İSMET ÖZEL
1960'lı yıllarda yaşının gereğine uygun şekilde dünyaya merakla, heyecanla bakmaya başlayan Özel, Türkiye'de çok sayıda insanın ilgisini çeken Varoluşçuluk, Marksizm, Psikanaliz, Sürrealizm gibi akımlarla tanışıp ve bunları okuyarak, araştırarak ve tartışarak öğrenir.
1960 döneminin Türkiye'de sol düşüncelere ve sosyalizam tezlere hürriyet getirmesi İsmet Özel'in sosyalizam düşüncelere meyletmesine olanak tanır. Sosyalist yazarların dönemde uğradıkları kovuşturmalardan etkilenen İsmet Özel, doğru bildikleri yolda sıkıntıya katlanan bu yazarlara büyük bir değer vermeye başlar. Döneminin toplumsal ve siyasi olaylarıyla yakından ilgilenir. Bu sırada okuduğu Siyasal Bilgiler Fakültesi Fikir Kulübü'nde, benzeri gençlerle etkin görevlerde bulunur. Fikir Kulübü adı altında sosyalist söylemlerle etkili konuşmalar yapar. Özel bu konuşmaları üst perdeden lafazânlık şeklinde yapar. Bu dönemde siyasetin ne teorisi ne de pratiğine karşı aslında derin bir ilgisi bulunmamaktadır.
1963 yılında arkadaşı Ataol Behramoğlu'nun etkisiyle TİP'e (Türkiye İşçi Partisi) üye olur. Bu üyelik döneminde şiir yazmaya devam eden İsmet Özel'in şiirleri “Yelken” dergisinde yayınlanır. Şiirleriyle yüz yüze gelenlerin dünya ile ilgilerinde yeni bîr açılımı, bir rahatsızlığı fark etmeleri için imgeye dayalı şiirler yazar. Şiirini oluştururken onun devrimci niteliğine, önem veren Özel aynı zamanda devrimin şairi olmak zaafına da düşmemeye özen gösterir.
1966 yılının siyasi gelişmeler bakımından yoğun bîr yıl olması sonucunda Özel'in kendi içinde iniş çıkışlar ve burukluklar doğduğu görülür. Değişen dönemin şartlarına bağlı kalınarak insanlarda sürekli olarak kalabilecek, insanın içinde her türlü dalgalanmadan etkilenmeyecek bir mutlak aramaya başlar.
1969 sonbaharında sakıncalı er olarak yaptığı askerlik dönüşünde, siyasi yozlaşmanın arttığı, bîr kariyerizm batağında çırpınan çok sayıda sosyalistin olduğunu görür. Siyasi olayların yüzeyselleşmesine rağmen Özel mihverini (derinlik) arama konusundaki ısrarını sürdürür. Bu arayış içinde şiirin sağlam bir kalkan olduğu görüşüne sıkı sıkıya bağlanır.
İsmet Özel, 26 yaşındayken 12 Mart 1971 muhtırasıyla gelen askeri müdahale sonucunda zihnini meşgul eden meselelere farklı bîr bakış açısıyla bakma imkânı bulur. O zamana kadar İsmet Özel, düşünülmüş olanı yürürlüğe koyduğunu, bundan sonra nasıl düşünüleceğini bilmeyi göze almayı kendisi için tatmin edici bir nitelik olarak belirler. 1971 yılına kadar dünya görüşlerinin dayandıkları teorileri hesaba katarak, soruşturan özelliğe sahip şiirler yazan Özel bundan sonra, kendi düşündükleri üzerinden şiir yazma amacı güder.
Sıkıyönetimle toplum üzerindeki baskının artması, bir yasaklar döneminin yaşanıyor olması, insanlar arasında kendini güvenlik içinde hissedememe duygularının yayılmasında etkili olur. Kendini güvenlik içinde hissedemeyen insanlardan birisi de İsmet Özel'dir. İsmet Özel, hep korku ve tedirginlik içinde olmadan yürüyebileceği bir yol davranışlarının doğruluğu karşısında güvenli bir ortam arayışına girer.
Bu arayışı sonunda İslami itikadın Allah inancına ulaşır. Müslüman, olmakla içine düştüğü yalnızlıktan ve modern bîr insan olmaktan kurtulduğunu düşünür. İsmet Özel'in bu dönemde kaleme aldığı şiirlerinde de bu yalnızlığın ve geçiş aşamasının izleri vardır. Özel İslami düşüncede edebiyat dünyasında önemli bir yere sahip Sezai Karakoç ile tanışır.
Özel, sosyalist olarak ulaşamadığını anladığı hedeflerin, Müslüman olarak ulaşabileceği kapanına sıkışması ile Yeni Devir gazetesinde günlük fıkralar yazmaya başlar. Yazılarında İslami mücâdeleden, Türkiye de ulaşılması dilenen İslami hayat tarzının meselelerinden söz açar. 1977-1979 yıllarında Türkiye'deki Müslümanlık meselesini ne şekilde anlatabileceğini bilememenin verdiği tedirginlikle günlük fıkra yazarlığına ara verir. 1980 askeri darbesinin yaşandığı dönemde Yeni Devir gazetesinde tekrar fıkra yazarlığına başlar. Bir yıl burada gazete yazarlığı yaptıktan sonra 1984 yılında bu gazetede kaleme aldığı yazılarını "Zor Zamanda Konuşmak" adlı kitabında toplar.
"Zor Zamanda Konuşmak" sadece askeri rejimin baskılarını anıştırma çabasıyla kitabın adına yakıştırılmamıştır. Yazarın "zor zaman"dan algıladığı şey dünya şartlarına teslimiyete varan insanın yılgınlığı ile İlgilidir. Bu eser, Müslüman olsun olmasın Türkiye'de yaşayan ve okuma yazma dünyasıyla bağlantısı olan herkese ulaşabileceğini düşündüğü yazılarının bir araya getirilmesinden ibarettir. Yazarın buradaki amacı, içinde yer aldığımız ülkenin ve medeniyetin birçok meselesine Müslüman bir yazarın hangi yaklaşımla eğildiğini dosta düşmana gösterme çabasıyla sınırlıdır.
Özel'e göre Müslüman olarak ilk görevimiz kendimiz gibi Müslüman olan kişilerin bizim eylemlerimiz dolayısıyla tehlikeye düşmelerini önlemektir. Bu ilkeden yola çıkarak herkesin kendi konumunu ve durduğu yeri iyi bilmesi gerektiğinden söz eder. Bu anlayıştan hareketle "Üç Mesele", “Taşları Yemek Yasak", "Cuma Mektupları", "Tahrir Vazifeleri", "Faydasız Yazılar" gibi belli başlı eserlerinde kendine muhatap olarak aldığı (bilhassa Müslüman) okuru ile bir bağ geliştirerek bu konumu onlarla birlikte kurmayı amaçlamıştır.
Müslüman dünya görüşüne bağlanan yazar, gördüğü haksızlıklar karşısında haksızlığa uğramayı tercih eden tarafta yer alır. Buna bağlı olarak haksızlığı işlemek veya haksızlığı ortadan kaldırmak niyetinde olmamıştır. Ancak Türkiye'de yüzyıllar boyunca doğru ve haklı uğruna birçok mahkûmiyeti göze alan insanların arasında yer almak gayesiyle ve okurları arasında da bu insanların bulunduğuna dair taşıdığı inançla İsmet Özel kendini bir siper olarak ortaya koyar[8]. "Surat Asmak Hakkımız" ile otoriteye ya da kendini otorite yerine koyan unsur karasında tapılacak bir şey ya da yapılması gereken bir şeyi ele alan yazar bu eserinde politik bir tavır sergiler. Yine "Zor Zamanda Konuşmak" adlı eseriyle haklı olmayan otoriteyi ve kurumları tecrit etmek biçiminde ele alarak aynı politik tavrı sürdürmüştür. "Tavşanın Randevusu" adlı eserinde ise trajik halimizi komik kılan çözümsüzlüğün vehamet derecesini ele almış ve eseri bir ümit ışığı taşıma mecburiyetine büründürmüştür.
Şairin eserlerinde derin düşünmeye ve sorgulamaya dayalı uzun cümlelerin kurulu olduğunu, üslubunun Batı'nın etkisinde kalınarak eserlerine yansıdığını görmekteyiz. Biraz da anlaşılır olmanın dışında bir amaç taşıyan İsmet Özel’in, eserlerinde bu amacı gerek kullandığı Batı tarzı kavramların çokluğu gerekse kendisi için yazdığı anlayışı ile hayata geçirdiğini görürüz. Yazara göre sanat hep aslı aramaktı ve sanatçılar için "ben neyim" sorusu temel soru olarak alındığı takdirde aslı arama diye bir şeyin söz konusu alabileceğini savunur. Yazar dili özenle kullanmaya gayret eder. Gerek şiirlerinde gerekse diğer eserlerinde kurduğu cümlelerde sözcükleri bir süzgeçten geçirerek ayıklamaya tabi tutar.
İSMET ÖZEL VE ÜÇ MESELE
Yazar "Üç Mesele" adlı kitabında genel olarak üç kavram üzerinde durmuştur. Bu kavramlar teknik, medeniyet ve yabancılaşma kavramlarıdır. Özel bu kavramlara "Müslüman’ca bir tutum" geliştirmiştir. Özel, teknik, medeniyet ve yabancılaşma kavramlarıdır. Önce batının onlara yüklediği anlam çerçevesinde değerlendirmekte, eleştirmekle ve sonra bu kavramlara karşı İslami bir tutum önerisi geliştirmeye çalışmaktadır. Batı medeniyetinin tüm dünyanın kaçınılmaz sonu olduğunu ifade eden Özel, Batı medeniyetinin bir çözüm olmadığının gittikçe anlaşılmakta olduğunu vurgularken bir yandan Batı medeniyetinin yaygınlık gösterdiğini, diğer yandan savunduğu değerler bakımından yaşlanmış ve itibarını kaybetmiş olduğunu vurgulamaktadır. Balı medeniyetinin hakimiyetinin nedeni ilk ve arla eğitimin batılı anlayış içinde düzenlenmesidir.
Müslümanların medeni olmadıkları zamanda İslamiyeti en güzel şekilde yaşadıklarını, medeni oldukları zamanlarda ise İslam’dan uzaklaşma örneklerinin toplumda yaşandığını söylemiştir. Geçmişle, medeniyet denilen dönemlerde akıl, töre ve İslam'ın bileşkesi olmuştur. Medeniyetin gayri İslami bir düzenin İfadesi olarak tanımlayan Özel'e göre, Batı'nın sözünü etliği medeniyet insanı uzaklaştıran, bir grubun diğerini sömürmesine yol açan, sınıflamayı doğuran, maddenin hayatın her alanına hakim olmasına zemin oluşturan ve İnsanları hayvanlaştıran faktörlerin bir bütünüdür.
Özel'e göre İslam bir medeniyet arayışında değildir. Sadece Allah'ın hakimiyetinin tanındığı bir düzen arayışının içerisinde olunmalıdır. Ona göre Müslümanlar günü kurtarma endişesini bir tarafa bırakıp içinde kalınan tüm kültürlerden sıyrılıp Kur'an'a dönülmelidir. Böylece radikal bir söylem geliştirmektedir. Özel'e göre teknik, yalnızca makine veya mekanizma değildir. Yapısı ve kullanımıyla insan hayalını ve hayat anlayışını etkileyecek konumdadır.
Bilim ve teknik karşısında bir şair olmanın yanında bir fikir adamı olan Özel'in Müslümanlara getirdiği öneri şudur; "Öncelikle İslam devletinin söz konusu edilebilmesi için 'teknoloji üstünlüğü' gerekli değildir. Bunun yerine Müslümanların tek tek kalitelerini geliştirmeleri gereklidir. İslam devleti sonunda kendine uygun maddi kuvveti de üretme fırsatını yakalamış olacaktır."
Batı mükemmel insanı savunarak bir hümanizm felsefesi yapar. Burada insan Tanrı'ya ihtiyaç duymaz. İsmet Özel bu savunmanın insanı yabancılaştırdığını söyler. Ona göre Batı, hümanizmi ileri sürerken, yabancılaşmayı kötülerken bu felsefesiyle savunduğu hümanist tezi geçersiz hale sokmuş olur. Değer yargılarının üzerine çıkmış ve onu yönlendirmeye kalkışan bir yabancılaşmayı Müslüman için 'özlenir' gördüğünü ifade eder. Yazar, Batıyı eleştirirken Batı'nın düşüncelerini temel almış, Kur'an'a nadiren başvurmuştur. Bu yönüyle İslam dünyasının düşünce yapısına hitap ettiği söylenemez çünkü üslubunun anlaşılabilmesi için kullandığı kavramların bilinmesi gerekir. Oysa Ulam dünyası bu Batı'lı felsefi temellerden kopuk durumdadır.
Özel Batı düşüncesini o düşünceyi üretenlerin kendi dilleriyle yazdıkları eserleri okuyarak öğrenebilmektedir. Bîr yandan İslam'ı en temelden ilk kaynaklarından anlamamız gerektiğini vurgularken diğer yandan hiçbir Orijinal Arapça kaynağa başvurmamaktadır, İslami çerçeve de gösterdiği birkaç kaynak bile tercüme eserlerdir kî muhtemelen nakledilen ayetler de tercüme metinlerden alıntılanmıştır. Ona göre İslam İlk pratiği sırasındaki özünden zaman içinde değişik oranlarda uzaklaşmıştır. Şimdi yeni bir İslam arayışı söz konusudur. Özel bu arayışa girişir. Ancak onun önerdiği metod da yine insan aklının ve töresinin dışında bir metod değildir. İsmet Özel, sorunları kökten kavrayıcı bir yaklaşım sunabildiğini, ama çözüm önerileri için bunun söylenemeyeceğini ifade ederken kendisini mazur da görmekledir. Diğer yandan ise İslam'ın tüm sorunların çözümü olduğunu da İfade etmektedir. Yapmaya çalıştığı yine de İslam'ın nasıl hayata geçirileceğine ilişkin bir şeyler önermektir. Ama önerilerinin somut olmadığını sadece bulanık bir çözümsüzlüğe götüren bir mantıksal örgü sergilediğini görürüz.
Düşüncelerinin kendi İçindeki tutarlılığına rağmen ulaştığı çözümsüzlük onun eleştirdiği Batı felsefesinin ulaştığı sonuca benzemektedir.
Özel'in tutumu oldukça ütopiktir. Batı'yı tümüyle tanrıtanımaz bîr felsefenin ürünü olarak görmekti; ve İslam'ı bunun tam karsısına yerleştirmektedir, İsmet Özel, Müslüman için içinde bulunduğu düzen bir zorun Suluktur görüşünü savunur. Özel, Müslüman ile içinde bulunduğu düzen arasındaki uzlarının aklen kabul edilebilecek bîr uzlaşı olmadığını vurgularken diğer yandan ise hayata yabancılaşmış, bireyselleşmiş siyasal ve sosyal düzene karşı bir Müslüman tipini üretmeye çalışmıştır. Diğer bir yansıma ise “kabul-red” arasında bocalayan, kesin tutum çözümüne ulaşamayan bir insan tipi üretilecektir. Devamı İçin Tıklayınız
|