DİDO (ELİSSA)
Kartaca Kraliçesi Dido'nun efsanesi, M.Ö. 70- M.Ö. 19 yılları arasında yaşamış Latin şair Pblius Maro Vergilius tarafından M. Ö. 29 yılından itibaren kaleme alınan
|
Aeneis destanına içli bir sevda romanı olarak girmeden önce de vardı. Destan öncesindeki efsane şöyle anlatılırdı: Mutsuz aşklarıyla bilinen Elissa, söylenceye göre Kartaca’nın kurucusu ve Tir prensesidir. Babası, bir Fenike kenti olan Tyros’un kralı Mattan (Mutto)’dır. Bunlar iki kardeştirler. Erkek kardeşinin adı Pygmalion’dur. Babası öldüğünde Pygmalion henüz küçük bir çocuktur. Ancak küçük Pygmalion’u kral olarak seçen halk, amcası Sicharbas’ı da naip olarak atamışlar ve Elissa’yı onunla evlendirmişler.
Halk tarafından kral seçilen Pygmalion, definelerine göz diktiği amcası Sicharbas’ı öldürtür. Bu korkunç durum karşısında Tyros' tan göçmeye karar veren Elissa, kentin ileri gelenlerinden bir grubun yanı sıra Sicharbas'ın definesini de yanına alarak denize açılır. Yolda giderken gemiden, ağzına kadar dolu torbalar atıyorlarmış denize. Elissa, bu torbaların içinde Sicharbas'ın altınları olduğu varsayımı ile kardeşi Pygmalion’u aldatmaya çalışmış. Oysa torbalar ağzına kadar kumla doluymuş. Uzun bir deniz yolculuğu sonrasında Afrika'nın Libya kıyılarına varmışlar ve orada karaya çıkmışlar. Ancak Elissa ve yanındakiler, Libya’ya varmadan önce Kıbrıs'a uğramışlar. Yanında bulunanlar, Aphrodite Tapınağı’ndan seksen genç kızı kaçırıp kendilerine eş edinirler. Bir süre sonra Libya kıyısına varırlar.
Orada Libya’nın yerli halkı tarafından iyi karşılanırlar. Elissa, yerlilerden bir öküz derisi büyüklüğünde toprak ister. Bu istek, kendilerini çok iyi karşılayan yerli halk tarafından kabul edilir. Yerlilerden toprak sözü alan Elissa, öküz derisini öyle ince şeritler halinde kesmiş ki, epey bir toprağı elde edip oraya bir kent kurmuş. Bu kent, sonradan Kartaca diye anılacak olan büyük Afrika kentidir. Elissa, o kente kraliçe olur. Ancak komşu Gaetullar Kralı Hiarbas, ona talip olup kendisiyle evlenmek ister ve bu isteğini çok sık tekrarlamaya başlar. Elissa, bu isteği tiksintiyle karşılar. Ama komşu krala karşı koyacak kadar güçlü olmadığı için kısa süre önce ölen kocasının ruhunu yatıştırmak amacıyla komşu Hiarbas’tan üç aylık bir düşünme süresi ister. Kraliçe Elissa, üç aylık süre sonrasında ölülerin yakıldığı odun yığınının üzerine çıkıp kendini bir hançerle öldürerek yaşamına son verir.
Ölümünün ertesinde bir tanrıça gibi ululanmaya başlanır. Efsaneyi sahiplenen Roma edebiyat geleneği, Pön Savaşları’nın akabinde, Truva’nın ateşe verilmesinin ardından oradan kaçarak İtalya’ya yerleşen Truva Prensi Aineias’ı Kartaca kıyılarına çıkardıktan sonra başarılarının kimisini Gaetullar Kralı Hiarbas’a mal eder.
Bu efsaneyi dayanak olarak alan Vergilius tarafından ortaya konan Efsane de şöyledir: Elissa, Dido adıyla anılmaya başlar. Sicharbas’ın adı Sychaeus olarak değiştirilir. Destan, Troya Savaşı’ndan kurtulmayı başaran Troya Prensi Aineias'm, Kartaca topraklarına ayak basmasıyla başlar.
Troya düştükten sonra sağ kurtulanlar, yeni bir yurt kurmak amacıyla Aeneas önderliğinde denize açılırlar. Ancak uzun bir yolculuk sonrasında Juno'nun gazabına uğradıkları için İtalya yerine Libya'ya ulaşırlar. Tam o sırada kenti kurmakla meşgul olan Kraliçe Dido, gördüğü Troyalı kahramana hemen âşık olur. Âşık olmakla kalmıyor, devreye giren Aşk Tanrıçası Aphrodite’in hilelerinin de kurbanı olur. Aşkı, onun her şeyi unutmasına yol açar. Vergilius, Kraliçe Dido’nun Aineias’a Troya Savaşı’nı nasıl anlattırdığını dile getirir. Ardından da bir av sırasında fırtına ve doludan kaçan Troyalı kahraman Aeneas ile Kartacalı kraliçenin nasıl bir mağaraya sığındıklarını ve orda Aşk Tanrısı Eros'un kışkırtmalarına boyun eğerek büyük bir aşk ateşiyle birbirinin olduklarını uzun uzun anlatır. Sonra da bütün bu olanlara tanıklık eden Dedikodu Tanrıçası Fama’nın, Dido'nun Aeneas ile seviştiği haberini dünyanın dört bir tarafına yaydığını dile getirir.
Dido, bir zaman sonra Aineias’a karşı duyduğu aşkı kız kardeşi Anna'ya açar. Tam da bu sırada Dido'nun bir yabancıyla sevişmesini rezalet sayan komşu kral Hiarbas, Dido'yı sıkıştırır. Tanrılar, Aineias’a; “kaderinin Dido'nun yanında keyif çatmak değil, İtalya'ya gidip yeni bir kent, bir devlet kurmaktır” diye haber gönderirler. Tanrıların emrine zorunlu olarak boyun eğen Aeneas, Dido’dan habersiz bir şekilde kaçmaya hazırlanır. Dido, durumu fark edince aralarında sert bir tartışma, büyük bir kavga yaşanır. Sevgilisini Kartaca’da tutamayacağını anlayan kraliçe Dido, yaşamına son vermeyi aklına koyar. Büyük bir odun yığını hazırlatır. Aineias'la birlikteliklerini ortaya koyan ne varsa hepsini oraya yığar. O gece yarısı gene tanrıların dürtüsü üzerine Troyalılar, denize yelken açtıklarında Dido, onların gidişlerini gözlemektedir. Onların gidişi sonrasında kılıcının üstüne atılan Dido, yaşamına son verir. Böylece önceden hazırladığı odun yığını, ölüsünün yakıldığı odun yığını olarak anılacaktır.
Kıyıdan uzaklaşan Aeneas, ufukta sevgilisinin yanan mezarından yükselen dumanları gözleriyle tanık olur. Bu serüven Latin şairinin en güzel, en dokunaklı dizeleriyle ifadesini bulmuştur. Kim bilir belki de Anna adı ile anılan kız kardeşi gelecekte Anna Perenna adıyla tapınım gören Roma tanrıçasıyla bir tutulur.
|