AHMET ÜNAL
batidunyasi-ezoterizm1
BATI DÜNYASI VE EZOTERİZM (İSMAİLİLER VE TEMPLİERLER) 1
Bu karşılaşmalar Gilde'lerin, doğudaki Batıni meslek loncaları ile giderek benzeşmelerini sağladı. Bu benzeşmede Gildelere en büyük etkiyi, İsmaililer ile son derece iyi ilişkiler içinde bulunan Templier Şövalyeleri yaptı. Teplierler, emirleri altındaki Gilde mensuplarının bünyelerindeki Ezoterik öğretiyi daha da geliştirmelerini sağladılar. Avrupa'ya dönen Gilde mensupları da, aynı örgütün Fransa'daki nispeten laik benzeşi olan Confreries'de (kardeşlik) benzeri gelişmelerin oluşmasına neden oldular.
Templier Şövalyeleri 1118 yılında "İsa'nın Fakir Askerleri" adı altında, San Bernardo Di Chiaravalle adlı bir piskopos ve onun yeğeni Şövalye Hugs De Payens tarafından kuruldu. De Payens ve farklı ülkelerden seçilen sekiz Şövalye daha Kutsal Toprakları kafirlerden korumak ve muhtaç kimselere yardım etmek amacıyla 1119 yılında Kudüs'e gittiler(4). Kudüs Hristiyanlar tarafından, Fatımilerin elinden alınmıştı. Ancak Fatımiler bunu büyük bir kayıp olarak görmediler. Aksine, Müslümanlığın, en az Katoliklik kadar tutucu kesimi olan Sünnilerle savaştıkları için, Hristiyanlarla ittifaka girdiler. Kudüs'ü geri alabilmek için Haçlılarla savaşanlar Sünniler'di çünkü, Kudüs onlar için de kutsal bir şehirdi. Fatimilerin günümüzdeki ardılları olan Dürziler, Mezhebe ait ritüellerde Haçlılarla Batıni Müslümanlar arasındaki dayanışmanın örneklerini göstermektedir. Bu mezhebin bünyesindeki Hristiyan kökenli bazı inanışların altında da söz konusu işbirliği yatmaktadır.
Selahattin Eyyubi'nin 1171 yılında Fatimi devletine son vermesi, Sünni iktidarla sürekli mücadele içinde olan İsmaililer ile Haçlıların dayanışmasını daha da artırdı. İsmaililer'in en radikal kolu olan Hasan Sabbah fedaileri ile, Haçlıların önde gelenleri Şövalyeler arasında zaman içinde özel bir bağ oluştu (5).
Kudüs'e gelmelerinden sonra, Kral Baudouin II tarafından Süleyman Mabedini korumakla görevlendirilen ve mabedin yerinde M.S. 540'da Bizans İmparatoru Jüstinyanus tarafından inşa edilmiş bulunan kilisede kendilerine yer verilen "İsa'nın Fakir Askerleri", yeni görevleri nedeniyle isimlerini değiştirdiler ve "Knights Templar" (Mabet Şövalyeleri) adını aldılar. Bir süre sonra bu Şövalyelere ve örgütlerine kısaca "Templierler" denilmeye başlandı.
Şövalye De Payens ve beraberindekiler Kudüs'e geldikten kısa bir süre sonra İsmaililer ile karşılaştılar. Gilde mensubu rahiplerden Şövalyeler hakkında bilgi alan ve onların Hristiyan camiası içindeki en etkili ve bilgili kişiler olduğunu öğrenen Hasan Sabbah, Mabet Şövalyeleri ile görüşmeyi özellikle istedi. Bu isteğin altında, Templierler'in eski bir Batıni doktrin mabedini koruma görevini üstlenmeleri ve mabet içinde bazı kaybolmuş sırları açığa çıkarmak için yaptıkları araştırmaların da etkisi vardı. Bazı araştırmacılar, De Payens'in amcası olan piskopos Chiaravalle'nin Avrupa'da yaşayan Kabbalacılardan, mabedin temellerinde gömülü olan bazı Ezoterik sırların yerlerini öğrendiğini ve tarikatı da sırf bu sırların bulunması için kurduğunu ve Kudüs'e gönderdiğini öne sürmektedirler. Kimi iddialara göre, aralarında kaybolan bir kutsal kelimenin yazılı olduğu taş levha da dahil olmak üzere, sırların büyük bölümü Şövalyeler tarafından mabedin temelleri arasında ortaya çıkarılmıştır.
Hugs De Payens ve diğer Şövalyeler, davet üzerine, Hasan Sabbah'ı Alamut kalesinde ziyaret ettiler. Burada Sabbah'ın kurduğu sistemi gözleriyle gören Şövalyeler, örgüt ve Batıni doktrin hakkında da ilk ağızdan bilgiler aldılar. Kudüs'e geldikleri sırada Katolik inancın en önde gelen savunucuları arasında yer alan Templierler, Hasan Sabbah ve Dailerini tanıdıktan, İsmaili öğretisini derinlemesine inceledikten sonra, Katolik inanç tarzından giderek uzaklaşılar ve akılcılığı ön plana çıkaran Ezoterik doktrine bağlandılar. Templier'lerdeki bu inanç değişikliği, kurdukları güçlü örgüt sayesinde tüm Avrupa'ya yayılırken, Katolik kilisesinin de giderek zayıflamasına yol açtı. İsmaililerle ilişkileri Templierler'in tüm felsefesini değiştirmişti ancak bu ilişki, örgütün sonunu getiren suçlamayı da bünyesinde barındırdı. Templierleri yok etmek için bahane ararken Papalık, tarikati "Müslümanlarla ilişki kurmak ve hatta Müslümanlaşmakla" suçladı.
Templierler Hasan Sabbah'dan Ezoterik öğreti ile birlikte bir şeyi daha öğrendiler; gerçek inançlarını saklamayı ve iyi birer Hristiyan gibi görünmeye devam etmeyi. O kadar ki, 1128 yılında Papa Honarius, gösterdikleri yararlılıklar nedeniyle tarikatin şubelerinin tüm Hristiyan dünyasında açılmasına izin verdi. Yine Papa, 1139 yılında da Templierler'in herhangi bir dünyevi ve dini otoriteye tabi olamayacağını ve sadece Papanın kendisine karşı sorumlu olduklarını açıkladı. Bu izin ile Templierler'in üzerinden her türlü şüphe ve dini baskı kalkmış oldu.
Şövalyeler, Hristiyan görünme zorunluluğu ile Ezoterik inançlarını birarada tutabilmek için üzerine yemin etmek üzere, Ezoterik bir yapısı bulunan Yohanna Incili'ni seçtiler. Templierler'in bu seçimi diğer Şövalye örgütlerini de etrkiledi. Her türlü girişimde Templierler'i örnek alan diğer Şövalye örgütleri de aynı İncil üzerine and içmeye başladılar. Öyle ki, Şövalyelik kurumunun bir diğer ünlü mümessili olan ve savaşlarda yaralananlara yaptıkları yardımlardan dolayı kendilerine "Hospitalierler" denilen Şövalyelerin bir diğer adı da, "Sen Jan Şövalyeleri" idi. Daha önce belirtildiği gibi, İsa öğretisinin Ezoterik içeriğini anlatan İncil, Sen Jan tarafından kaleme alınmıştı.
Örgütlenmelerini İsmaili teşkilatı yapısını örnek alarak gerçekleştiren Templierler, disiplin, hiyerarşi, tarikatın başkanı olan "Büyük Üstada mutlak bağlılık ve itaat gibi gibi İsmaili.uygulamalarını sürdürdüler. Üç dereceli bir inisiasyon sistemi kurdular. "Mass" adı verilen ayinlerde, Kutsal Ruh'un sembolü olarak kabul ettikleri ekmeğe, kirli olabilecek elleriyle değmemek için eldiven giyen Templierlerin önlükleri de koyun postundan yapılmıştı ve beyazdı. Templier'lerin yanlızca önlükleri ve eldivenleri değil, tüm giyisileri beyazdı. Bu geleneği de İsmaililer'den alan Templierler, tek fark olarak, göğüslerinin üzerine Haçlıların sembolü olan kırmızı bir Haç diktirirlerdi.
Tarikata üyeler ketumiyet yemini ederek alınırlardı ve yeminini bozanlar bunu hayatlarıyla öderdi. Şövalyeler birbirlerine "Kardeş" diye hitap ederlerdi. Üç dereceli örgütlenme yapılarında ilk derece sahiplerine, daha yukarı dereceli üyelere hizmet etme zorunluluğu nedeniyle "Serving Brothers" denilirdi. İkinci derecede birer "Chaplaini" olan tarikat üyeleri, Şövalye, "Knight" unvanını ancak en üst derecede elde edebilirdi. |