AHMET ÜNAL
anadolu-mezopotamya5
ANADOLU VE MEZOPOTAMYA MİTOLOJİSİ 5 BABİLLİLER VE ASURLULAR Babil, Mezopotamya’da, adını aldığı Babil kenti etrafında kurulmuş, Sümer ve Akad topraklarını kapsayan eski bir imparatorluktur. Halkının büyük bir kısmı Sami kavminden olan
Babil’in merkezi bugünkü Irak’ın El Hilla kasabası üzerinde yer almaktadır. Kuzey Babil Devleti ise, Şırnak ilinin İdil ilçesi güneyinde Babil köyünde kurulmuştur. Babillilerin baş tanrısı, Marduk adlı tanrı idi. Babil efsânelerinde Marduk ejderha Tiamat ile dövüşüp onu yener. Yeri, göğü ve insanoğlunu yarattığına inanılan Marduk’un yeryüzündeki temsilcisi kraldı. Marduk dışında toprak, su, gökyüzü, güneş ve ay tanrıları gibi tanrılara tapılırdı. Asurlular da büyük ölçüde Sümerler’in ve Babilliler’in dinleriyle tanrılarını paylaşıyorlardı. Ancak, en büyük tanrıları, adını imparatorluğun başkentine verdikleri Asur’du. Hem Babilliler hem de Asurlular’ın baş tanrıçası ise, Eski Yunanlılar’ın aşk tanrıçası Afrodit’e çok benzeyen İştar’dı.
Asurlular, Aslen Kuzey Irak’ta, Dicle kıyısında bulunan Aşur/Asur (Qalat Şarqat) şehri ve çevresinde yaşayan bir Sami toplulukken, özellikle M.Ö. 2000 sonrası doğu-batı arası global ticaretten faydalanarak gelişmiş ve topraklarını genişleterek ülkelerini bir imparatorluğa dönüştürmüş bir eskiçağ halkıdır. Başkentleri Ninova’dır. Mutlak monarşi ile yönetilmişlerdir. İlkçağda, Ortadoğu’nun en büyük imparatorluklarından birinin merkezi olmuştur. M.Ö. ikinci binyılın başından itibaren özellikle Anadolu’da koloniler kurmuş, Anadolu’ya yazıyı taşımışlardır. Asur ülkesi, önceleri Babil’e, M.Ö. 2. binyılın büyük bölümü boyunca Mitannilere bağımlı kalsalar da, M.Ö. 14. yüzyılda bağımsızlıklarını kazanmış ve Fırat’a kadar topraklarını genişleterek buralara yerleşmişlerdir. Daha sonra Mezopotamya’da, Anadolu’nun güneydoğusunda, zaman zaman da Suriye’nin kuzeyinde büyük güç kazanmışlardır Sümer yazısı, bilinen en eski yazıdır. Sümerler, kil tabletleri, üstüne yazı yazdıktan sonra pişirirlerdi. Arkeolojik kazılar sırasında, bazıları 5000 yıllık olan binlerce tablet bulunmuştur. İlk yazı karakterlerini resimler oluşturuyordu. Bu resimler yavaş yavaş, Babilliler’in ve Asurlular’ın kullandıkları çiviyazısına dönüştü. Bu yazı biçiminde, kavramları belirtmek için köşeli semboller kullanılırdı. Bulunan tabletlerin üzerindeki yazılar din, matematik, kanunlar, bilim ve başka konularla ilgilidir. ASUR-BABİL TANRILARI Asur ve Babil halkı, geliştirdikleri Sümer mitolojisine kendi tanrılarını da katmışlardır. Marduk, hasat bereketini sağlar; Babil’de tanrıların kralıdır. Asur, bereket ve savaş tanrısıyken, Asurluların kanatlı disk biçimindeki baş tanrısı olmuştur. Nergal, savaş tanrısı; Ereşkigal, Cehennem tanrıçası ve Nergal’in eşidir. Şamaş, güneş, adalet ve kehanet; Sin, ay tanrısıdır. Uzun sakallı olarak tasvir edilen bu tanrılardan başka Mezopotamya’da, kutsal karma yaratıklar da vardır. Bunlar koruyucu olarak Lamassu adını alır; kent, tapınak ve saray kapılarına, kutsal geçit yollarına dizilirler. Çoğu kez insan başlı, boynuzlu taçlı, kartal kanatlı, bazen de boğa gövdelidirler. Kötülük cinleri Utukkular hastalık ve felaket getirirler. Tufan hâdisesinden başka, güçlü insanın tabiatla savaşını ve ölümsüzlüğe ulaşmadaki kesin mağlubiyetini sembolize eden Etana Destanı ve Gılgamış Destanı’nın kahramanları, Mezopotamya mitolojisine cihanşümûl bir buud katar. Öne çıkan birkaç tanrıya bakalım şimdi de. MARDUK; Akadça’daki Sümerce yazılışı AMAR.UTU, Tevrat’ta Merodach... Antik Mezopotamya’daki geç dönem tanrılarından birinin adı ve Babil şehrinin baş tanrısıdır; Hammurabi zamanında Babil, Fırat vadisinin politik merkezi olduğunda, Babil panteonunun başı olarak Marduk’a tapınılmaya başlanmıştır. Babil yaratılış destanı olan Enûma Eliş’te tanrıların en büyüğü ilân edilmiştir. Bu açıdan bakınca Babil’de bile bir dönem tek tanrıcılık esastır ki, bu bile tahrifatın günümüze kadar döne döne nasıl geliştiğini göstermesi bakımından ibret vericidir. M.Ö. 4. binyıla kadar inen bu inanç sistemine göre, insanı balçıktan yaratan odur. Tarım tanrısı olmasından ötürü de marru’yla (bel küreği) sembolize edilmiştir. Krallıkların ve uyruklarının kaderi onun elindedir. Babil Kralı Hammurabi, meşhur kanunlarını kendisine dikte ettirenin Marduk olduğunu söyler; Marduk burada adalet tanrısı Şamaş kişiliğindedir. ŞAMAŞ; Güneş tanrısıdır. M.Ö. 2. binde Babil kralı Hammurabi’ye meşhur kanunlarını yazdırmıştır. Bu kanunlar 282 maddeliktir. Bu efsânelerde Marduk’la karıştırılan bu tanrı, doğu dağlarında oturur, orayı koruyan akrep adamlar her sabah ağır kapıları açarak Şamaş’ı dışarı çıkartırlar. Gökyüzünden geçen güneş arabasını batı dağına yaklaştırıp oradaki bir kapıdan içeri girer ve toprağın derinliklerinde kaybolur. Cesaret ve kuvvet, kışı ve geceyi kaçıran bu tanrının nitelikleriydi. Aydınlığa hükmetmesi onu bilhassa adalet tanrısı yapmıştır. Babil’deki tapınağı Dünya Hâkiminin Evi adını taşırdı. Aynı zamanda kehanet tanrısı olduğundan, “Baru: Kahin” vasıtasıyla istikbâli haber verirdi. Aya adında bir karısı ve mücerred tanrı olarak “Kettu: Adalet” ve “Meşaru: Hak” adlı çocukları vardı. Tasvirlerde Şamaş, tahtında oturan ve omuzlarından güneş ışıkları çıkan bir erkek olarak gösterilir. Tacında dört çift boynuz bulunur, sağ eliyle de hâkimiyet ve adalet alametleri olan asa ve halkayı tutar. Şamaş’a bilhassa Sippur şehrinde tapılmıştır. Babil’deki en önemli Marduk tapınakları, Esagila ve tepesinde bir Marduk tapınağı bulunan Etemenanki adlı ziggurattı. Esagila’da her yeni yıl şenliğinde Enuma Eliş şiiri okunurdu. Marduk’un karısı olarak en sık anılan tanrıça Zarpanit veya Zarbanit’ti (Zarpan Kentinin Kadını). Marduk’un yıldızı Jüpiter, kutsal hayvanları ise at, köpek ve özellikle çatal dilli canavardı. Marduk, en eski âbidelerde, elinde üçgen bir kürek çapayla tasvir edilir; bunun bereketi ve birlikteliği sembolize ettiği düşünülür. Yürürken yahud savaş arabasına binmiş durumda da tasvir edilen Marduk’un giysisi yıldızlarla süslüdür. Elinde bir asa vardır; ayrıca yay, mızrak, ağ veya yıldırım taşır. Asur ve Pers kralları da kitâbelerde Marduk ve Zarpanit’i saygıyla anmışlar, ikisinin birçok tapınağını yeniden yaptırmışlardır. Marduk’la ilgili olarak aşağıda başka bir yönden anlatılanlar ise hakikaten ilginç. Bu kez Nimrod (Nemrut) da var işin içinde: Marduk özel bir ad olmayıp, Nimrod`la aynı anlama gelen bir sıfattır. Hem Nimrod, hem de Nimrod`un tanrılaştırılmış şekli olan Marduk, muhtevâsında isyan etme anlamını taşıyan birer sıfattırlar. Nimrod, zamanının ilk isyancısı olma özelliğiyle Şeytan`ı sembolize eder. Nimrod ve Marduk kelimelerinin Maradh kelimesinden türemiş kelimeler olduğu düşünülür. Bu kelimelerin muhtevâsında isyan etme ve muhalif olma anlamı Şeytan kelimesinde de bulunduğundan, Marduk ilk başta Şeytan`ı sembolize etmektedir. Bu sebeble satanizmde Marduk özel bir yere sahibtir. Tanrılar zamanla nitelikleri bakımından az çok değişiklikler gösterdiğinden, bu tanrılar farklı adlarla devam ettiğinde bunların farklı tanrılar olduğu zannedilebilir. Marduk kendisini Baal ve Tammuz adlarıyla devam ettirmiştir. Baal ile Tammuz arasındaki önemli bir fark, Baal`ın sembolünün Hilal, Tammuz`un sembolünün ise Güneş olmasıdır. Baal, uğruna küçük çocukların kurban edildiği bir tanrıdır. Fırtına ve yağmur tanrısı olan Baal verimlilik tanrısı olarak görülerek, ortadoğu bölgesinde yaygın bir biçimde tapınılan bir tanrı olmuştur. Aslında Babil`de tapınılan üçlü tanrılardan Sin, İştar ve Şamaş tek bir tanrıda, Marduk`ta birleşerek üçlük inancını oluştururlar. Buna göre Marduk bütün ışık veren gök cisimleriyle sembolize edilmiş olur. Marduk adının Babil kentini kuran Nimrod`dan geldiği düşünülür. Merodak-Baladan adı Babil`in bir kralının adı olup, bundan görüldüğü gibi Baal adı aynı zamanda Merodak`da adlandırılan Marduk`tur. Bu şekilde Baal ilk olarak Babil`in baş tanrısı olan Marduk olarak ortaya çıkmıştır. Babil kralları aynı zamanda kendileri de bir tanrı olarak görülürler ve tanrılarının adlarını taşırlardı. Anlatımlara göre Nimrod insanların dağılmayıp kendi yönetimi altında bir arada bulunmalarını istemiştir. Bu amaçla Babil Kulesi`ni inşâ etmeye yeltenerek bir isyanı başlatır. Nimrod hayvanları avlayan ve insanları benzer şekilde öldüren savaşçı bir kişiliğe sahibtir. İsyancı olma özelliğiyle Marduk ve Nimrod kelimelerinin muhtevâsında isyan etme anlamları bulunur. AŞUR; Babil’in kudreti Ninova’nın önünde silinince, Asurluların baş tanrısı Aşur, Antik Sümer ve Babil tanrıları ile karışarak en kudretli baş tanrı oldu. Adı iyiliksever anlamına gelmekle beraber, ordunun başında giderek orduları zafere ulaştıran bir savaş tanrısı olarak da bilinirdi. Marduk ve Ninurta’nın yerini alan Aşur, bazen kanatlı bir disk şeklinde, bazen bir boğanın üstünde, ayakta veya havada uçarken temsil edilirdi. Bereket tanrısı da olduğundan, dallarla çevrili ve yanında bir keçiyle de gösterilmiştir. Karısı büyük tanrıça İştar’dır. |
Bugün 228 ziyaretçi (296 klik) kişi buradaydı.