AHMET ÜNAL
kadim
DİVAN ŞAİRİ NAİLÎ-İ KÂDÎM
19. yüzyılda yaşamış ve aynı mahlası kullanmış olan şairden (Manastırlı Nâilî’den) ayırabilmek için "kadîm" sıfatıyla anılır. Doğum tarihi bilinmiyor. Asıl ismi Mustafa ve İstanbullu. Yaşamıyla ilgili bilgi az. Ufak tefek, zayıf yapılı biri olduğu, anne ve babasını gençliğinde yitirdiği sanılıyor. Divan-ı Hümayun’da katiplik, maden kalemi baş halifesi olduğu anlaşılıyor. Ömrünün sonlarına doğru Köprülüzade Fazıl Ahmed Paşa döneminde Edirne’ye sürgüne gönderildi. Bağışlandıktan sonra İstanbul’a döndü, 1666’da da yaşamını yitirdi. Sultan 1’inci İbrahim döneminde şöhretinin doruğuna çıktı. Devlet büyüklerine kasideler yazdı. Ama asıl gazelleriyle tanınır. Şiirerini, duygu ve düşünceleri ifade ederken aşırıya kaçmadan divan şiirinin tüm olanaklarını en iyi şekilde kullanarak yazdı. Çağdaşları kadar kendisinden sonra gelen divan şairlerini de etkiledi. Divanı Doç. Doktor Haluk İpekten tarafından yayımlandı. İpekten’in Nâilî-i Kadîm’in hayatı ve kişiliğiyle ilgili bir eseri de var.
GAZEL
Severüz gördüğümüz âfeti dil-ber diyerek Başlaruz nâle vü feryâda sitem-ger diyerek
Biz de bir gonce-lebün yolına cân versek olur Can verür bülbüli gör âh gül-i ter diyerek
Boyanub hasret-i zülfünle duhâna şeb ü rûz Verziş-i âh ederüz dûd-ı muanber diyerek
Çeşm-i mestün hevesiyle oluruz kîse-tehî Kûçe kûçe gezerüz bir dolu sâgar diyerek
Nâilî dâğ-ı dil-i köhne-bahâr-ı gam olub Gül-şene açılalum tâze gazeller diyerek
ŞARKI
Geçer firkat zamanı böyle kalmaz Sağ olsun sevdügüm Mevlâ kerimdür Onulmaz yâreler bitmez iş olmaz Sağ olsun sevdügüm Mevlâ kerimdür
Olursa Hazret-i Hakdan inâyet Gül-i sad-berg olur her dag-ı hasret Gider fürkat gelür eyyam-ı vuslat Sağ olsun sevdügüm Mevlâ kerimdür
Olursa mevc-i gâm her bâr hâ'il Olur şâhid hüveydâ kâm hâsıl Çıkar bir gün kenara zevrâk-ı dil Sağ olsun sevdügüm Mevlâ kerimdür
Tek ü tehna belâ deştinde her dem Ne hem-râh isterüm ne yâr-ı hem-dem Bulur bir gün nihayet menzil-i gam Sağ olsun sevdügüm Mevlâ kerimdür
TAHMÎS
(Tahmîs-i Nâilî Çelebi gazel-i Bahâyî)
Hirâs-ı fitne saldun dehre ey bî-dâd n’eylersün Kopardun yer yer âşûb-ı kıyâmet-zâd n’eylürsün Perîşânlıklar etdün nev-be-nev icâd n’eylersün Dağıtdun hâb-ı nâz-ı yârı ey feryâd n’eylersün Edüb fitneyle dünyâyı harâb-âbâd n’eylersün
Vücûdun eylemiş hikmet-şinâs-ı âlem-i bâlâ Aristâlis-i asr u nakd-ı vakt-ı Bû Alî Sînâ Benânun hall-i râz-ı müşkilât-ı nabz edüb hakkaa Edersün gerçi her derde tabîbim bir devâ ammâ Cünûn-ı ehl-i ışk olunca mâder-zâd n’eylersün
Nihândır bû-yı fitne târ-ı anber-fâm-ı zülfünde Nice subh-ı kıyâmet muhtfîdir şâm-ı zülfünde Dimağ-âşüftedir cân ârzû-yı kâm-ı zülfünde Dil-i mecrûhuma rahm eyle kalsun dâm-ı zülfünde Şikeste-bâl olan murgı edüp âzâd n’eylersün
Zemîn nat-ı siyâset-gâh-ı dil seyf-i kazâ mübrem Zebân hâmûş-ı hayret sîne sûzân dîdeler pür-nem Hevâ-yı ışk şûr-efgen mahabbet gaalib ü muhkem Şehîd-i tîg-ı ışk-ı yârdır ser-cümle-i âlem Urub şemşîre dest ey gamze-i cellâd n’eylersün
Bulub pervâza ruhsat rûzgâra işveler satdun Perîşân etmeğe cem’iyyet-i uşşâkı can atdun Ne âl etdünse etdün murg-ı cânı dâma uğratdun Varub gîsû-yı zülf-i yârı biri birine katdun Yine bir fitne tahrîk eyledün ey bâd n’eylersün
Ne sûret kim çekersün can bağışlarsun Mesîh-âsâ Olur hayrân-ı kârun mû-şikâfân-ı yed-i beyzâ Bu san’atde ne Erjeng ü ne Mânîdür sana hemtâ Güzel tasvîr edersün hatt u hâl-i dil-beri ammâ Füsûn u fitneye geldükçe ey Bihzâd n’eylersün
Olursun Nâilî-veş gördüğün mahbûba efgende Meta’-ı sabrunı tâlân eder her tıfl-ı nâz-ende Mahabbet gam-fezâ esbâb-ı cem’iyyet perâkende Bahâyî-veş değülsün kaabil-i feyz-i safâ sen de Tekellüf ber-taraf ey hâtır-ı nâ-şâd n’eylersün
(Vezin: Mefâilün mefâilün mefâilün mefâilün)
(İtalik bölümler Bahâyî'nin gazeline ait beyitler)
GAZEL
Dil-i zârı haste kıldı ne yaman nezâredür bu Şeb-i gamda koydu hâlün ne siyâh sitâredür bu
Açılub gül-i terinden mey içerdi sâgarından Ele al ki hanceründen dil-i pâre pâredür bu
O periyi âh-ı şeb-gîr ede câme-hâbâ teshîr Olunur mu lûtfu ta’bir ne hoş istihâredür bu
Felekaa dokuz sefînen güm eder habâb-veş dil Hazer eyle cünbişinden yem-i bî-kenâredür bu
Der imiş görüb ol âfet bu tahammülüm cefâya Dil-i Nâilî değüldür kopa seng-i hâredür bu. |