AHMET ÜNAL
nefi
DİVAN ŞAİRİ NEF'Î
Nef'i, Padişah I. Ahmed zamanında Erzurum'dan Istanbul'a gelmiştir. Babası Erzurum Şairliği ile kısa sürede büyük şöhret kazanan Nef'inin, saray katipliği yaptığı dönemde, Padişah I. Ahmed'e sunduğu ilk kaside, Sutan Ahmed Camii'nin yapımıyla ilgilidir. Kasidede camiin büyüklüğünden, ihtişamından bahsederken, şairleri desteklemenin padişahın büyüklüğüne yakıştığını belirtir. Padişahın ilgisini beklediğini ifade eder.
Nef'i'nin, zamanla yıldızı parlamış, meşhur olmuş, saygılığı artmıştır. I. Ahmed, I. Mustafa, Genç Osman ve IV. Murad zamanlarında yaşayan şair, sadece I. Ahmed ve IV. Murad için şiirler söylemiştir. Kendisi de şair olan IV. Murad onu himaye etmiş, hicviyelerine anlayış göstermiştir.
Nef'i' ye göre şiir, hem anlam, hem de söyleyiş bakımından mükemmel olmalıdır. Şiirlerinde çokça Farsça kelime ve deyim kullanmıştır. En başarılı olduğu şiirleri kasideleridir. Büyük bir kaside ustası olmakla birlikte çok güçlü ve etkili bir hiciv şairimizdir.
Siham-ı Kaza adlı eserinde hiç çekinmeden, devrin ileri gelen devlet adamlarını, şeyhülislamını, vezirini, hatta padişah IV. Murad'ı bile eleştirmiştir. Dili yüzünden üç defa görevinden azledilmesini şöyle dile getirmiştir:
Üçüncü defadur Hakk belasın vire melunun Ki yok yire beni azletti olmuşken sena-hanı
Bir çok kişiyi öfkelendiren, kızdıran bu sözler, padişah IV. Murad tarafından hep olgunlukla karşılanmış, hoş görülmüştür. Ancak bir gün padişah, Nef'i'nin " Siham-ı Kaza" adlı hicviyesini okurken, hemen yanına yıldırım düşmüş, ölümden zor kurtulmuştur. Elindeki şiir mecmuasına
"Gökten nazire indi Siham-ı kazasına Nef'i diliyle uğradı Hakk'ın belasına "
diye yazmış, bunu bir uğursuzluk sayarak, Nef'i'yi huzuruna çağırmış ve bir daha hiciv yazmamasını emretmiştir.
Fakat şair, söz vermesine rağmen, hiciv yazmaktan vazgeçememiş, Bayram Paşa hakkında bir şiir yazmış ve tekrar hicviye yazdığını padişaha itiraf etmiştir.
Bazı edebiyat araştırmacılarına göre, bir eski mecmuada padişah hakkında yazdığı ağır hakaretler içeren bir kasideden dolayı öldürülmüştür. Veya Nef'i'nin düşmanları tarafından şiir, ona isnad edilmiş, padişaha gönderilmiş ve şairin katledilmesine sebep olmuştur.
Şeyhülislam Yahya, bir gün etrafındakilere Nef'i hakkında ileri geri konuşarak, "kafir" demiş. Şair, bu sözü işitince Şeyhülislama bir dörtlükle cevap vermiş:
"Bize kafir demiş müfti efendi Tutalım ben ana diyem müselman Varıldıkta yarın ruz-ı cezaya Ikimiz de çıkarız anda yalan!"
Dönemin önemli kişilerinden biri olan Tahir Efendi Nefi'ye köpek anlamına gelen kelb lafını söylemiştir. Nefi de bu söze karşılık şu cevabı verir:
Bana Tahir Efendi kelb demiş İltifatı bu sözde zahirdir Malikidir mezhebim benim zira Itikadımca kelb tahirdir
kelb:Köpek zahir:Açık, belli tahir:Temiz itikad:Inanış
Nef'i'nin, manası derin, hayalleri ince, güçlü ses ve sanatlı bir anlatım taşıyan gazelleri dönemin büyük musıki üstadı Mustafa Itri Efendi'nin de dikkatini çekmiştir. Günümüzün hala zevkle dinlenen ve sevilen şarkılarından bir olan:
Tuti-yi mucize guyem ne desem laf değil Çerh ile söyleşemem ayinesi saf değil
Ehl-i dildir diyemem sinesi saf olmayana Ehl-i dil birbirin bilmemek insaf değil
mısraları Nef'i'ye aittir. Yahya Kemal onu, " Nef'i ,Türk'ün ayranının kabarmasıdır." diye tarif eder.
tuti-i mucize guyem: Mucizeler söyleyen papağanım çerh:Felek, gök ayine:Ayna, yüz ehl-i dil:Gönül ehli sine:Göğüs
1572'de Erzurum-Hasankale’de (Pasinler) doğdu. 27 Ocak 1635'te İstanbul'da yaşamını yitirdi. Asıl adı Ömer'dir. Osmanlı Divan şiirinin kaside ve hiciv ustasıdır. İyi bir öğrenim gördü. Arapça ve Farsça öğrendi.
Divan Edebiyatı’nda hicvin en büyük şairidir. Başarılı lirik gazeller yazdı ama asıl ününü kasideleri ve hicviyeleri ile yaptı. Sağlam bir tekniği, ağır bir dili, cesur bir söyleyişi vardır. Aşırı süslü, abartılı söyleyişlerini yeni çağrışımlarla birleştirerek kendine özgü bir tarz geliştirdi. Hayalgücü zengindir. At tasvirlerinde eşsiz bulunur. Kasidelerinin nesib kısımları başarılıdır.
Türkçe Divan'ında 59 kaside, 119 gazel bulunur. 1944'te Ali N. Tarlan'ın düzenleyerek yayınladığı "Farsça Divan"ında 171 rubai yer alır. Bazıları ağır küfürlerden kurulu, bazıları hoş ve zarif espriler içeren hicviyelerini topladığı "Sihâm-ı Kâzâ" (Kaza okları) adlı eserini Saffet Sıtkı 1943'te yayınladı. Ünlü "Baharriye"sini ise Bakî’ye nazire olarak yazdığı söylenir.
GAZEL
Ne tende cân ile sensiz ümîd-i sıhhat olur Ne cân bedende gam-i firkatinde râhat olur
Ne çâre var ki firâkınla eğlenem bir dem Ne tâli’im meded eyler visâle fırsat olur
Ne şeb ki kûyuna yüz sürmesem ol şeb ölürün Ne gün ki kâmetini görmesem kıyâmet olur
Dil ise gitti kesilmez hevâ-yı aşkından Nasîhat eylediğimce beter melâmet olur
Belâ budur ki alıştı belâlarınla gönül Gamın da gelse dile bâis-i meserret olur
Nedir bu tâli’ ile derd-i Nef’i-i zârın Ne şûhu sevse mülâyim dedikçe âfet olur
KASÎDE (ilk 8 beyit)
(Der sitâyiş-i Sultan Murâd Rahmet’ullâh-ı aleyh)
Esdi nesim-i nev-bahâr açıldı güller subh-dem Açsun bizim de gönlümüz sâki medet sun câm-ı Cem İrdi yine ürd-i Behişt oldu hevâ anber-sirişt Âlem Behişt-ender-Behişt her gâşe bir Bâğ-ı İrem
Gül devri ayş eyyâmıdır zevk-u safâ hengâmıdır Aşıkların bayrâmıdır bu mevsim-i ferhunde-dem
Dolsun yine peymâneler olsun tehî hum-hâneler Raks eylesün mestâneler mutribler itdikçe nagam
Bu demde kim şâm ü seher mey-hâne bâğa reşk ider Mest olsa dil-ber sevse ger ma’zûrdur şeyh-ül-harem
Ya neylesün bî-çâreler âlüfteler âvâreler Sâgar suna meh-pâreler nâş etmemek olur sitem
Yâr ola câm-ı Cem ola böyle dem-i hurrem ola Ârif odur bu dem ola ayş ü tarabla mugtenem
Zevkı o rind eyler tamâm kim tuta mest ü şâd-kâm Bir elde câm-ı lâle-fâm bir elde zülf-i ham-be-ham
FAHRİYE
Tûti- mu’cize-gûyem ne desem lâf değil Çerh ile söyleşemem âyinesi saf değil
Ehl-i dildir diyemem sinesi sâf olmayana Ehl-i dil birbirini bilmemek insâf değil
Yine endîşe bilür kadr-i dür-i güftârım Rûzgâr ise denî dehr ise sarrâf değil
Girdi miftâh-ı der-i genc-i maâni elime Âleme bezl-i güher eylesem itlâf değil
Levh-i Mahfûz-i sühendir dil-i pâk-i Nef’î Tab-ı yârân gibi dükkânçe-i sahhâf değil
GAZEL
Ârif ol ehl-i dil ol rind-i kalender-meşreb ol Ne Müselmân-ı kavî ne mülhid-i bî-mezheb ol
Akla mağrûr olma Eflâtûn-i vakt olsan eger Bir edib-i kâmili gördükde tıfl-ı mekteb ol
Âf-tâb-ı âlem-ârâ gibi sür hâke yüzün Kevkebe basdır cihânı hem yine bî-kevkeb ol
Lâ-mekan ol hem mahallinde yerin bekle yine Gâh mihr-i âlem-ârâ gâh Mâh-ı Nahşeb ol
Âşık ol amma alâikden beri it gönlünü Ne ham-ı gîsûya meftûn ne esîr-i gabgab ol
Hızr’a minnet çekme var sonra dil-i Nef’î gibi Lûle-i âb-ı hayât-ı feyz ile leb-ber-leb ol
KITA
Fırsatî sen bu semti bilmezsin Eyleme gel bizimle yok yere ceng Sana kaç kere dedim anlamadın Sözde mazmûn gerekir â pezeveng. |