
Amerika Birleşik Devletlerinin Birinci Dünya savaşına girişi ve yayılmacı poitikayı kesin olarak benimseyişi nasıl CFR yani Dış ilişkiler Komisyonu ve onun Yahudi önde gelenleri tarafından saglanmışsa, İkinci Dünya savaşına girişi ve bu şekilde Dünyanın en büyük gücü haline gelişi de yine CFR ve onun arkasındaki Yahudi önde gelenleri tarafından saglanmıştır. İkinci Dünya savaşı öncesi CFR nin Yahudilerin Waşingtondaki en önemli dostu ise Franklin S. Rosevelt idi. Yahudi sermayedarlarının vazgeçilmez taşeronu ve Dış ilişkiler Komisyonunun önde gelen ismi Albay Mendel House, Roseveltin de Politikalarını danıştıgı isimdi. Yalnızca bu ilişki bile, CFR nin Rosevelt üzerindeki etkisini göstermek için yeterli olabilir. 33. Dereceden ÜSTAD bir MASON, hatta Tapınakçı Şövalye geleneginin açıkça devamı olan * ORDER DE MOLAY * adlı üst LOCA nın üyesi olan Başkan Rosevelt, Aynı zamanda Siyonist liderlerden daha ateşli bir Siyonistti. Başkan Rosevelt: Filistini dikenli telle çevirip, içindeki Arapları dışarı atacagım, yerlerine de Yahudileri yerleştirecegim diyordu. Başkanın biz başka özelligi ise ABD nin dış politikasını, CFR nin ve Yahudi dostlarının isteklerine göre düzenlemesiydi. İkinci Dünya savaşının ardından yaşanan Dünya paylaşımı, Bilderbergin de doguşunu sagladı. Amerika, dogu kısmını Sovyet kontrolüne vermeyi kabul ettigi Avurpayı bu defa kendine daha sıkı baglarla baglamak istiyordu. CFR Yani Dış ilişkiler komisyonu İkinci Dünya savaşının ardından kuvvetli ve önemli örgütler kurmuştu bunların başında Birleşmiş Milletler Teşkilatı ve özellikle IMF ve Dünya Bankası ve aynı zamanda NATO. Avrupayı, Amerikaya baglama hedefinin en önemli yol haritalarıydı bu kuruluşlar tabiiki.
Şunu ifade etmek gerekirki CFR nin yani Dış İlişkiler Komisyonunun yani İLLUMİNATİ Çetesinin başından beri bütün planları Yahudilerin istedikleri dogrultuda işlemiştir. Şimdi Kominizm ve bir bakıma Rusyanın çökmesi ve devre dışı kalmasıyla Dünya düzeni şekil degiştirmiştir. Yeni Dünya düzeni içerisinde Rusya da dahil bütün Dünya ülkeleri Amerikanın şemsiyesi altına girmeli ve tek super güç oldugunu kabul etmelidirler. Dolayısıyla Üçüncü Dünya düzeninde tek düşman gittikçe yükselişini sürdüren İslam dır...Her geçen gün, Amerika - Rusya yani Kuzey ittifakının bir Anti İslam karakterini İslam düşmanlıgı politikalarını yeterince ortaya çıkarmıştır. Bu kanuda en faal çalışmayı Yahudi Henry Kissinger ile Boris Yeltsin sürdürmüş ve dostluk adına büyük bir başarı saglamışlardır. En son alınan karalarda NATO nun misyonu İSLAMA KARŞI SEKÜLER rerjimleri korumak amacı ortaya çıkmıştır. (Yeni Masonik Düzen.H.Yahya.315-408)
Daha önce de yazdıgımız gibi plan bellidir. YENİ DÜNYA DÜZENİNDE, Başkenti KUDÜS olması gereken KRİSTAL KRALLIGIN kurulması için Dış ilişkiler Komisyanu - ILLUMİNATİ, Masonlar, Tapınak şövalyeleri, Bilderbergciler, Trilateral Komisyon üyeleri, Rotaryenler, Lionesler her türlü gayret ve çabayı gösterceklerdir. Ve bu oluşum için sadece Irak Afganistan Hazar üçgeninde Bir buçuk milyon insan öldürülmüştür ve KİRLİ savaş hala devam etmektedir. Soguk savaşın sona erdigi 1989. Yılı, Devletler hukuku ve uluslararası sistem açısından, tam bir dönüm noktası olmuştur. Komunizmin Dünyada İflas etmesi ve Sovyet sosyalist Cumhuriyetler Birliginin dagılması, Vahşi Kapitalistlerin bütün dünyayı ele geçirme ihtiraslarını ön plana çıkarmış ve İLLUMİNATİ Çetesinin hazırladıgı * Küresel İmparatorluk * planı yeni dünya düzeni planı olarak devreye sokulmuştur. Vahşi Kapitalizmin zaruri bir sonucu olan KÜRESELLEŞME, bütün Ahlaki degerleri tahrip eden ve Uluslararası hukuku ortadan kaldıran bir felakettir. Georg W. Bush yönetimi , Amerikada etkili olan üç grubun koalisyonunu temsil etmektedir: Bunlar Petrol ve Silah şirketlerinden oluşan büyük SERMAYE GRUBU, İsrail Devletinin yüce emellerine hizmet eden yeni muhafazakarlar ve Efangelist Hristiyan gruplardır. Bunlar arasındaki ahengi saglayan İLLUMİNATİ Çetesi, bütün Dünyayı tehdit eden şeytani bir organizasyondur.(H. Aktaş. Misak.160)
Şurası bilinmelidir ki; Sadece Türkiye de degil, Bütün Dünya ülkelerinde DERİN DEVLET olarak ifade edilen ve HUKUKİ meşruiyeti bulunmayan çetelerin faaliyet gösterdigi artık bilinen bir gerçektir. Mesela İtalyada P-2 Mason Locasının ; GLADYO adı verilen ve Siyasi cinayetlere imza atan derin çeteleri yıllarca yönettigi, hatta Devlet adamlarına komplolar kurdugu malumdur. Amerika Birleşik Devletlerinin derin Devleti CFR adı verilen ve Küresel sermayenin yol haritalarını çizen bir grubun kontrolündedir bu grubun adı İLLUMİNATİ Çetesidir. (H.Aktaş. Misak.172)
Önce Afganistanı, sonra da Irakı işgal eden George W. Bush Yönetiminin yeni rotası; Lübnan, Suriye ve İran hattıdır. İsrail Devletinin güvenligini saglamaya, Petrole ve Enerji kaynaklarına el koymaya karar veren Amerika nın şimdiki yöneticileri, İktidara geldikten sonra Filistin barış sürecini zayıflatmış, zaafa ugratmıştır. Bunun iki önemli sebebi vardır.
Birincisi: Amerika Birleşik Devletlerinde etkili olan YAHUDİ Lobi lerinin etkili örgütleridir. İkincisi: Demokrat Başkan Bill Clinton dönemine duydugu nefrettir. Amerika daki Yahudi Lobisinin etkili örgütü AIPAC ın Başkanı Howard Fridman: Lübnan çatışması asıl sorunun sadece dikkati dagıtan kısmıdır. Sorun İranın Nükleer silah programıdır. Bütün hedeflerin başında, İranın Haritadan silinmesi vardır. Diyerek, İLLUMİNATİ Çetesinin niyetini ortaya koymuştur Konumuza Yusuf kerimoglu Hocaefendinin Mali İbadet le alakalı sözleriyle neticelendirelim İnşaallah: Yeryüzünde bulunan bütün nimetlerin, İnsanlar için meta ve Zinet olarak yaratıldıgı malumdur. Mükellef olan her insanın; hem kendi ihtiyaçlarını karşılamak, hem ailesinin geçimini temin için çalışması zaruridir. Müminlerin dünya malını kazanırken, meşru hudutlarına riayet etmeleri FARZDIR. Allahın rızasını kazanmak niyetiyle mallarını harcayan Müslümanların; Dünyada ve Ahirette mahzun olmayacakları muhkem nassla haber verilmiştir. (Yusuf Kerimoglu.Misak191.s.22)
Rabbimiz Bakara suresi Ayet 274 te mealen şöyle buyuruyor: "Mallarını gece gündüz gizli ve aşikar Allah yolunda harcayanlar yokmu ? İşte onların Rabbleri katında mükafatları vardır. Onlara hiç bir korku yoktur: Onlar mahzun da olacak degildirler." Allahım senin her gününe şükürler olsunki bizleri Müslüman ismiyle ve İslam Dinine mensup olarak yarattın. Bizleri her türlü sapık ve ne idigi belirsiz örgütlerin şerrinden muhafaza eyle yarabbi. İslam dünyasını Yahudilerin şerrinden, Masonların şerrinden, Roraryenlerin ve Lionsların şerrinden ve adını sayamadıgımız İslam düşmanlarının şerrinden muhafaza eyle yarabbi. Bizleri Lanetli ve huzurdan kovulmuş olan İblisin, Şeytanın ve İpliklere dügümler atan Cinlerin şerrinden de muhafaza eyle yarabbi. Sana döndük ellerimizi sana açtık bizleri koru Allahım. Sen her şeye kadirsin... Amin. 199/913 Kaynak:Amarat.net
Tarih içerisinde zalimleri gözden geçirdigimizde gözümüzün önüne hemen Firavunlar geliyor, Nemrutlar geliyor, Arkasından yardımcıları konumunda olan Haman lar geliyor ve bilgiyi yanlış yerde ve yanlış zamanlarda kullanan BELAM lar geliyor. Tabiidirki İBLİSİ ve Şeytanı ve aynı zamanda onların yardımcıları olan Şeytanın Askerlerini burada zikretmeden geçemeyiz. Bütün bunlar menfiligin, kötülügün, bozgunculugun, yıkıcılıgın, anarşinin, Küfrün, Münafıklıgın, Bidat, Fesat, Fitne ve bilinen her türlü kötülügün kaynagı konumundadırlar. Bir de Karun dan bahstmeden geçersek büyük bir eksklik olur tabiki.
Rabbimiz Kasas Suresi Ayet. 76-77 de mealen şöyle buyurmaktadır: "Karun, Musa nın kavminden biriydi, ama onlara karşı azdı. Biz ona, anahtarlarını güçlü bir toplulugun zor taşıdıgı hazineler vermiştik. Toplumu ona: Böbürlenme. Allah böbürlenenleri sevmez. Allahın sana verdigi şeylerde Ahiret yurdunu da gözet, dünyadaki payını da unutma; Allahın sana yaptıgı iyilik gibi sen de iyilik yap; yeryüzünde bozgunculuk arzulama, çünkü Allah bozguncuları sevmez demişlerdi." Allahın Dinini kendi çıkarlarına alet eden ve etmeye çalışan Şeytan ve Şeytanın askerleri, Nemrutlar, Firavunlar, Şeddatlar, Belamlar, Hamanlar nasıl hala zamanımızda da torunları kanalıyla işlerini yürütmeye devam ediyorlarsa Karun ve onun zihniyetinde olanlarda aynı vaziyette Ekonomik ve İktisadi alanlarda bozgunculugunu, sürdürmekle, devam ettirmekle meşguller.
Bunlardan bir tanesi İLLUMİNATİ Topluluğudur. Bu teşkilat zamanımızda Dünya milletlerine kan kusturan ve Dünya hakimiyetini ele alarak her türlü faaliyetleri başta Ekonomik güç olmak üzere, Siyasi, Askeri, Egitim ve Ögretim, saglık teşkilatı ve de en çok önem verdikleri Dünya çapındaki Televizyon, Radyo, Gazete, Dergi, elektronik Haberleşme ve Bilgisayar şebekeleri aracılıgıyla her türlü güç ve kuvvet odaklarını ellerinde bulundurup en sonunda arzuladıkları, şanlı döneme ulaşmaktır. Bu da Başkenti KUDÜS olan KRİSTAL KRALLIĞININ kurulması hadisesidir...
Amerika Birleşik Devletleri nin Savunma politikası, stratejik silah sistemleri ve uluslararası ilişkiler konusunda egitim veren Texsas Üniversitesi Profesörlerinden Texe Marrs İlluminati - Entrika çemberi isimli eserindeki ifadesinde: Süper zengin olan ve Dünyanın degişik ülkelerinde yaşayan ON HANEDAN ın kurduğu KRİSTAL KRALLIK kurma maksadıyla Dünyayı ele geçirmeye hazırlanan bir Teşkilat olarak adlandırıyor İLLUMİNATİ ÇETESİNİ... İkinci Dünya savaşının karanlık günlerinde İngilterenin önde gelen politikacılarından Winston Churchill in açıklamalarına bakacak olursak: İLLUMİNATİ ÇETESİ Adam Weishaupt tarafından 1776. Yılında kurulmuş ve kuruluşuyla birlikte dünya barışını hedef alan Komplolar artmaya başlamıştır. Bu yazılardan İLLUMİNATİ Çetesinin bu günkü liderinin David Rockefeller oldugunu anlıyoruz. Bu kişi 1973 yılında TRİLETERAL Komisyonunu kurup bu örgütün hedeflerinin ise başında DÜNYA HÜKÜMETİ kurma oldugu gündeme getirilmektedir. Profesör Jose Arguellese göre: 1997-2002 Yılları arasındaki beş yıllık süre yeniden ÜREME dönemidir. 2003.Yılından itibaren gündeme girecek olan Kaos dönemi, YENİ DÜNYA DÜZENİ ni ortaya çıkaracaktır. 2007-2012 Yılları arasındaki şanlı dönem, Başkenti KUDÜS olan KRİSTAL krallıgının kuruluşuna vesile olacaktır. Dindar bir Hristiyan olan Prof. Texe Marrs a göre, İLLUMİNATİ çetesinin Amerika Birleşik Devletleri nin yönetimini ele geçirmesi Cumhuriyetçi Richard Nixon un, Nelson Rocefeller in tavsiyesine uyarak, ABD nin Dış ilişkiler baş danışmanlıgına Henry Kissinger i getirmesiyle başlamıştır...
Nixon dan sonra başkanlıgı devralan Gerald Ford; Dış işleri Bakanı olarak Henry Kissinger i görevde tutmuş ve Amerika Bierleşik Devletleri tarihinde ilk olarak seçilmemiş bir başkan yardımcısı olarak Nelson Rocefeller i göreve getirmiştir. 1976.Yılında Demokrat Jimmy Carter; göreve başlar başlamaz Zbigniev Brezinski yi dış ilişkiler baş danışmanı ve Milli Güvenlik baş danışmanı olarak görevlendirmiştir. Jimmy Carter, kabinesindeki 19. önemli mevkiye, David Rocefellerin TRİLATERAL KOMİSYONU üyelerini atamıştır. O tarihten itibaren İLLUMİNATİ çetesi, ABD yönetiminde söz sahibi olmuş, Bill Clinton döneminde ise kesin bir ZAFER elde etmiştir.. Kaynak:amarat.org
Amerika Birleşik Devletlerinin 6. Trilyon dolar olan dış borçlarının 4 Trilyon doları, Dünyanın dört bir yanında özellikle Fransa, İtalya, Avusturya, Almanya, İspanya gibi ülkelerde bulunan ve İLLUMİNATİ nin iç çemberinde yer alan İlluminati üyeleri tarafından saglanmıştır. Prof. Texe Marrs, yıllarca süren araştırmasında İlluminatiyi ve ON GİZLİ EFENDİ sini açıklamakla kalmamış, halen ABD yönetiminde yer alan DIŞ ilişkiler konseyi CFR. Trilateral Konseyi TLC, Bilderberg B ve İLLUMİNATİ çetesinin kurdugu diger teşkilatların ki bunlar Asen Enstitüsü, Kafatası ve Kemik tarikatı, Opus Die, Dünya Ekonomik Forumu gibi teşkilat üyelerini Liste halinde sunmuştur. Şu hususu açıklamakta fayda vardır sanıyorum İLLUMİNATİ Çetesinin ON GİZLİ LİDERİNİN serveti, 102 bagımsız DEVLETİN gayri safi milli hasılasından daha fazladır.. İlluminati Çetesinin Jeopolitik Teorilerine bakacak olursak öncelikle ifade ederiz ki Jeopolitik, Cografi gerçeklere dayanarak POLİTİKA yapma sanatıdır diyebiliriz. Tarih boyunca, Jeopolitik teorisyenleri genellikle ya DÜNYA EGEMENLİGİ için hangi Cografi bölgelerin KONTROL edilmesi gerektigini ya da Devletin yayılmasına gerekçe olacak Cografi sebepleri araştırmışlardır... İngiliz sir Mackinder Teorisini ortaya atmıştır. Mackinderin teorisini Dogu Avrupaya egemen olan merkez bölgesini kontrol eder, Merkez bölgesine egemen olan DÜNYA adasını kontrol eder, Dünya adasına egemen olan DÜNYAYI kontrol eder şekinde özetlemek mümkündür. Amerikalı Nicholos Spiykmann ise Mackinderin teorisine karşı Kenar kuşak Teorisini Jeopolitige kazandırmıştır. Kenar kuşak teorisine Egemen olan, Avrupa ve Asya ya hükmeder, Avrasyayı elinde bulunduransa DÜNYANIN gelecegini belirleyebilir. Kenar Kuşak Teorisi, Sovyet sosyalist Cumhuriyetler Birliginin yayılmasını önlemek için geliştirilen ABD stratejilerine yön vermiştir. İLLUMİNATİ nin iç çemberinde yani tam merkezinde yer alan Zbiginew Brezinski, DÜNYA egemenligi kavramını ve Dünya egemenligi için Avrasyanın önemi ve rolünü yeniden gündeme getirmiştir. Ona göre sahip oldugu zenginlikleri mesela Petrol ve diger enerji kaynakları gibi sebebiyle Avrasya üzerinde küresel mücadelenin sürdürülebilecegi bir SATRANÇ tahtasıdır ve Dünya egemenligi ancak Avrasya yı ele geçirmekle mümkündür. Çagdaş düşünürler, güç merkezleri ve güç merkezleri arasındaki dengelere önem vermektedirler. Fransız Jagues Attali ye göre bir ÜLKE nin güç merkezi olabilmesi için bazı kriterlere ulaşması gerekmektedir...
Jagues Attali, bu kriterleri Teknolojik, Finansal, Ekonomik, Askeri, Cografi ve Diplomatik alanlar şeklinde tarif etmiştir. Attaliye göre Amerika Birleşik Devletleri, Rusya, Çin, Avrupa birligi ülkeleri ve İslam Dünyasının güç merkezi olabilmesi için bazı kriterlere ulaşması gerekmektedir. Brezinski ye göre Avrasya da Fransa, Almanya, Rusya Çin ve Hindistan büyük ve etkin oyunculardır. Ukrayna, Azerbaycan, Güney Kore, Türkiye ve İran önemli Jeopolitik mihverlerdir. İlluminati Çetesinin dış ilişkiler Konseyi yani CFR ve Trilateral komisyonunda yer alan Samuel Huntington ise Jeopolitigin kültürel yönüne agırlık vermiş, daha açık bir ifade ile JEOKÜLTÜR boyutunu ön plana çıkarmıştır. Huntington a göre Yeni Dünyadaki mücadelenin esas kaynagı öncelikle İdeolojik ve ya Ekonomik degildir. Beşeriyet arasındaki büyük bölünmelerin belirleyici unsurunu ve kaynagını DİN ve Kültürler teşkil etmektedir. Hungtington un bu tezi, Amerika yönetiminin niyetlerini gizlemek ve ya saptırmak için ortaya attıgı üzerinde durulmuştur...
Çünkü yeni Dünya düzeni adına sürdürülen faaliyetler, iktisadi ve Siyasi mücadeleler, Enerji kaynaklarını ve bu kaynakların ulaştırma hatlarını KONTROL için yapılmaktadır. Halen Dünyanın tek süper gücü olan Amerikanın, küresel egemenligini geliştirmek için degişik yöntemleri kullandıgı bilinmektedir. Bu yöntemler içinde; Kültürel, Finansal ve Ekonomik küreselleşme propagandası önemli bir yer tutmaktadır. Amerikanın aynı zamanda Dünyanın uzaydan kontrolü için bazı projeleri geliştirmeye başladıgı gayet açıktır. ABD nin küresel egemenlik için uygulamakta oldugu bir başka yöntem ise ENERJİ kaynaklarını ele geçirmektir. ABD den Christoper Fettews, Parameter dergisindeki makalesinde diyorki: Orta Asya ve Hazar denizini merkez bölge olarak niteleyip, bu bölgenin önemli Enerji kaynaklarına sahip olunmuştur. Söz konusu rezervlerin kontrolü için ABD, Rusya, Çin, İran ve Türkiye büyük Satranç oyununda rol almaktadırlar.
11. Eylül.2001 Terör eyleminin ardından Amerikanın Afganistana, Kırgızistana, Özbekistana ve Gürcistana ASKER göndermesi, büyük satranç oyunu hamlelerinden birisini oluşturmaktadır. ABD bir yandan Hazar Denizi havzası enerji kaynaklarının kontrolü için gayretlerine devam ederken, diger yandan Basra Körfezi enerji kaynaklarının emin ellerde bulundurulmasını saglamak maksadıyla ŞER EKSENİ içine dahil ettigi İran ve Irakla meşgul olacak, bölgedeki ülkelerin muhtemel REJİM SIKINTILAINA ! çareler arayacaktır... Özetle amerika Birleşik Devletlerinin enerji kaynaklarını ve bu kaynakların ulaştırma hatlarını kontrol ederek, küresel EKONOMİYE egemen olma ihtirasına kapılmıştır. İlluminati Çetesinin 2007-2012 yılları arasınad gerçekleştirmeyi planladıgı KRİSTAL KRALLIK projesi, ortadogu diye bilinen bölgeyi kana bulamıştır ve kana bulayacagı da gelecekte daha bir net şekilde görülebilmektedir. Şurası bir gerçektirki Yüz yılı aşkındır ABD İLLUMİNATİ Çetesinin kontrolü altındadır... Yakın zaman içerisinde yani 1990 yılında ÇÖL FIRTINASI harekatıyla Basra körfezine, daha sonra SONSUZ ÖZGÜRLÜK operasyonuyla Afganistan ve Hazar bölgesine yerleşmiştir. Bu Operasyonların bir degil, birden fazla sebebbi vardır. Amerikanın küresel Hakimiyetini devam ettirebilmesi için, KAOS ortamının devam etmesi gerekir. Vahşi Kapitalizm, savaşı kazanç vasıtası olarak gören bir ideolojidir. İLLUMİNATİ Çetesinin iç çemberinde yer alan ve dış ilişkiler Komisyonunda önemli agırlıgı bulunan , ABD Başkanının danışmanlarından William Seidman ın şu itirafı, meselenin kavranmasını kolaylaştırmaktadır. : Irak ta Mc Artur tarzı Askeri bir yönetim kuracagız ve PETROL kaynaklarını ele geçirecegiz. Körfezdeki Petrol kaynaklarını ele geçirdikten sonra çok şey degişecektir. Kimse bize karşı Petrolü silah olarak kullanamayacaktır... Askeri Yönetim; Suudi Arabistan da dahil, Petrol üreten Arap ülkeleri üzerindeki denetimimizi GARANTİ altına alacaktır. Suudi Arabistan ve Irak gibi iki büyük Petrol kaynagını ele geçirir ve bu iki bölgedeki İSLAMCI grupları yok edebilirsek, Amerikanın Dünya Ekonomisi üzerindeki Hakimiyetini hegomonyasını saglaması için önemli bir adım olacaktır. Uluslararası sistemi, birleşmiş milletler teşkilatının temsil ettigi ve bu teşkilatın karar mekanizmasında İLLUMİNATİ Çetesinin önemli bir agırlıgının bulundugu bilinmektedir.
Amerika Birleşik Devletlerinin Ortadoguda sahneye koydugu; Kronik kaos yani İstikrarsızlık politikası, önümüzdeki yıllarda da devam edecektir. Bölge ülkelerinin birbirleriyle olan münasebetlerinde, Amerikanın belirleyici bir role sahip oldugunu söylemek mümkündür. Uluslararası hukuk adına yazılan ve söylenen bütün kuralların deformasyona ugradıgı ve ABD nin keyfi kararlarına göre mahiyet kazandıgı görülmektedir. Amerika bazı ülkelerde Askeri güçle, bazı bölgelerde İSTHBARAT teşkilatıyla, bazı ülkelerde de Dünya Bankası ve İMF gibi kuruluşların yardımıyla Hakimiyetini sürdürmektedir. Uluslararası hukuka, Adalete ve Hikmete uygun olmayan ANGLO SAKSON istila hareketi, Ortadogu da hüküm süren Totaliter ve Otoriter rejimlerin zaaflarını istismar etmektedir. Başta amerikanın kendi halkı olmak üzere, Avrupa Birligi ülkeleri ve diger devletlerin İLLUMİNATİ Çetesinin hazırladıgı KRONİK KAOS tuzagını ortadan kaldırmaları gerekmektedir. Bilhassa bizim açımızdan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Georg Bush yönetiminin uygulamaya koydugu KRONİK KAOS tuzagını ortadan kaldırabilecek potansiyele, güce, birikime sahip olan bir ülkedir. Zamanımız iktidarı nın ; Amerika birleşik Devletleri nin önümüzdeki aylarda başlatacagı KİRLİ SAVAŞA engel olma ya gayret etmesi, buna muvaffak olamazsa Türkiyeyi savaşın dışında tutması şarttır diye inanıyoruz.( Hüsnü Aktaş. Misak.s.146. )
Yeni dünya düzenini anlayabilmek için inanıyorum ki Yukarıda da geçtigi gibi CFR yi, ve bu düzenin ardındaki güçleri çok iyi tahlil etmek zaruridir. Bu düzenin ardındaki güçler aynı Masonlar, Rotaryenler ve Lionesler gibi sır perdesi ardında saklanmayı usul olarak kabul etmişlerdir. Onların düşüncesine göre: Bir perde her zaman gereklidir. Cümlesini ifade ettikten sonra İLLUMİNATİ Çetesi yayınlarında deniliyorki: Gücümüzün büyük bölümü gizlenmekten kaynaklanır. Bu yüzden de, her zaman bir başka dernegin adı altında gizlenmeliyiz. Bu durumda sorabiliriz: Eger Dünya düzeni bugün egemenligi elinde bulunduruyorsa , neden bazı kurumlara ihtiyaç duymaktadır ? cevap açıktır: Dünya düzeni egenmenligi korumaktadır çünkü egemenligini reddetmekte, kendi varlıgını kabul etmeyip gizlemektedir. Onun gücü her yerde, Hükümetlerde, Egitimde, Bazi DİNİ gruplarda, İncelikle hesaplanan savaşlar, Devrimler ve Kıtlıklarda görünmesine karşın, Dünya düzeni aynı MAFYA gibi kendi varlıgını reddeder. Dünya düzeninin hizmetçileri degişir ama DÜZEN sabit kalır. Eger çok fazla kişi CFR yi farkederse, bu kez güç Bilderberg ya da Trilateral Komisyonuna aktarılır. Ama düzen egemenligi sabit kalmaktadır. ( İlluminati Locasının 1794.teki bir metninden. )
Yaşadıgımız Dünya 20. Yüzyılla birlikte eskisinden çok farklı bir Dünya haline geldi. Yüzyılın hemen başlarında tüm güç dengeleri degişti. Bütün güçlü bilinen MONARŞİLER yıkıldı ve yerlerine 19. Yüzyıldaki anti Monarşik dalganın yeni sonucu olan ULUS Devlet ler kuruldu. İslam Dünyası, dünya politikasında son temsilcisi olan Osmanlı Devletinin yıkılmasıyla gücünü nerdeyse tamamen yitirdi. Yeni bir Dünya düzeni, aslında bu Yüzyılın başlarında kuruldu. Bu Düzen, Dünyanın Amerikan egemenligi altına girmesiyle başlıyordu. Ve bu nedenle de, 20. Yüzyıl giderek Amerikan Yüzyılı haline gelmiştir. Bu durumda, 20.yüzyılda Dünyayı etkileyen büyük politik gelişmelere de göz atacak olursak burada da YAHUDİ parmagını görüyoruz. Yahudi önde gelenleri ve Masonlar bütün yan kuruluşlarıyla birlikte yeni bir Dünya egemenligini kurmayı hedeflemişlerdi. Bu hedeflenen Krallık ismen KRİSTAL KEALLIGI olarak vaad edilmiş olan topraklarda kurulacaktı. İnançları geregi MESİH Yani kurtarıcı geldiginde kesin olarak kurulacagı umulan Dünya egemenliginin alt yapısı KABALA cıların geliştirdikleri * MESİHİ DÖNEM İNSAN ELİYLE BAŞLAYACAKTIR * kuralına uygun olarak yeni Dünya düzeni gerçekleştirilecektir. Bilindigi gibi önceki Yüz yıllarda , Masonluk, tek başına uluslararası dengeleri kontrol etmeye yetiyordu. Fakat 20. Yüzyıl, Dış Politika kavramını ve Ülkeler arasındaki ilişkilerin dogasını çok daha karmaşık bir hale getirdi. Artık büyük Ülkelerin dış politikaları son derece kapsamlı bir kadro elinde şekillendirilmeye başlandı. Artık yalnızca akıllı, Zeki bir KRAL ya da bir - iki Devlet adamı degil , ancak UZMAN bir kadro tarafından yönlendirilebilecek bir DİPLOMASİ tarzı dogmuştu. İşte İTTİFAK bu nedenle yeni mekanizmalar üretti. Böylece İttifakın karar merkezleri, klasik LOCA atmosferinden çıkarak daha gelişmiş ve modern yöntemlere kaymaya başladı. Masonluk hala çok önemliydi ve Ülke içi kontrolün saglanması için zaruriydi. Ancak dış politika alanı , Masonlugun mistik görünümünden ve inançlarından Ritüellerinden soyutlanmış bu yeni kurumların denetimine geçti. Şurası bir gerçektir ki bu örgütün kurucuları Yani yeni dünya düzenini planlayan ve hayata aktaran kurumun başında YAHUDİLER gelmektedir. Yeni dünya düzenini belirleyici en önemli unsur PARA ve EKONOMİ olacaktır. Yahudi toplumunun ise Para ile olan ilişkisi, büyük ölçüde İBRANİ ögretisinden kaynaklanmaktadır. Yahudilerin İnanç, İtikad ve İman yönlerine baktıgımızda ön plana çıkan husus Yahudi dini Dünya merkezli ve MADDE ye yönelik bir DİN oldugu gayet net bir şekilde ortaya çıkar.
Yahudilerin Maddeye bu denli tutkuyla sarılmalarından dolayı ve bu nedenlerle, İslam Dini ve Katolik dinlerinde uzak durulması ifade edilen söylenen PARA HIRSI , tam aksine Yahudilikte meşru, hatta teşvik edilen bir yapıya sahiptir. Bu nedenle İslam Dininde ve Katoliklerde yasaklanmış olan FAİZ sistemi, Yahudilikte serbest bırakılmış ve hatta tavsiye edilen bir kazanç kapısı haline getirilmiştir. Bu yüzden bütün Bankacılar ve Bankerler öncelikle Ya Yahudi asıllı ya da Yahudi temayyüllü oldugu bilinen bir gerçektir. Bankacılık ve Bankerlik tarihine kısa bir göz atılınca ne demek istedigim açık ve net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Mesela Max Weber de, Yahudi Para ilişkisinin DİNİ boyutunu özenle vurgulayarak, Yahudilerin parasal işlemler konusundaki tercihlerinin nedeni Ritüel - yani iman ve inanc yönlü - telakkileriydi der. Faiz, Ortaçag daki Yahudi ekonomik gücünün de temelini oluşturmuştur. Kimsenin Tefecilik Bankerlik yapmadıgı bir ortamda, bunu bir DİNİ emir olarak gören Yahudiler tefecilikte özelleşmişlerdir. Ortaçagda Yahudiler tefeciler genelde yüzde otuz civarında FAİZLE borç verdiklerini ancak bu oranın zaman zaman yüzde yüz lere bile vardıgı tarihi kaynaklarda yazılmaktadır. Ortaçag boyunca YAHUDİ ve TEFECİ kavramları o kadar özdeşleşmiştirki, bazı dillerde aynı anlamda kullanılır olmuştur. Yahudi Tefecilerin bir özelligi de, mesleklerini sürekli olarak Babadan - ogula aktarmaları ve bu şekilde sürekli katlanan bir sermaye ile büyük bir EKONOMİK güce ulaşmalarıdır. Bu nedenle Ortaçagda pek çok KRAL Yahudilerden borç almışlardır. 17. ve 18. Yüzyıllarda dogan yeni bir sınıf ise Yahudilerin Ekonomik gücünü SİYASİ alana da taşımıştır. Bu sınıf SARAY YAHUDİLERİ olarak adlandırılıyorlardı. Yeni kurulmaya başlanan merkezi mutlak Devletin Finansman ihtiyacının kaynagı bir bakıma Yahudi sermayesiydi.
Bu Yahudiler, özellikle Protestan reformunun ardından PAPA nın otoritesinden bagımsız olarak kurulan yeni merkezi devletlerin yardımına koşan tefeciler Yahudi Bankerlerdi. Özellikle avrupanın Protestan ve Katolik güçleri arasındaki kanlı Otuz yıl savaşları , hem savaş sırasında hem de sonrasında büyük bir finansman açıgı dogurmuştu ve bu açık Tabiiki Yahudi tefeciler tarafından kapatılmıştır. Avrupanın politik ve sosyal gelişimini konu eden kaynaklar, Merkezi Devletlerin kurulmasının , ticari çıkarlarını koruyacak bir OTORİTE ki - bu elbette Seküler bir Otoritedir - arayan BURJUVAZİ nin destegiyle oldugu ifade edilir. Buna göre BURJUVAZİ, Merkezi Monarşilerin kurulmasıyla birlikte EKONOMİK konumunu güçlendirmiş, Büyük Fransız devrimi ile de, Aristokrasiyi ve DİNİ otoriteyi ortadan kaldırarak, dogrudan İKTİDARI ele geçirmiştir. İşte BURJUVAZİ olarak adlandırılan bu sınıfın en ilginç fakat fazla dikkat çekmeyen özelligi, büyük bölümünün YAHUDİ lerden olmasıdır. Tefecilik � Bankerlik yoluyla asırlardır gücüne güç katmış, katlanarak büyümüş bir SERMAYE birikimine Yahudilerden başka kimse sahip olamamıştır. Fransız devriminin ardından Saray Yahudileri devri kapanmış ardından yeni bir dönem, Yahudi Bankerler dönemi başlamıştır. Bu Bankerlerin gücü, eski Saray Yahudilerinden çok daha fazlaydı şüphesiz.
Yahudi hanedanı bu tarihlerden sonra Parasal anlamda hızla büyümüş Goldschmidt, Oppenheimer, Seligmann hanedanlarının kurdugu Finans imparatorlukları bu dönemde, 19. Yüzyılın başında dogmuştur. Bu finans İmparatorluklarının en ünlüsü ve kuşkusuz en önemlisi ise Rothschildler dir. Tüm bunların yanında dikkat çekici olan bir şey vardıki mutlaka göz önünde bulundurulması bir gerçekti: Rothschdlerini elde ettikleri güç, yalnızca bir ailenin elde ettigi güç degildi. Ailenin aynı zamanda son derece DİNDAR bir gelenegi vardı. Para gücünü, finansman kaynaklarının Yahudiligin genel çıkarları için kullanıyorlardı. Bu ailenin aynı zamanda kuvvetli bir IRK bilinci vardı. Bilindigi gibi Yahudiler, Yahudi Anneden dogmayan birisine asli YAHUDİ gözüyle bakmazlar. Zaten hanedanın kurucusu olan Mayer Amschel, güçlü bir IRK bilincine sahipti. Bu nedenle de, TEVRAT ın * Kızlarınızı onların ogullarına vermeyeceksiniz ve ogullarınıza ve kendinize onların kızlarını almayacaksınız ... * Hükmü geregi, ogullarına IRK DIŞI EVLİLİKLER yapmamalarını vasiyet etmişti. Bu kural, hanedanın üyeleri tarafından titizlikle uygulandı.. Rothschdlerin İBRANİ ögretisine bu denli baglı olmaları kuşkusuz çok önemliydi. Çünkü İbrani ögretisi, Yahudilere diger uluslar ve DİNLER üzerine bir Hakimiyet vaad ediyordu. Ve bu kitabın ögretisi sonucunda Kabalacılarda bu HAKİMİYETİ gerçekleştirmek için çalışıyor, MESİH Kurtuluş Planı geregince * Tarihin akışını degiştirmeye * Ugraşıyorlardı. Güç istiyorlardı. Rotschild gibi IRK BİLİNCİ yüksek bir Ailenin böylesine dev bir EKONOMİK GÜCE ulaşması ise kuşkusuz MESİH PLANI için dev bir destek anlamına geliyordu. İşte yazının başından beri vermek istedigim mesaj bu husustur. İlluminati Çetesi Tarin akışını Yahudi ögretisi dogrultusunda degiştirmek için kurulmuş bir örgüttü. Bu örgütün en önemli kaynagı Para ve ona baglı olarakta Dünya siyasetini ellerinde bulundurma hadisesidir. Bu ve bunun gibi Yahudi Bankerler, 20.Yüzyılın başında ellerindeki Ekonomik güç ve kurdukları * IRK DAYANIŞMASI * sayesinde çok büyük politik sonuçlar elde edecek hale geldiler. Elbette Dünyanın tüm büyük sermayedarları, Yahudilerden oluşmuyordu. Ama Yahudi sermayedarların özelligi diger MESLEKTAŞLARINDAN farklı olarak politik sistemi yalnızca daha çok kâr etme amacına uygun olarak degil SİYON idealini gerçekleştirme hedefine, ya da bir başka deyişle MESİH - Kurtuluş PLANINA uygun olarak yönlendirmeye çalışmalarıydı işte bu YAHUDİ farkıydı. İşte bu Dünya ya HAKİM olma çabasıydı. İşte bu Dünya siyasetinin yalnızca Yahudiler tarafından idare edilebilecegi inancı için gayretli bir çalışma temposunun sonucuydu. İşte bu Yahudi hiç bir toplumdan emir almaz ama devamlı emretme ve idare etme makamında bulunur inancının göstergesiydi. İşte İLLUMİNATİ bu gayelerin hayata hakim kılınması gayesiyle kurulmuştu.
Kısaca Yeni dünya düzeni söylemine bakacak olursak: Zaten Yahudi düşüncesi Böl, parçala, yut teorisiyle hareket etmiş ve önlerindeki bütün engelleri Ekonomik yolla, olmadıysa kültürel yolla, biraz ileri düşünce de de Siyasi yolla kaldırmaya başlamıştır. Önce Dinlerin Hakimiyetini ortadan kaldırmak lazım teorisi işletilmiş Kilise ile birlikte krallıgın sonunu 1789 yılında hazırlamışlar. Sonra Milletlerin içine fitne kıvılcımı düşürülmüş Yahudi Dürkeim ideolojisiyle Milliyetçilik Irkcılık akımı başlatılmış Osmanlı İmoaratorlugu parçalanmış bilahare Birinci dünya savaşı sonrasında da çökertilmiştir. Ayn teorinin bir başka versiyonu Rusya da işletilmiş Yahudi Karl Marks ideolojisiyle çok köklü ve yıkılmaz zannedilen ÇARLIK Rusyası yerle bir edilmiş, Planın Ekonomik boyuttaki çalışmaları neticesinde ise Avusturya Macaristan İmparatorlugu da Yahudiler tarafından tarihin derin kuyularına yuvarlanmıştır. Birinci Dünya savaşının hemen ardından 1919. Yılında Paris Barış Konferansı yapılmış, Burada Milletler Cemiyetinin kurulmasına karar verilmiştir. Böylece ilk defa DÜNYA politikasını TEK BİR MERKEZDEN yönlendirecek bir mekanizma kurulmuş oluyordu. Bu mekanizma kurulurken, acaba Dünya politikasını yönlendirmeye çalışan güç odakları ne durumdaydılar? TAPINAKÇI ŞÖVALYELER gelenegini sürdüren MASONLARLA, MESİH Kurtuluş hesapları yapan Yahudi önde gelenleri bu mekanizmanın tam merkezinde idiler. Mesela Yüksek dereceli ÜSTAD Masonlardan Pierre Mariel şöyle diyor: Milletler cemiyeti MASONİK bir oluşumdur. Bu teşkilatın ilk BAŞKANI da Fransız büyük LOCASINA baglı olan Leon Bourgeois idi. Ama Milletler Cemiyeti fazla güçlü ve etkili bir Organizasyon degildi. Dünya politikasını yönlendirmek isteyenler, Milletler Cemiyetiyle yetinemezlerdi. Bu nedenle o dönemin SÜPER GÜÇ konumundaki ülkelerini yönlendirmek için yeni oluşumlar üretme yoluna gittiler. Böylece Tapınakçı Şövalyeler geleneginden kaynaklanan MASONLUK ve Yahudi önde gelenleri , ortaya çıkan bu yeni sisteme Hakim olmak için yeni örgütler oluşturmaya başladılar. Ve işte CFR yani DIŞ İlişkiler Konseyi böylelikle kurulmuş oldu. CFR, Adı üstünde Dış ilişkiler konseyi dir, Yani amacı, gayesi Amerikan dış Politikasını yönlendirmektir. Ancak bir ülkenin, hem de Amerika gibi bir ülkenin dış politikasını yönlendirmek, yalnızca karar mekanizmalarını ele geçirmek suretiyle başarılamaz. Siyasi gözlemciler, 1945 yılından sonraki Amerka Birleşik Devletleri politikasının kesin olarak CFR Hakimiyetinde düzenlendigi konusunda birleşiyorler. CFR nin egemenliginin Rockefellerin elinde oldugu hususta da söz birligi ediyorlar. Rockefellerin CFR üzerindeki denetimi, Amerikada çokça yazılıp çizilmiş bir konudur. Rockefellerin Dış ilişkiler Konseyi üzerindeki denetimi yalnızca Konseye akıttıkları dev boyutta para ile sınırlı kalmıyor. Rockefeller ler, paranın verdigi güçle kurumun başına kendi adamlarını atıyorlar ve Henry Kissinger gibi Yahudileri Dışişleri bakanlıgında çok uzun süre tutabiliyorlar. Kısaca günümüz siyasetine yön veren kurum da aynı ismi ve aynı örgütü taşıyor İLLUMİNATİ-CFR- Bilderberg ve tabii eşittir Yahudi diyoruz
Amerika Birleşik Devletlerinin Birinci Dünya savaşına girişi ve yayılmacı poitikayı kesin olarak benimseyişi nasıl CFR yani Dış ilişkiler Komisyonu ve onun Yahudi önde gelenleri tarafından saglanmışsa, İkinci Dünya savaşına girişi ve bu şekilde Dünyanın en büyük gücü haline gelişi de yine CFR ve onun arkasındaki Yahudi önde gelenleri tarafından saglanmıştır. İkinci Dünya savaşı öncesi CFR nin Yahudilerin Waşingtondaki en önemli dostu ise Franklin S. Rosevelt idi. Yahudi sermayedarlarının vazgeçilmez taşeronu ve Dış ilişkiler Komisyonunun önde gelen ismi Albay Mendel House, Roseveltin de Politikalarını danıştıgı isimdi. Yalnızca bu ilişki bile, CFR nin Rosevelt üzerindeki etkisini göstermek için yeterli olabilir. 33. Dereceden ÜSTAD bir MASON, hatta Tapınakçı Şövalye geleneginin açıkça devamı olan * ORDER DE MOLAY * adlı üst LOCA nın üyesi olan Başkan Rosevelt, Aynı zamanda Siyonist liderlerden daha ateşli bir Siyonistti. Başkan Rosevelt: Filistini dikenli telle çevirip, içindeki Arapları dışarı atacagım, yerlerine de Yahudileri yerleştirecegim diyordu. Başkanın biz başka özelligi ise ABD nin dış politikasını, CFR nin ve Yahudi dostlarının isteklerine göre düzenlemesiydi. İkinci Dünya savaşının ardından yaşanan Dünya paylaşımı, Bilderbergin de doguşunu sagladı. Amerika, dogu kısmını Sovyet kontrolüne vermeyi kabul ettigi Avurpayı bu defa kendine daha sıkı baglarla baglamak istiyordu. CFR Yani Dış ilişkiler komisyonu İkinci Dünya savaşının ardından kuvvetli ve önemli örgütler kurmuştu bunların başında Birleşmiş Milletler Teşkilatı ve özellikle IMF ve Dünya Bankası ve aynı zamanda NATO. Avrupayı, Amerikaya baglama hedefinin en önemli yol haritalarıydı bu kuruluşlar tabiiki.
Şunu ifade etmek gerekirki CFR nin yani Dış İlişkiler Komisyonunun yani İLLUMİNATİ Çetesinin başından beri bütün planları Yahudilerin istedikleri dogrultuda işlemiştir. Şimdi Kominizm ve bir bakıma Rusyanın çökmesi ve devre dışı kalmasıyla Dünya düzeni şekil degiştirmiştir. Yeni Dünya düzeni içerisinde Rusya da dahil bütün Dünya ülkeleri Amerikanın şemsiyesi altına girmeli ve tek super güç oldugunu kabul etmelidirler. Dolayısıyla Üçüncü Dünya düzeninde tek düşman gittikçe yükselişini sürdüren İslam dır...Her geçen gün, Amerika - Rusya yani Kuzey ittifakının bir Anti İslam karakterini İslam düşmanlıgı politikalarını yeterince ortaya çıkarmıştır. Bu kanuda en faal çalışmayı Yahudi Henry Kissinger ile Boris Yeltsin sürdürmüş ve dostluk adına büyük bir başarı saglamışlardır. En son alınan karalarda NATO nun misyonu İSLAMA KARŞI SEKÜLER rerjimleri korumak amacı ortaya çıkmıştır. (Yeni Masonik Düzen.H.Yahya.315-408)
Daha önce de yazdıgımız gibi plan bellidir. YENİ DÜNYA DÜZENİNDE, Başkenti KUDÜS olması gereken KRİSTAL KRALLIGIN kurulması için Dış ilişkiler Komisyanu - ILLUMİNATİ, Masonlar, Tapınak şövalyeleri, Bilderbergciler, Trilateral Komisyon üyeleri, Rotaryenler, Lionesler her türlü gayret ve çabayı gösterceklerdir. Ve bu oluşum için sadece Irak Afganistan Hazar üçgeninde Bir buçuk milyon insan öldürülmüştür ve KİRLİ savaş hala devam etmektedir. Soguk savaşın sona erdigi 1989. Yılı, Devletler hukuku ve uluslararası sistem açısından, tam bir dönüm noktası olmuştur. Komunizmin Dünyada İflas etmesi ve Sovyet sosyalist Cumhuriyetler Birliginin dagılması, Vahşi Kapitalistlerin bütün dünyayı ele geçirme ihtiraslarını ön plana çıkarmış ve İLLUMİNATİ Çetesinin hazırladıgı * Küresel İmparatorluk * planı yeni dünya düzeni planı olarak devreye sokulmuştur. Vahşi Kapitalizmin zaruri bir sonucu olan KÜRESELLEŞME, bütün Ahlaki degerleri tahrip eden ve Uluslararası hukuku ortadan kaldıran bir felakettir. Georg W. Bush yönetimi , Amerikada etkili olan üç grubun koalisyonunu temsil etmektedir: Bunlar Petrol ve Silah şirketlerinden oluşan büyük SERMAYE GRUBU, İsrail Devletinin yüce emellerine hizmet eden yeni muhafazakarlar ve Efangelist Hristiyan gruplardır. Bunlar arasındaki ahengi saglayan İLLUMİNATİ Çetesi, bütün Dünyayı tehdit eden şeytani bir organizasyondur.(H. Aktaş. Misak.160)
Şurası bilinmelidir ki; Sadece Türkiye de degil, Bütün Dünya ülkelerinde DERİN DEVLET olarak ifade edilen ve HUKUKİ meşruiyeti bulunmayan çetelerin faaliyet gösterdigi artık bilinen bir gerçektir. Mesela İtalyada P-2 Mason Locasının ; GLADYO adı verilen ve Siyasi cinayetlere imza atan derin çeteleri yıllarca yönettigi, hatta Devlet adamlarına komplolar kurdugu malumdur. Amerika Birleşik Devletlerinin derin Devleti CFR adı verilen ve Küresel sermayenin yol haritalarını çizen bir grubun kontrolündedir bu grubun adı İLLUMİNATİ Çetesidir. (H.Aktaş. Misak.172)
Önce Afganistanı, sonra da Irakı işgal eden George W. Bush Yönetiminin yeni rotası; Lübnan, Suriye ve İran hattıdır. İsrail Devletinin güvenligini saglamaya, Petrole ve Enerji kaynaklarına el koymaya karar veren Amerika nın şimdiki yöneticileri, İktidara geldikten sonra Filistin barış sürecini zayıflatmış, zaafa ugratmıştır. Bunun iki önemli sebebi vardır.
Birincisi: Amerika Birleşik Devletlerinde etkili olan YAHUDİ Lobi lerinin etkili örgütleridir. İkincisi: Demokrat Başkan Bill Clinton dönemine duydugu nefrettir. Amerika daki Yahudi Lobisinin etkili örgütü AIPAC ın Başkanı Howard Fridman: Lübnan çatışması asıl sorunun sadece dikkati dagıtan kısmıdır. Sorun İranın Nükleer silah programıdır. Bütün hedeflerin başında, İranın Haritadan silinmesi vardır. Diyerek, İLLUMİNATİ Çetesinin niyetini ortaya koymuştur Konumuza Yusuf kerimoglu Hocaefendinin Mali İbadet le alakalı sözleriyle neticelendirelim İnşaallah: Yeryüzünde bulunan bütün nimetlerin, İnsanlar için meta ve Zinet olarak yaratıldıgı malumdur. Mükellef olan her insanın; hem kendi ihtiyaçlarını karşılamak, hem ailesinin geçimini temin için çalışması zaruridir. Müminlerin dünya malını kazanırken, meşru hudutlarına riayet etmeleri FARZDIR. Allahın rızasını kazanmak niyetiyle mallarını harcayan Müslümanların; Dünyada ve Ahirette mahzun olmayacakları muhkem nassla haber verilmiştir. (Yusuf Kerimoglu.Misak191.s.22)
Rabbimiz Bakara suresi Ayet 274 te mealen şöyle buyuruyor: "Mallarını gece gündüz gizli ve aşikar Allah yolunda harcayanlar yokmu ? İşte onların Rabbleri katında mükafatları vardır. Onlara hiç bir korku yoktur: Onlar mahzun da olacak degildirler." Allahım senin her gününe şükürler olsunki bizleri Müslüman ismiyle ve İslam Dinine mensup olarak yarattın. Bizleri her türlü sapık ve ne idigi belirsiz örgütlerin şerrinden muhafaza eyle yarabbi. İslam dünyasını Yahudilerin şerrinden, Masonların şerrinden, Roraryenlerin ve Lionsların şerrinden ve adını sayamadıgımız İslam düşmanlarının şerrinden muhafaza eyle yarabbi. Bizleri Lanetli ve huzurdan kovulmuş olan İblisin, Şeytanın ve İpliklere dügümler atan Cinlerin şerrinden de muhafaza eyle yarabbi. Sana döndük ellerimizi sana açtık bizleri koru Allahım. Sen her şeye kadirsin... Amin. 199/913 Kaynak:Amarat.net
Bugün 382 ziyaretçi (527 klik) kişi buradaydı.