AHMET ÜNAL
fuzulidivani1
FUZULİ DİVANI 2 1.3. Dört Halife: Divanda dört halifeden gül ile ilişkilendirilerek kendisine dua edilen tek halife Hz. Ali'dir. Hz. Ali, dördüncü halife, ilk imam, yüksek insanî ve ahlakî vasıflara sahip keramet göstermiş bir velidir. Divanda üç na‘tta övülen Hz. Ali, can gül bahçesinin gülü olarak nitelenmiş ve kendisine dua edilmiştir. Ya‘nî gül-i gül-zâr-ı cân Haydar imâm-ı mü’minân Ol kim anadır bî-gümân miskîn Fuzûlî bir gedâ 2. Ahlak: Gül bahçesi unsurlarından olan gül, gonca, diken, gül dalı ve bülbül vasıta kullanılarak nasihat edilmiş, hayatlarına olumlu anlamda katkıda bulunmaları için insanlara yol gösterilmeye çalışılmıştır. Felek, kuru dikenden boş yere taze gül yaprağı çıkarmaz, bununla her sıkıntının sonunda rahatlık olduğunu açıklar. Felek, gül ve dikeni aynı dalda bulundurmakla dünyada diken besleyerek gül elde edildiğini basiret ehline gösterir. Belâ zımnında râhat olduğun izhâr eder halka Felek bî-hûde hâr-ı huşkden gül-berg-i ter vermez Dikensiz gül olmaz, yani iyi ve güzel olan her şeyin az veya çok sıkıntı veren bir yönü vardır. Gül elde etmek için dikene su vermek boşa gitmez, çünkü dikensiz gül olmaz. Dikenin güle her an arkadaş olması ona zarar vermez. Dikene ilgi göstermesi gülün değerini düşürmez, dikene süs vermesi gülün aşağılanıp hakir görülmesine sebep olmaz: Sîne-i çâkimden eksik etme tîr-i gamzeni Ey gül-i ra‘nâ bilirsin kim gül olmaz hârsız Ferrine vermez halel hâr ile kılmak iltifât Zîb ü zînet verdigiyçin hâra olmaz hâr gül İnsanın ömrü gül mevsimi gibi kısadır. Dünya için kederlenenler, sanki gül goncası gibi ömrün geçici olduğunu bilmezler. Gül dalına bakılarak dünyanın hâli anlaşılabilir. Gül dalı önce çeşitli renklerle süslenir, sonra süslerin hepsi alınıp dal çıplak bırakılır. Güneş battığında dünyayı karanlık kaplar, gül devri geçince de gül bahçesindeki gül fidanının değeri kalmazi Fenâ-yı ömrden gûyâ degiller gonce tek vâkıf Olar kim özlerin dünyâ için dil-teng tutmuşlar Ey Fuzûlî dehr hâlin şâh-ı gülden kıl kıyâs Kim verip evvel tecemmül sonra uryân eylemişSıkıntı ve mutluluk geçicidir. Dünya gül bahçesinde goncaları ve gülleri gören arif, sıkıntı ve mutluluğun geçici olduğunu anlar. Açmamış ve sıkıntılı goncaların bir gün açılıp rahatlayacağını, açılıp ferahlamış güllerin ise vakti geldiğinde yapraklarını döküp güzelliklerini kaybedeceklerini bilir: Bu çemende gonceler güller gören ârif bilir Kim sebât üstünde kalmaz hîç kabz u inbisât 3. Cemiyet: Bu bölümde gül ile ilgileri ölçüsünde tarihî şahsiyetler, edebî hikâye kahramanları ve sosyal hayata dair unsurlara yer verilmiştir. 3.1. Tarihî Şahsiyetler: Dönemin devlet adamlarından Kânûnî Sultan Süleyman, Rüstem Paşa, Cafer Paşa, Ayas Paşa ve Seyyid Mehmed Gâzî'ye sunulan kasidelerde gül ve güle dair unsurlarla ilgi kurularak bu devlet adamları övülmüştür. 3.1.1. Kânûnî Sultan Süleyman: 1520-1566 yılları arasında 46 yıl süren hükümdarlığı sırasında Osmanlı devletini bir cihan imparatorluğu yapmış, dirayeti, adaleti ve kanunlarıyla, ilim, irfan ve sanat ehlini himaye etmesiyle tanınmıştır. Divanda kendisine dört kaside sunulan Kânûnî, hilafet gül bahçesinin gülü şeklinde nitelenerek övülmüştür. Gül, saadete ermiş bir sultan olan Kânûnî'nin güzel huyundan neşe, sevinç ve ferahlık kazanmıştır. Kânûnî'nin devleti bahar, halifeliği gül bahçesi, kendisi ise hilafet gül bahçesinin gülüdür. Dünya onun devletinin baharıyla aydınlanalı, gül, dikenin eziyetini görmemiştir: Ol gül-i bâğ-ı hilâfet kim bahâr-ı devleti Âlem-efrûz olalı görmez cefâ-yı hâr gül Kânûnî, devlet gül bahçesinin fidanıdır; gül dalı gibi, lütfundan dostlara gül, düşmana diken verir. Bahçıvana seslenilerek, ülkeyi adaletle yöneten Kânûnî'nin devri olduğu için, gülün zulmedip gül bahçesini ateşe vermekten sakınması, gülün, gonca gibi gömleğini parçalamaması ve tutarsız hareketlerinden tövbe etmesi gerektiği; bu uyarıları dikkate almadığı takdirde durumun hemen sultana (Kânûnî'ye) bildirileceği ve uygunsuz hâlinden dolayı gülün, sultanın kahrına uğrayacağı ifade edilmiştir: Ol nihâl-i gül-şen-i devlet ki şâh-ı gül kimi Lutf u kahrından verir ahbâba gül a‘dâya hâr Yoksa nâ-geh sûret-i hâli olur sultâna arz Kahra uğrar muktezâ-yı vaz‘-ı nâ-hemvâr gül Kânûnî, kahredici güce sahiptir, haksızlığa izin vermemiş ve suç işleyeni cezasız bırakmamıştır. Kânûnî devrinde hava, güle birazcık eziyet ettiği için su kabarcığının içerisine hapsedilmiştir. Kânûnî'nin dünyayı yakan kahrının kuvvetli esen rüzgârından haberdar olalı, şer ehlinin fitne bahçesi, gül açmaz olmuştur: Sarsar-ı kahr-ı cihân-sûzından âgâh olalı Açmaz oldı bûstân-ı fitne-i eşrâr gül 3.1.2. Rüstem Paşa: Kânûnî'nin sadrazamı ve damadıdır. Divanda Rüstem Paşa'ya bir kaside sunulmuş, Paşa bu kasidede vezirlik gül bahçesinin taze bir gülü olarak nitelenmiştir: Tâze gül-zâr-ı vezâretde açılmış bir gül Vermiş âfâka nesîm-i eseri lutf-ı İrem 3.1.3. Cafer Paşa: Kânûnî devri sadrazamlarındandır. Divanda Paşa'ya dört kaside sunulmuştur. Cafer Paşa, emirlik baharının gülü, felek ise Paşa'nın emrine itaatte fermanlı bir köle olarak görülmüştür: Gül-i bahâr-ı emâret Cenâb-ı Ca‘fer Beg Ki tav‘-ı re’yinedir çarh bende-i fermân 3.1.4. Ayas Paşa: Kânûnî devri Bağdat valisidir. Divanda Ayas Paşa'ya yedi kaside sunulmuş, Paşa bu kasidelerde adalet baharının gülü olarak nitelenmiştir. Ayas Paşa, devlet gül bahçesinin baharıdır. İkbal bahçesinin gülü, hüner bağının servisi, edep göğünün parlak ayıdır. Adalet baharının gülü, cömertlik gül bahçesinin fidanı, lütuf bahçesinin çiçeği, kerem gül bahçesinin servisidir: Gül-i bahâr-ı adâlet nihâl-i gül-şen-i cûd Şükûfe-i çemen-i lutf u serv-i bâğ-ı kerem Yasemin mecmuası, yaban gülü kitabı ve gonca tomarı açıldıkça Paşa'nın güzel ahlakını anlatırlar. Bülbüle vahdet halvetinde güle kavuşmak nasip olursa şaire de gül yanaklı Paşa'nın yüzünü görmek kısmet olacaktır. Kemâl-i hüsn-i ahlâkın beyân eyler açıldıkça Semen mecmû‘ası nesrîn kitâbı gonce tûmârı 3.1.5. Seyyid Mehmed Gâzî: Bağdad kadısıdır. Divanda Seyyid Mehmed'e bir kaside sunulmuştur. Seyyid Mehmed, bu kasidede Hz. Muhammed soyu gül bahçesinin gülü olarak nitelenmiştir: Gül-i gül-zâr-ı ıtret-i nebevî Çemen-ârâ-yı millet-i zehrâ 3.2. Edebî Hikâye Kahramanları: Bu bölümde gül ile ilgileri oranında edebî hikâye kahramanlarından Mecnun ve Züleyha'dan bahsedilmiştir. 3.2.1. Mecnun: Leylâ vü Mecnûn mesnevisinin erkek kahramanı ve divan şiirinde âşık sembolüdür. Leylâ'nın aşkıyla çölleri mekân edinmiş, ölünceye kadar çöllerde yaşamıştır.Mecnun ölmüş ve çölden ayağını çektiği hâlde ayağına batıp çekilen dikenler hâlâ kanlı güller vermektedirler: Çekdi Mecnûn ayağın bâdiyeden lîk verir Kanlı güller ayağından çekilen hâr henûz 3.2.2. Züleyha: Yûsuf u Züleyhâ mesnevisinin kadın kahramanıdır. Hz. Yusuf'u rüyasında görüp âşık olmuş, ondan haber verenlere servetini bağışlamış, bir gün Hz. Yusuf'u odasına davet edip kapıyı kapatmış ve ondan murat dilemiştir. Hz. Yusuf bu isteği reddedip kaçmaya başlayınca Züleyha, Hz. Yusuf'un gömleğini arka kısmından tutup yırtmış, ona iftira etmiş ve zindana attırmıştır. Gül goncasının kapalı hâli, Züleyha'nın Hz. Yusuf'tan murat dilediği odaya, gülün taç yaprakları ise Züleyha'nın odasından yırtık gömleğiyle çıkan Hz. Yusuf'a benzetilmiştir: San Züleyhâ halvetidir gonce-i der-beste kim Çıkdı andan dâmen-i çâkiyle Yûsuf-vâr gül 3.3. Sosyal Hayat: Bu bölümde gül bahçesi unsurlarıyla ilişkilendirilmiş padişah ve çevresi, savaş aletleri ve terimleri, eğlence meclisi, süs eşyaları, giyim kuşam, mimarî, yazıyla ilgili araç gereçler, aydınlatma araçları, bazı tipler ve meslek erbabı, âdet ve geleneklere yer verilmiştir. 3.3.1. Padişah ve Çevresi: Gül, bahçedeki çiçeklerin en güzeli olması ve ona çok değer verilmesiyle çiçeklerin sultanı olarak gösterilmiştir. 3.3.1.1. Sultan (husrev): Gül, bahçedeki diğer çiçeklere göre daha çok değer verildiği için gül bahçesinin sultanıdır. İlkbaharda gül bahçesi, ağaçlar, çiçekler ve diğer yeşil bitkilerle âdeta bir ülkedir, gül ise gül bahçesi ülkesinin sultanıdır: Çemen eyâletine oldı nasb husrev gül Hevâya ebr sıfat hükmin etmege icrâ 3.3.2. Savaş Aletleri ve Terimleri: Konum ve renk itibariyle gül ile komutan ve kın arasında benzerlik ilgisi kurulmuştur. 3.3.2.1. Komutan (serdâr): İlkbahar, tabiatın canlanması ve çiçeklerin açılmasıyla birlikte gönül mülkünü fetheden bir mevsim, gül ise gönülleri fethetmek için baharda açan çiçekler ordusunun komutanı olur: Yetdi ol mevsim ki açmağa gönüller mülkini Ola gül-şende reyâhîn hayline serdâr gül 3.3.2.2. Kın (niyâm): Bıçak ve kılıç gibi kesici aletlerin kabıdır. Gül, kırmızı rengiyle şafak kızıllığına kendisine benzetilen olmuş, kın ile şafak kızıllığı arasında benzerlik kurulmuş, kının rengini gül renkli şafak belirlemiştir. Felek, kalkanını güneşten altın kubbe etmiş, şafağı hilal kılıcına gül renkli kın eylemiştir: Çarh kalkanını zerrîn kubbe etmiş mihrden Mâh-ı nev tîgin şafakdan eylemiş gül-gûn niyâm 3.3.3. Eğlence Meclisi: Divanda renk ve şekil ilgisiyle gül ile eğlence meclisi unsurlarından şarap, kadeh ve mutrib(Bkz. Bazı Tipler ve Meslek Erbabı) arasında benzerlik kurulmuştur. 3.3.3.1. Şarap (mey, bâde): Kırmızı şarap, mey-i gül-reng, mey-i gül-gûn(G.20/4), bâde-i gül-gûn, şarâb-ı gül-fâm, mey-i gül-fâm ve gül-gûn şarâb gibi ifadelerle anlatılmış, hayalî ve güzel sebeplere konu edilmiştir. Gül renkli şaraptaki görüntü sevgilinin sarhoş gözünün yansıması değildir, kadeh, gözünü açmış ve sevgilinin yüzünün âşığı olmuştur. Gül renkli şarabın verdiği hararet sevgilinin yanağını kırmızı güllere döndürmüş, bu güllerden (gül renkli şaraptan) onun yanaklarında nice gül bahçeleri açılmıştır: Ârızın gül gül edipdir mey-i gül-gûn tâbı Veh ki bir gülden açılmış nice gül-zâr sana Rint âşık, Ramazan'da şarap içmez. Gül renkli şarap için bayram hilalini hasretle gözlemesi rint âşığın gözlerine kara su indirir. Âşığın gül renkli şaraba ümitle heves etmesi, sarhoş olup haddini aşmasından ve sevgilinin eteğini tutma isteğinden kaynaklanmıştır. İntizâr-ı mey-i gül-reng ile bayram ayına Baka baka inecekdir gözümüze kara su 3.3.3.2. Kadeh (câm): Câm, şarap kadehidir; gül-gûn câm ve gül-fâm kadeh ise gül renkli şarap dolu kadehtir. İlkbahar gül mevsimidir, gülün açıldığı ve gül renkli şarap dolu kadehin döndüğü mevsimdir. Gül fidanının dalındaki kırmızı güller, şekil ve renk olarak kırmızı şarap dolu kadehlerebenzetilmiş, kendisi de bir fidan olan sâkî sevgiliden güle benzeyen içi şarap dolu kadehinigöstermesi istenmiştir. Gül, bir önceki bahar mevsiminin bitmesiyle şarap içmemeyetövbe edenlere ilkbaharın gelmesiyle tekrar şarap kadehini sunmuş, baharın sevinciyle birlikte tövbelerini bozup şarap içmelerine sebep olmuştur: Çıkmış iken bezm-i gül-şenden yine avdet edip Câm-ı mey sundurdı ehl-i tevbeye tekrâr gül 3.3.4. Süs Eşyaları: Süs eşyası olarak kıymetli taşlardan altın ile gülün ortasında daire şeklindeki sarı tohumlar, güzel kokulardan gül suyu ile sevgilinin teni, kına ile gül yaprağı arasında ilgi kurulmuştur. 3.3.4.1. Altın (zer): Sevgili, gül bahçesini gezmeye çıkar. Gül, saba yeli habercisinden sevgilinin gül bahçesini gezeceğini öğrenince onun ayağına saçmak için altınlar hazırlar: Seyr-i gül-zâr etdigin peyk-i sabâdan fehm edip Genc-i zer kılmış müheyyâ kılmağa îsâr gül 3.3.4.2. Gül Suyu (gül-âb, cüllâb): Gülün taç yapraklarının damıtılmasıyla elde edilen hoş kokulu bir sıvıdır. Gül suyunun rahatlatma ve iyileştirme özelliği vardır. Gül bahçesinde her derde deva bulunur, sanki goncanın hokkasında şifa veren gül suyu vardır. Dünya, ilkbahardasıkıntılarından kurtulur, nisan bulutu feyzinin gül suyuyla huzur bulur Bulunur her derde istersen gül-istânda devâ Hokkasında goncenin san kim şifâ cüllâbı var Sevgilinin teni, gül suyu gibi saf ve güzel kokuludur. Sevgilinin ipek elbisenin altındakiteni kristal bir kap içindeki gül suyu gibi berraktır(Muh.1/1). Sevgilinin yanağının yansıması suya, saçı da toprağa gölge salar; bu yansıma, toprağı amber, suyu ise gül suyu yapar: Aks-i rûyun suya salmış sâye zülfün toprağa Anber etmiş toprağın adın suyun ismin gül-âb 3.3.4.3. Kına (nigâr): Kına ağacının kurutulmuş yapraklarından elde edilen, saç ve elleri boyamakta kullanılan yeşil tozdur. Yasemin yanaklı sevgili, baharda gül bahçesini gezmeye çıkarken gül yüzünün üzerine misk kokulu sümbül saçını dökmüş, narin ayağına gül yaprağı gibi kına yakmıştır: Seyr ile saldı bâğa güzer ol semen-izâr Envâ‘-ı zîb ü zînet ile fasl-ı nev-bahâr Dökmüş gül üzre sünbül-i gîsû-yı müşg-bâr Yakmış latîf ayağına gül-berg tek nigâr 3.3.5. Giyim Kuşam: Dönemin giyim kuşamından elbise ile gül arasında renk ilgisi kurulmuştur 3.3.5.1. Elbise (hil‘at, gönlek, don): Sevgilinin elbisesi gül renklidir. Sevgili, gül renkli elbise giyip gezmeye çıkar, her yanı dolaşıp döndüğünde yüzlerce âşığının kanına girmiş olur.Gül yüzlü sevgili, gül renkli gömleği ve kırmızı kıyafetiyle ateşten elbise giyip âşıklarını ateşlerde yakar. Sevgili, gül renkli kırmızı elbisesiyle at üstünde dolaşınca âşığın gözü ciğer parçalarını gözyaşı üzerinde her yana gezdirir: Ey giyip gül-gûn demâdem azm-i cevlân eyleyen Her taraf cevlân edip döndükçe yüz kan eyleyen 3.3.6. Mimarî: Divanda gül ile mimarî alanına giren unsurlardan mimar (Bkz. Bazı Tipler ve Meslek Erbabı), tuğla ve çivi arasında renk ve şekle dayanan benzerlik ilgisi kurulmuştur. 3.3.6.1. Tuğla (hışt): Hışt, tuğla demektir. Gül goncasının bir düzen içerisinde üst üste dizilmiş olan kırmızı taç yaprakları birer kırmızı tuğladır. Bir duvar ustası olarak düşünülen gül, altın hazinesine benzetilen ortasındaki sarı tohumları korumak için renkli tuğlalar olan katkat kırmızı yapraklarla duvar örecektir: Berg-i güller sanma rengîn hıştlar cem‘ eylemiş Çekmege ol genc-i zer hıfzına bir dîvâr gül 3.3.6.2. Çivi (mismâr): Goncanın yuvarlak kısmı çivinin başına, goncayı taşıyan dal ise çivinin ince ve uzun olan çubuk bölümüne benzetilmiştir. Gül bahçesindeki gül goncası,yeşilliğin tahtı seher yeli tarafından kıpırdatılmasın diye gölgesinden bir çivi çakmaktadır: ...... 3.3.7. Gül Bahçesi (gül-istân, gül-zâr, gül-şen): Gül bahçesi, genelde bütün ağaç, çiçek ve yeşil bitkilerin, özelde ise gülün yetiştiği mekândır. Gülün âşığı olan bülbülün figan ettiği yerdir. İlkbaharda gezme, yeme, içme ve eğlenmenin merkezidir. İlkbaharda gül bahçesinde rengârenk çiçekler açar. Baharda her taraf yeşil bir örtüyleörtülür ve gül bahçesinin gelinleri olan çiçeklerin duvakları açılır. Gül, yapraklarını açarak dünyayı sevindirir. Lale, kadehini tutar ve Bugün kimin elinde kadeh varsa Cem odur, der. Nergis, beyaz yaprak tabakasının üzerindeki sarı yapraklarıyla sevgilinin ayağına saçmak için başında gümüş tepsi içerisinde altın taşır: Hevâ arâyis-i gül-zâra oldı çehre-güşâ Bahâr gül-şene giydirdi hulle-i hadrâ Sana gül-şende nisâr etmek için her nergis Götürüpdür başa altın dolu bir sîm tabak Bülbül, gül bahçesinde gül için devamlı olarak feryat eder. Saba yeli, gülün açılmasını sağlar ve ilkbaharda bülbülü gül bahçesine davet eder. Bülbül, seherde gül bahçesinde orgunuçalmaya başladığında âşıklara kalkıp bülbülün kendileri için çaldığı orgu dinlemelerisöylenir. Yine kıldı sabâ gül-zâra da‘vet bülbül-i zârı Yine kumrî makâm etdi fezâ-yı sahn-ı gül-zârı Gül bahçesine seyrana çıkılır. Güneşi kıskandıracak kadar aydınlık yüzlü sevgili, gül bahçesine gezintiye çıkınca şebnem onun ayağının önüne parlak inciler saçar. Servi boylu sevgili hançerini çekip gül bahçesine çıkınca güllerin yaprakları kana boyanıp parça parça olur: Gül-zâra çıkdı seyr ile ol reşk-i âftâb Şebnem nisârın etdi yüküş lü’lü-i hoş-âb Gül bahçesi, ilkbaharda yeme, içme ve eğlenmenin merkezi olur. Bahar, gül bahçesinde seyredilmesinin zevki şarap neşesi veren bir meclis düzenler. Gülün güldüğü, nergisin açıldığı, lalenin kadehini çiyden doldurduğu ilkbahar mevsiminde yemek ve içmek için âşığın birçok sebebi vardır. Âşık, gül bahçesinde içmek üzere gönül kanından saf şarabı olduğu için baharda gül bahçesine rağbet gösterir: Güldi gül açıldı nergis lâle doldı jâleden Ey hoş ol kim işret ü ayş etmege esbâbı var Ger Fuzûlî meyl-i gül-zâr etse fasl-ı gül n'ola Ayş için hûn-âbe-i dilden şarâb-ı nâbı var Tâ serîr-i sebzeyi depretmeye tahrîk-i bâd Sâyesinden urdı her dürcüne bir mismâr gül... |
Bugün 278 ziyaretçi (361 klik) kişi buradaydı.