AHMET ÜNAL
masonlukveezoterizm
MASONLUK VE EZOTERİZM
Ezoterik doktrin Masonlukta daha 1. derece olan Çırak derecesinde inisiyelere verilmeye başlanır. Locanın yöneticisi olan Üstadı Muhterem toplantıyı açarken, "Bir Mason arasıra günlük hayatın kaygılarından uzaklaşmalı ve düşünceye dalmalıdır. İşte o zaman düşüncelerimiz, Evrenin Ulu Mimarı dediğimiz Yüce Varlığa doğru yükselmeye başlar. Dileriz ki, o Yüce Varlıkla aramızdaki mesafeyi daha çabuk aşabilmek için ortak çalışmalarımız bize yeni kuvvetler versin" der. Bu açıklamadan da görüldüğü gibi Masonlukta hedef hakikate varmak, Yüce Varlığa erişmektir.
Locanın doğusunda, Üstadı Muhterem kürsüsü arkasında bir Güneş, bir Ay ve her ikisinin ortasında da Üçgen içinde bir Göz sembolü bulunmaktadır. Naacal ve Hermes öğretilerinde gördüğümüz gibi Güneş, Tanrının eril embolü, Ay da dişil sembolüdür. Üçgen içindeki göz ise, Tanrının gözünün daima insanlar üzerinde olduğunu remzetmektedir. Diğer Ezoterik ekollerde olduğu gibi Masonlukta da başkan, yani Üstadı Muhterem, Tanrısal iradenin loca içerisindeki ifadesidir. Bu nedenle kendisine mutlak itaat zaruridir. Üstadı Muhterem, güneşin doğuşuna atfen, doğuda oturur. Bir loca sembolik olarak, güneşin ilk ışıklarının ortaya çıktığı, yani Tanrısal aydınlanmanın var olabildiği anda çalışmalarına başlar.
Masonlar, tüm insanlık için bir ülkü mabedi yapmak amacıyla çalışırlar. Masonluğun bu görevi ancak tüm insanların mükemmele ulaşmaları ile son bulacaktır. Masonlara göre Tanrının insanlara verdiği en büyük vasıf Akıldır. İnsanlar akıllarını kullanarak İyiyi, Doğruyu ve Güzeli aramakla yükümlüdür. Mason mabedi üç sütun üzerinde ayakta durmaktadır. Bunlar, Akıl, Kuvvet ve Güzelliktir. Çalışmalar sona erdirilirken kardeşlerin en büyük dileği Kardeşlik Sevgisi'nin tüm dünyaya yayılmasıdır.
Masonluğa giriş töreni de, Ezoterik doktrin yanlılarının kendi örgütlerine girişte asırlardan bu yana kullandıkları yöntemlerin bir sentezi durumundadır. Aday önce her tarafı kapalı bir hücreye alınmakta ve düşünceleriyle başbaşa bırakılmaktadır. Bu odada, eski Simyacıların ve Şövalyelerin kullandıkları "Vitriol" kelimesi dikkati çeker (l).
Aday daha sonra, gözleri bağlanarak törenin yapılacağı mabede götürülür ve burada Dante'nin İlahi Komedisinde anlattığı gibi üç sembolik yolculuk yaptırılır (2). Yolculuk başlamadan önce adaya Tanrıya inanıp inamadığı sorulur. Aday ancak Tanrıya olan inancını teyid ederse tören devam edebilir. Aksi halde, geri çevrilir. Zaten adayın Tanrıya inancı, kabulü için doldurduğu istek formunda da araştırılmıştır. Tanrıya inanan bir insan olduğunun görülmesi üzerine merasime davet edilir.
Mabetdeki ilk yolculuk oldukça zordur ve sonunda aday Su sınavına tabi tutulur. Daha kolay olan ikinci yolculuğun sonunda Ateş sınavı, çok kolay olan üçüncü yolculuğun sonunda da Toprak sınavı vardır. Eski çağlarda son derece çetin olan bu sınavlar, uygarlığın gelişimi doğrultusunda giderek kolaylaşmış ve günümüzde sembolik birer konuma gelmişlerdir. Yolculuklardan sonra adaya, yok olmak veya ölümün ötesine geçmenin kendi elinde olduğu hatırlatılır ve kendisine verilecek tüm sırları saklı tutacağına dair yemin ettirilir. Ketumiyet yemini her derecede yinelenmektedir. Yemin, Evrenin Ulu Minıarı'nın adını anarak ve Kutsal Kitaplar üzerine el konularak yapılır. Daha sonra adayın gözlerindeki bağ açılır ve Hakikatin Nurunu görür. O artık bir Çırak Masondur.
Mabedin ortasında bulunan yemin kürsüsünün üzerinde her üç semavi dinin, Yahudilik, Hristiyanlık ve Müslümanlığın Kutsal Kitapları bulunur. Her üç kitabın varlığı, Masonluk için dinler arasındaki ikincil farklılıkların öneminin olmadığını, yegane gerçeğin Tanrının varlığına inanmak olduğunu gösterir. Kitaplar, çalışma sırasınca açık tutulur. Bu da, tüm dinlere karşı Masonluğun hoşgörüsünün ifadesidir. Üstadı Muhterem, çalışma başlarken, Hakikatin Nurunun çalışmaları aydınlattığını ifade eder. Kutsal kitapların varlığı, hangi dinden olurlarsa olsunlar Masonların tek Tanrıya inandıklarını gösterir (3).
Locanın görevlilerinden Hatip, yeni çırağa hitaben yaptığı ilk konuşmada, görevinin her türlü noksanlık ve kusurlardan kurtulmak olduğunu, bunu başarmak için Masonluğun kendisine yardımcı olacağını belirtir. Birey daima kendini kontrol etmeli ve bu sayede doğruya, iyiye ve güzele yönelerek sürekli tekamül etmelidir.
İnisiasyon töreninin amacı yeni üyede içsel sezgiyi uyandırmak ve bilgilenmek için çaba harcaması gerektiğini göstermektir. A.Makey'in belirttiği gibi, Masonluk üyelerinin zihinlerinde varolan ışığı ortaya çıkarmak amacındadır. Bu nedenle Masonlar kendilerini, "Işığın Çocukları" olarak da nitelendirirler (4).
Yeni Çırağa adım adım verilen öğretide Semboller Dili kullanılır. Bu çok eski ve evrensel öğretim yöntemi sayesinde, sembollere her çağda, çağın gerektirdiği anlamaların yüklenebilmesi ile Ezoterik doktrin hiçbir zaman çağdaşlıktan ve akılcılıktan uzaklaşmamıştır.
İnisiasyon töreni Masonun Tanrıya ulaşmasındaki ilk adımdır. Masonluğun hedefi üyelerini tekamül ettirmektir. Ancak bu tekamül, her bireyin kendi kapasitesi ile sınırlıdır. Eski bir deyişle, Masonluk bir denizdir ancak her Mason ondan, kendi elindeki kabın büyüklüğü kadar su alabilir.
Sen Jan, "Tanrı senin içindedir" der. Nitekim, Hristiyan Masonlar yeminlerini Sen Jan'ın İncili Yoanna üzerine yaparlar. Hristiyan dünyasında ayrıca, ilk üç derece localarına "Sen Jan locaları" da denilmektedir. 1742 yılında yayınlanan bir kitapta, yabancı bir Masonu tanımak için sorulan "nereden geliyorsun?" sorusuna verilen cevabın, "Sen Jan Locasından" şeklinde olduğu görülmektedir. Daha önce ifade edildiği gibi Yoanna İncili İsa'nın öğretisinin Ezoterik yönünü bünyesinde barındırmaktadır (5). Masonluk da, Hristiyan Ezoterizminde belirtildiği gibi, Tanrının insanın içinde bulunduğuna inanmaktadır. İnsanın Tanrıyla özdeşliğini savunan Masonluk, insan, Tanrı, evren birliğine de inanmaktadır ve bu inancı doğrultusunda Masonluğun evrensel olduğu belirtilmektedir. Bireyin tüm insanlıkla ve evrenle kaynaşması, aralarındaki ortak bağı, sevgi bağını bulmasını sağlar ve bu sevgi, Evrenin Ulu Mimarına ulaşmanın yegane yoludur. Kendisi de bir Mason olan Goethe, bu duyguyu şöyle dile getirmektedir:
"Gönlünü, ne kadar büyük olursa olsun, İsim gürültüden başka birşey değildir. Göklerin ihtişamını bizden gizleyen bir sistir"...
Masonlukta üstün tutulan, Tanrının Yüceliği ilkesidir. Bu nedenle insanlar arasında din farkı gözetilmez. Yüce Varlığa inanmak, ancak dinlerin bünyelerindeki her türlü dogmadan uzak kalmak, Mason olmak için aranan şartlardandır.
1924 yılında New York'da yapılan bir Büyük Loca toplantısında, Tanrının tekliği ve tüm insanların Tanrısı olduğu, kutsal kitapların Masonlar için sadece birer ışık olduğu açıklanmıştır. Ruhun ölmezliği inancının vurgulandığı bu açıklamada, bir Masonun en önemli görevinin Tanrıyı ve insanı sevmek olduğu belirtilmiştir. Masonluk, bedenin ölüp, ruhun canlı kaldığı inancını savunmaktadır ve Mason olmak isteyenlere, tıpkı Tanrıya olan inancı gibi, Ruhun Ölmezliğine inanıp inanmadığı da sorulur. Bu inançta olmayanlar da derneğe alınmaz.
1875 yılında Lozan'da yapılan bir Uluslararası Masonik toplantıda, Masonik doktrinin bir üstün kuvvetin varlığını tanımayı kapsadığı, bu varlığın "Evreni Ulu Mimarı "adı altında ilan edildiği ve ayrıca Masonluğunun bir Kardeşlik Örgütü olduğu duyurulmuştur.
Evrenin Ulu Mimarı adının ikinci derecede, yani Kalfalıkta kullanılan ifadesi, "Evrenin Ulu Geometri Üstadı"dır. Bu ifade tarzı da Ezoterik öğreti yanlılarının binlerce yıldan bu yana kullandıkları Tanrısal "Geometri Üstadlığı" vasfı ile uyum içerisindedir.
Çıraklıktan Kalfalığa geçiş töreninde Kalfa adayından, tam ve kusursuz bir eser yaratması istenir. Üstadı Muhterem, "Bu öyle bir eser olsun ki, adalet ve sevginin timsali olsun. Tüm insanlık ona sağınabilsin" der. Şaşıran kalfa adayına bu eserin kendisi, yani insan olduğu öğretilir. Bu ifade, Tanrının insanın içinde var olduğunun anlatımından başka bir şey değildir. |