AHMET ÜNAL
hilafetinosnliyegecisi
![]() |
|||||||||||||||
Hilafet'in Osmanoğullarına Geçişi.
Memlük devleti Halifeyi ve Mukaddes şehirleri (Mekke – Medine – Kudüs) bünyesinde bulundurmakla İslam dünyasında üstünlük kurmuş bulunuyorlardı. Kudüs’ün aynı zamanda Hıristiyan âleminin mukaddes şehirlerinden olması Memluk devletini Hristiyan âlemi ve Hristiyan hacılar üzerinde etkili kılıyordu. Fiilen Yavuz Sultan Selim’in Merc-i Dabık zaferini müteakip Halep’e girmesi ile, resmen de Mısır’ın fethi ile Memlük uhdesindeki (bünyesindeki) bu manevi üstünlük Osmanoğlulları aracılığı ile Türkiye’ye geçmiştir. Esasen Yavuz’un Mısır Seferi, İslam Birliği Projesini gerçekleştirmek amacı güdüyordu. İran’ın Şii hilafet propagandasının Türkiye’yi tehdit’e başlaması da bu projenin gerçekleştirilmesini acil bir gereklilik haline getirmişti. Zaten o dönemde Türkiye çapında devleşen bir devletin şu veya bu şekilde manevi sahadaki üstünlüğü eline alması gerekiyordu MISIR’A DOĞRU
Muharebede Memluk Sultanı Kansu Guuri Maktul düştü. (Kansu’nun oğlu Mehmet Bey’i Yavuz 1518’de İstanbul’a yollamıştır. II. Kansu’nun yerine bu oğlu değil yeğeni Tumanbay seçilmiştir. ) Bu Suretle 24 Ağustos 1516 ‘da Cereyan eden Merc-i Dabık Muharebesini ( ki kuvvetle muhtemelen vuruşma 8 saat sürmüştür ) kazanan Osmanlılar 28 Ağustos 1526’da Halep’e girdi. III. Mütevekkil’in babası Müstemsik, 1509′da oğlu lehine hilafetten çekilmiş ve Mütevekkil halife olmuş ve 7 yıl bu makamda kalmıştır. Yavuz Halep’e girdiğinde III. Mütevekkil’den fiilen hilafeti devir almasına rağmen, Mısır bunu tanımamış Mütevekkil’in babası ve Selefi olan Müstemsik ‘i oğluna vekil ilan etmiştir. Yavuz Selim ertesi yıl Mısır’ı da alınca Müstemsik bu vekâletten düşmüştür. Yavuz Müstemsik’i çok ihtiyar olduğu için İstanbul’a getirmemiştir.
Tarihte ancak İran (Pers) imparatoru Kambiz ve ondan 193 yıl sonra Makedonyalı Büyük İskender Sina yarımadasını geçip Mısır’ı fethetmişlerdir. Bu geçişlerden 1.’si MÖ. 525, 2.’si MÖ. 332’de olmuştur. Ancak Büyük İskender’in ki tam bir geçiş sayılmaz. Çünkü kuvvetlerinin büyük kısmını gemiye bindirip denizden İskenderiye ye sevk etmiştir. Sina çölünü geçmeyi Moğollar ve Timur yani dünyayı aşan büyük cihangirler bile göze alamamışlar, tecrübe dahi etmemişlerdir. Sina Çölünde hayat yoktur. Akrep, yılan bit ve sinekler hayvanlar alemini teşkil eder ve insanı asla rahat bırakmazlar. Gündüz
Yavuz bu çölü 13 günde geçmiştir.50 km ‘lik yolu 1 günde geçtiği gibi bazen geçilen mesafe 18 km’ ye kadar inmiştir. Ortalama günlük yürüyüş 30 km olmuştur. (Bu suretle Yavuz 30 derece enlemine kadar inmiştir. Başka hiçbir Osmanlı Hükümdarı sefer maksadıyla bu kadar güneye inmemiştir. Kanuni ve 4. Murat Bağdat’a kadar gelmişlerdir ki ancak 33 derece enlemidir.) MUHAREBE Memlük imparatorluğunu haritadan silen büyük meydan muharebesinin geçtiği Rîdaniye, Kahire’nin kuzeydoğu banliösüdür. Tumanbay Kahire’yi fevkalade tahkim etmiş ve ordusunu iyice hazırlamıştı. Memlük planına göre Yavuz Kahire yakınlarındaki Adiliye mevkiinde bozulacak, Osmanlı ordusu Mısırdan çekilmeye mahkûm olacak ve Sina çöllerinde yok edilecekti. Ondan sonra Suriye’ye yürünerek geri alınacaktı
Memlukların 200 çakılı topu vardı. Osmanlılarda olduğu gibi seyyar topları yoktu. (Düşman Osmanlı topları karşısında aciz kalmıştır. Yavuz Mısır seferinde ilk defa içi yivli toplar kullanmıştır. Avrupa da yivli toplar ilk defa 1868’de Almanlar tarafından keşfedilmiştir. Yavuz’u bu yivli topları halen İstanbul’da askeri müzededir. Keza ilk defa olarak dökülmüş ve arka arkaya 5 ve 10 gülle atan toplar Ridâniye de kullanılmış ve parlak netice alınmıştır.) Memlükler Osmanlıları kesin şekilde Âdiliye’de bekliyorlardı. Zira ordunun geçebilmesi için tek açık ve müsait yol burası idi. Burası açılmadan da Kahire’ye giriş mümkün değildi. 200 Memlük topunun ağzı Âdiliye de düşmana doğru çevrilmişti. Ancak bu toplar çakılı idi. Yani düşman Karşıdan gelmedikçe ateşi faydasız olurdu çünkü istenilen yöne çevrilebilme özellikleri bulunmuyordu. Sinan Paşa Memlük tahkimatı durumunu Yavuz’a rapor edince, Yavuz Adiliye ye karşı bir gösteriş taarruzu yapmak üzere birkaç alayı görevlendirdi. Kendisi Ordusu ile güneye inerek Mukattam dağını dolaştı. Bu suretle Memlük mevzilerinin arkasına düştü. Memlükler böyle bir şeyi akılarından bile geçirmiyorlar, Sina çölünü geçerek gelen bir ordunun Mukattam dağını dolaşmasını mümkün görmüyorlardı. Bu manevra bile Memlükler için savaşın kaybı sayılabilirdi. Bu suretle Memlüklerin çakılı topçusu aksi istikamete mevzilenmiş olduğu için tek bir gülle bile atamadı.
Osmanlılar 24 Ocakta Kahire’ye girdi. Çete Muharebeleri veren ve hala ümidini yitirmeyen Tumanbay ile meşgul olmak üzere Yavuz bizzat 26 Mart’ta Kahire’nin Karşı yakasına, Nil’in batısına Cizre’ye geçti. (Piramitler buradadır)
Tumanbay’a Osmanlı teşkilatında mühim vazifeler verilmesi beklenirken, işler karıştı. Memlük hizmetinden Osmanlı hizmetine girmiş olan büyük Memlük ricali Yavuz’u ve vezirleri daimi şekilde tazyik ettiler. Tumanbay’ın hayatta kalırsa ilk fırsatta kendilerinden intikam alacağı ve devlete de baş kaldıracağını sıklıkla dile getirdiler. Bu düşünceye Osmanlı hizmetindeki diğer görevlilerinde de taraftar olması üzerine Tumanbay 15 gün sonra idam edildi. Memlük devletinin düşmesinden sonra Mekke şerifi oğlunu Kahire’ye gönderdi. Mukaddes makamların (Kâbe , Ravza-i Mutahhara = Hz. Peygamber’in Türbesi vs ) anahtarları , Mekke ve Medine’deki Mukaddes Emanetler Yavuz’a Sunuldu. Bu suretle 6. Temmuz 1517’de Hicazda Türkiye Devletine dâhil oldu. (Fetihname-i Diyar-ı Arab , 66a-b) Öztuna, Yılmaz, Yavuz Sultan Selim, Bky, 2008. |
|||||||||||||||
http://tarihvemedeniyet.org/ | düzenleme: http://ahmet-unal.tr.gg |
Bugün 95 ziyaretçi (97 klik) kişi buradaydı.