AHMET ÜNAL
anadolu-mezopotamya4
ANADOLU VE MEZOPOTAMYA MİTOLOJİSİ 4
SÜMER TANRILARI Anu, büyük gökyüzü tanrısıdır. Enlil (Bel), fırtına tanrısıdır; insanlara iyilik ve kötülükleri
gönderir. Adad, fırtına ve yağmur; Ea, tatlı su; Ab-zu (Apsu), bilgi ve kehanet tanrısıdır. Abu’yla Dumuzi (Temmuz), bitki bereketi tanrıları; İştar (İnanna), Merih yıldızı, savaş, sevgisi her zaman felakete sebeb olan aşk ve bereket tanrıçası; Ninurta (Ningirsu), Orion yıldızı, ilkin bereket, sonra elinde topuz olan savaş ve av tanrısıdır. Sümer tanrıları, insan biçiminde olup başlarına çok sıra boynuzlu kutsal taçlar ve üstlerine hayvan postuna benzer püsküllü elbiseler giyerler. En eski Sümer efsâneleri kâinatın yaradılışı, yaşlı tanrılarla gençlerin savaşı; tabiatın her ilkbaharda canlanıp, kış mevsiminde uykuya dalmasını sembolize eden "Temmuz’un ölümü" ve onu geri getirmek isteyen İştar’ın Cehennem’de hapsedilmesi ve sonra birlikte dünyaya dönüşleri mitoslarından oluşur.
ENLİL; Sümer Panteonu’nun başı, yâni tüm Sümer tanrılarının babası ve kralı, hava tanrısı Enlil (Ellil)’dir. Enlil kelimesi, bahsi geçen tabletlerin yazarı Ludingirra’ya göre, soluk, hava, nefes, “Havanın Beyi” gibi anlamlara geliyor. Sümerler yeri ve göğü onun yarattığına inanırlardı. AN ve Kİ Sümerlerin inancına göre, çok eskiden (daha yer ve gök yok iken) her yer dipsiz, uçsuz bucaksız bir denizdi. Sümerler’de bu deniz, tanrıça Nammu’nun şahsında kişileştirilir. Bir gün bu deniz, yâni kişi kimliğiyle tanrıça Nammu, koskoca bir dağ doğurur. Bunu gören “Yüce Enlil”, hemen o dağı ikiye ayırır. Böylece ikiye bölünen bu dağın altı yeryüzü, üstü de gök olur. Yeryüzüne yer anlamına gelen Ki, göğe de gök anlamına gelen An adı verilir. Sümer mitolojisindeki tanrıça Ki ve tanrı An, Yer ve Gök’ün (Cennet) kişileştirilmiş sembolleridir. Göğü tanrı AN alır, yeryüzü ise tanrıça Kİ ile Enlil’in payına düşer. Ki, yeryüzünün toprağı taşı; Enlil ise, havası, soluğu ve nefesidir diyen Ludingirra, bu yüzden hayatın Enlil’siz var olamayacağına işaret eder. Her kentin bir tanrı tarafından kurulduğuna ve onun koruması altında olduğuna inanılan Sümer’de, Enlil, Nippur kentiyle ilişkilendirilir. Bu kentin kurucusu ve tanrısı odur. Onun evi de (tanrıların evlerine tapınak denir) bu kentteki Ekur Tapınağı’dır. Enlil, bu tapınakta yaşar. Sümer Tanrılar Meclisi kendi toplantılarını bu tapınakta ve Enlil’in başkanlığında yapar. Tanrıların toplandığı ve kararların alındığı yer burasıdır. Yerin ve göğün yaratıcısı olarak görülen Enlil, diğer tanrılara burada emirler ve görevler verir, Sümer’i buradan denetler. Uzak yakın pek çok ülkeden hediye adı altında toplanan haraç bu tapınağa getirilir. Enlil, Bel (Lord, Efendi) unvanı taşırdı. Bir yoruma göre ünlü Tufan’ı bir ceza olarak kararlaştıran Enlil’dir. SİN; Ay tanrısıdır. Güneş tanrısı ŞAMAŞ ve Merih yıldızı İŞTAR onun çocuklarıydı. Zira ışığın geceden çıktığı kabul edilirdi. Sin, Ur şehrinde Nannar adını alır ve uzun lacivert taşından sakallı bir ihtiyar olarak temsil edilirdi. Her akşam sandalına biner ve ay şeklinde insanlara görünürdü. Tam yuvarlak göründüğünde ona tanrının tacı denilirdi. Sin, karanlıkta ışık verdiği için kötülük yapmak isteyenlere de engel olurdu. Fena ruhlar bundan dolayı kendisine isyan hazırlamışlardı. Aynı zamanda, zamanın bölücüsü olduğundan, hem de zeki olduğundan, her ay sonu diğer tanrılar ondan öğüt alırlardı. Karısının adı NİNGAL olup, Şamaş ve İştar’dan başka, ateş tanrısı NUSKU diğer oğluydu. İŞTAR; Sabah ve akşam tanrıçasıdır. Merih yıldızının temsilidir. Asur ve Babilliler tanrıça olarak kabul ettikleri hâlde, Arablar Tanrı Attar olarak kabul ederlerdi. Savaş ve Aşk tanrıçası olarak bilinir. İştar, yedi aslan tarafından çekilen bir arabada elinde yay’la temsil edilirdi. Huyu sert ve otoriter olduğundan isteğine karşı gelinmesine tahammülü yoktur. Kutsal fahişelik İştar’ın kültüne âit olduğundan, yere indiğinde etrafını kutsal fahişeler çevirirdi. Kendisi de tanrıların fahişesiydi ve uyandırdığı arzuları ilk defa kendisi hissederdi. Çok âşığı vardır. kendisine her cins yaratıktan sevgili seçer ve hepsine de felaket getirirdi. Sevdiği hayvanlar zayıflayıp insanların esaretine düşer, erkekler ise kıskançlık ve ihtirasla vahşi hayvanlara dönerdi. İştar’ın aşkı tanrılara bile uğursuzluk getirirdi. Gençliğinde sevdiği Tarım tanrısı Temmuz’un ölümüne sebeb olmuş ve çok ağlamıştır. Onu geri getirmek için cehenneme iner ve kapıları açtırıp yedi bölümü her seferinde bir örtüsünü bırakarak geçer. Nihayet Ereşkigal’in yanına varıp üstüne saldırırsa da, o yardımcısı Namtaru’yu çağırarak İştar’ı saraya kapattırır ve üstüne 60 hastalığı saldırtır. İştar’ın kaybolması dünyada büyük üzüntülere sebeb olur. Yaşayanlar kısırlaştığından, hiçbiri artık çoğalmaz. Şamaş ve Sin’in şikâyeti üzerine Ea, İştar’ı kurtarmak için Aşuşunamir’i yaratır. Ereşkigal bu acayib mahlukun sihrine dayanamaz. İştar, Namtaru ile birlikte cehennemden elbiselerini alarak çıkar, dönüşü kolaylaştırmak için bayram elbiselerini giymiş Temmuz da flüt çalarak gelir.
Daima hain olmayan İştar sayesinde, birçok kral tahta çıkmıştır. Akad kralı Sargon ve Asurbanipal’i korumuştur. Aşkın kudreti ile dünyanın hâkimesi olan İştar, Asur ve Babil’in en gözde tanrıçasıydı. Sonradan Astarte adıyla Fenike’de, Afrodit adıyla da Yunanistan’da saygı görmüştür. ADAPA; Mezopotamya mitolojisinde, yaratılmış ilk insan. Adapa, antik bir Sümer kralıdır. Sümer’in krallar listesinde, kavmin ilk lideri olarak adı geçer. Farklı biçimlerinde Oanes ve Alulim olarak da anıldığı olmuştur. Akadca’da ismi “adam”, “erkek insan” anlamına gelir, Âdem ile ilişkilendirilebilir. Antik Eidug (Eridu) şehrinin kralıydı. Enki (Ea) tarafından yaratıldığına inanılırdı, bir bakıma Enki’nin oğlu olarak düşünülmüştür. Yarı fâniydi ama ölümsüzlerin kuvvetine sahibti. Kâinatın tüm bilgisinin üçte birine sahib olduğuna, bu bilginin ona Enki tarafından öğretildiğine inanılırdı. İnsanlığa dili öğretenin de Adapa olduğuna inanılır. Mite göre Adapa, ilahî soydan gelen bir fânidir. Balıkçı teknesini devirdiği gerekçesiyle Güney Rüzgârı’nın kanatlarını kırınca, Anum’un (Cennetin ve tanrıların tanrısı; An’ın diğer ismi) önünde hesaba çekilmesi gerekir. Enki (Ea) -onun hami tanrısı-, cennetteyken yiyip içmemesi gerektiği konusunda onu uyarır. Bu aslında bir aldatmadır, böylece Adapa’nın ölümsüz olma şansını elinden almıştır. Ea, oğluna bilgelik vermiş, ama ölümsüz hayatı vermemiştir. Evet, Adapa’nın önüne böylece ölümsüzlüğü elde etme şansı çıkar, ancak Adapa reddeder. Tanrı Anum’un huzuruna çağrılır. Ea, orada ölüm için yiyecek ve içecek verileceğini, onlardan tatmamasını haber vermiştir zaten önceden. Hüküm verileceği gün, öteki tanrılar Adapa’yı tutarlar ve yumuşayan Anum, ölümsüzlük yiyecek ve içeceğini getirtir. Adapa bunları da almak istemez. Anum, şaşırıp sebebini sorar. Adapa şöyle cevablar: "Bir başkası yemeyeceksin, içmeyeceksin, dedi". Anum, buna bakıp Adapa’nın yeryüzüne atılmasını emreder. AB-ZU; Yeraltı tanrısı. Apsu (veya Absu) da denir. İlk insanlar, hayatın helezonik gelişimini mevsimlerde izlemişler, doğum-ölüm devrini yeraltı sularına bağlamışlardır. Yeraltı suları, ilkbaharda bütün tabiata canlılık verirler, yazın göklere doğru yükselirler, sonbaharda yağmurlarla yeniden insanın yaşadığı toprağa düşerler, kışın da toprağın altındaki yerlerine dönerler. Bu devir her yıl böylece tekrarlanır. Su, mevsimi gelince, her yıl tabiatı yeniden canlandırır. Bu yüzden Ab-zu, canlandırıcı bir tanrıdır. AN; Gök-tanrı. ANUM da denir. Savaş tanrısı İştar’ın kocasıdır. Yunanlıların Zeus’uyla eşdeğerlidir, tanrılar tanrısıdır. Sümer inançlarında Enlil (toprak) ve Enki (okyanus; Ea diye de anılır) birlikte büyük tanrılar üçlüsünü kurarlar. ANŞAR; Gökyüzü tanrısı. Yeryüzü tanrısı tanrısı Kişar’la birlikte dişi yılan Lakamu’yla erkek yılan Lakmu’nun çocuklarıdır. ARALLU; Cehennem ülkesi. Sümer inançlarına göre, cehennem ülkesini yöneten, önce tanrıça Ereşkigal’miş, sonra çok güçlü bir tanrı olan Nergal onunla evlenerek cehennem ülkesinin kralı olmuş. ARURU; Sümer tanrıçası. Sümerlerin ünlü Gılgamış destanında adı geçen, A-Ru-Ru biçiminde de yazılıyor. Uruk kentinin genç kızları, nişanlılarını sabahtan akşama kadar çalıştıran kral Gılgamış’ı ona şikâyet ederler. O da Gılgamış’ı başka konularda oyalasın diye Enkidu’yu yaratır. BOĞA; Bolluk ve güçlülük sembolü. Hayvana tapınmanın en önemli figürlerinden biri olan “boğa”ya Sümer inançlarında da rastlanmakla birlikte, boğanın kutsallığı inancının hemen bütün mitolojilerde yer aldığı görülür. Bütün mitolojilerde boğa, dölleme ve kuvvet olarak erkek gücünü sembolize eder. Sümerlerde boğa, erkek insan başlı olarak tasarımlanmıştır. Boğaya tapınma, hemen bütün Sami mitolojilerinde süregelerek Antikçağ Yunan ve Roma inançlarına kadar gelmiştir. Boğa, eski Yunan’da Zeus’un, Roma’da Jüpiter’in sembolüdür. EA; Su-tanrı. Enki adıyla da anılır. Sümer-Akad inançlarında kâinatın ana unsuru, “su”dur. Daha açık bir deyişle Sümerler, kâinatı gök (An), toprak (Enlil) ve su (Enki) olmak üzere üçe ayırmakla beraber bunların temel ve tümünün yaratıcı unsuru olarak “su”ya tapmışlardır. ENKİDU; Gılgamış’ın arkadaşı. Engidu biçiminde de yazılmaktadır. Kimi araştırmacılar onun bir insan olmadığını, belki de bir arslan olduğunu ileri sürmektedirler. Vücudu kıllarla kaplı, çok bilge bir varlıkmış. Bir başka anlatıma göre de, kralı olduğu kenti kalkındırmak isteyen Gılgamış, ülkesinin bütün erkeklerini işe koşarmış. Kadınlar kocalarını, genç kızlar nişanlılarını göremez olmuşlar. Bu yüzden kralı, tanrı Aruru’ya şikâyet etmişler. Kadınları haklı bulan tanrı da krala bir arkadaş yaratarak onu başka serüvenlere yöneltmek istemiş ve tanrı Anum’a benzeyen toprak vücutlu, çok iri ve vahşi Enkidu’yu yaratmış. Bu yaratık, Gılgamış’ın hayatında büyük çapta tesirli olanlardan biridir ve sonunda da onun uğrunda ölür. EREŞKİGAL; Yeraltı ülkesi tanrıçası. Yeraltı ülkesi tanrısı Nergal’in karısıdır. Sümer inançlarına göre, cehennemi (Arallu) ilkin tek başına Ereşkigal yönetirmiş, tanrıların bir şölenine çağrılınca cehennemden ayrılmadığı için kendi yerine bir temsilci göndermiş, bütün tanrılar bu temsilciyi ayağa kalkıp selâmlamışlar, sadece tanrı Nergal yerinden kıpırdamamış, bunu duyan ve çok kızan Ereşkigal, tanrı Nergal’i yakalatıp cehenneme getirmiş, ama Nergal, cehennemin için altüst ederek Ereşkigal’i tahtından indirmiş, cehennemin kralı olmuş ve Ereşkigal’le evlenmiş. KİNGU; Devler ve canavarlar ordusunun komutanı. Torunlarına kızan Tiamat, devlerden ve canavarlardan bir ordu kurarak tanrılara saldırır, bu ordunun başına getirdiği korkunç dev Kingu’ya kaderin iplerini verir. Tanrılar da kendilerini savunmak için tanrı Marduk’u başkomutan yaparlar. Marduk devleri yakalayıp cehenneme gönderir, kaderin iplerini de Kingu’dan alarak kendi boynuna takar. Marduk’un büyük ve âlemşümûl hükümranlığı böylece başlar. KİŞAR; Yeryüzü tanrısı. Ünlü Sümer tanrıları Anum, Enlil ve Ea, onun gökyüzü-tanrısı Anşar’la birleşmesinden doğmuş yahud oluşmuştur. Kişar dişi, Anşar erkektir. LAKMU; Erkek-yılan. Dişi-yılan Lakamu’yle birlikte dünyaya gelmiş. Sümerlerin yaratılış tasarımlarını anlatan Enuma Eliş (Gökyüzünde) adlı esere göre (bu eserin İ.Ö. VII. yüzyılda yazıldığı sanılıyor), bu iki yılan Apsu’yla Tiamat’ın birleşmesinden olmuşlar. Bu iki yılanın birleşmesinden de Anşar ile Kişar dünyaya gelmiş. Yeryüzüyle gökyüzü böylece oluşmuş. MOUMMOU; Sonsuzluk tanrısı. Kimi metinlerde Apsu’yla Tiamat’ın oğlu, kimi metinlerde de Apsu’nun veziri olarak gösterilmektedir. Mummu biçiminde de yazılıyor. NANA; Ana-tanrıça Kybele’nin adlarından biri. Nina ve İnnina da denir. Akad’lar kendi dillerinde onu aynı anlamda İştar kelimesiyle çevirmişlerdir. Ana ve Anna kelimeleri de bu kökten türeme. Mezopotamya mitolojisinde Nane adıyla tanrı Enzu’nun ve kimi yerde de tanrı An’ın kızı olarak gösterilir, aşk ve savaş tanrıçası sayılır. İ.Ö. VI. yüzyılda Babil’de Annumitu adıyla anılmıştır. NİNGİRSU; Savaş tanrısı. Urningirsu da denir. Tanrı Enlil’in oğludur. Anum’un kızı olan tanrıça Bo’yla evlidir. Tanrıça Bo, tanrıça İştar’dan önce Lagaş bölgesinin toprak-ana’sıydı. Savaş tanrısının yirmi dört çeşit silahı varmış ki bunlardan herbiri bir devi sembolize edermiş. Ningirsu’nun annesi de Ninlil adını taşır ki Enlil’in karısıdır. NİNHUR SAG; Kış bölgesi tanrıçası. İ.Ö. III. binyılda tapılmıştır. Ninlil ile kardeş çocuklarıdır. AKREP İNSANLAR; Akrep insanlar ülkesi. Tufan hâdisesinin ilk biçimi, Sümerler’in Gılgamış hikâyesinde anlatılır. Tufandan kurtularak ölümsüzlüğe kavuşan Utnapiştim’in oturduğu yer, Akrep ülkesini aştıktan sonra varılan yerdir. Gılgamış, ölümsüzlüğe ulaşmanın çaresini öğrenmek üzere büyük dedesi Utnapiştim’e gitmek için bu ülkeden geçer. |
Bugün 216 ziyaretçi (281 klik) kişi buradaydı.