AHMET ÜNAL
kayipimam
KAYIP İMAM
“Kıyametten hemen önce, uzun boylu siyah bir adam Batıda iktidarı ele geçirecek. Dünyanın en büyük ordusunu komuta edecek. Üçüncü İmam'dan (Hz. Hüseyin) işaretler taşıyacak. Şiîler, O'nun bizden olduğuna şüphe etmesin.”
Obama melek mi, şeytan mı? Belki de bunu hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. Belki bir suikasta kurban gidecek. Belki de gelen gideni aratacak..Bilmiyoruz. Belki de ! “Müslüman'dı”, “Hıristiyan'dı” tartışması hiç bitmeyecek belki de. Sonuçta “âyinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.” Bekleyecek ve göreceğiz.
Obama, sözünde durur ve başarılı olursa ABD'de çok şey değişecek demektir. Eğer sözünde durmaz ise eski düzen devam edecek.. Sonuçta ya ABD'nin çöküşü sürecek ya da ABD artık eski ABD olmayacak.. Her iki halde de iyi olacak.. Kenya'nın Nyangoma-Kogelo bölgesinden bursla okumak için Honolulu'ya giden, orada beyaz kadın Ann Durham ile evlenen babadan kalma Barack Hüseyin Obama adı ve çocukken Endonezya'da iki yıl medreseye gitmiş olması, onun gizli Müslüman olduğu iddialarına sebep oluyor.. Öte yandan Kenya'daki Luo kabilesi'nde obama adı “Uysal - uyumlu - eğilen” anlamlarına gelen “obam”dan geldiğini söyleyenler de var.. Sonuçta Afrika kökenli, en azından Müslüman bir aileden gelen bir zenci ABD'nin devlet başkanı oldu.. Her ne kadar Condoleezza Rice'den ağzımız yanmış olsa da Obama kimi çevrelerde ihtiyatlı bir iyimserliğe kapı aralamadı da değil.
2004'te Boston'daki Demokrat Parti Ulusal Kongresi'nde yaptığı konuşmada, “Liberâl ve muhafazakâr iki Amerika yok. Ayrılığı bir kenara bırakalım. Tek bir Amerika var, o da Amerika Birleşik Devletleri. Benim hayat hikayem, başka hiçbir ülkede mümkün olamazdı.” diyen Obama, mezar taşına şunların yazılmasını istiyor: “İyi ve dürüst bir adamdı. İyi bir baba ve kocaydı. Dünyayı daha iyi bir yer yapmak için kendisinden bir şeyler verdi.” Önceliği, “Kapitalist sistemdeki tıkanıklığı açarak ABD'de ekonomiyi düzeltmek, ABD'nin dünyadaki imajını iyileştirmek” olacak.
Siyâsû kahramanları: Martin Luther King Jr, Mahatma Gandhi ve 1993'te ölen insan hakları savunucusu Cesar Chavez, Friedrich Nietzsche hayranı. Obama'nın en sevdiği söz, Zebur'da, Hz. Davud'un duasını içeren “Tarihler” bölümündeki 15. ayet: “Senin önünde garibiz, yabancıyız, atalarımız gibi. Yeryüzündeki günlerimiz bir gölge gibidir, kalıcı değildir” imiş. “Örümcek Adam” ve “Batman” hayranı bir başkanı var artık Amerika'nın. Demek ki “bilim kurgu” filmleri ve “kurtarıcı gücü” olan “olağanüstü kahramanlar”dan hoşlanıyor. Hem iyi bir Hıristiyan, hem de Nietsche hayranı!. En sevdiği yemek ise acılı yemekler ve pizza. BBC yeni başkanla ilgili daha uzun bir liste derlemiş, ama ben kısaca bunları özetlemeye çalıştım.
Amerikan tarihi ile ilgili bir arkadaşım aradı. 1985 yapımı bir filmden söz etti. Hani şu “Back to Future / Geleceğe Dönüş” filmi. Biraz bilim kurgu ve biraz komedi. Orada bir siyâhînin vali, başkan olma hayâlinden söz edilir. Aslında siyâhî başkan ütopyası, başka filmlere de konu oldu.. Çoğu zaman bunlar sürreal şeyler olarak sunuldu. Mizah konusu ya da kurgusal bir fantezi olarak canlandırıldı.. Bugün, fantezi gerçek oldu. Spielberg'in 1985′deki komedi türü fantezisi, 2008′de gerçek oluyor.İşin ilginç yanı Spielberg'in kahramanı da tip olarak Obama'ya benziyor.. Bu işi Matrix'e döndüren tek rastlantı bu değil elbette. Obama'nın gelişini kıyamet, Mesih ve Mehdi olayı ile ilişkilendirenler de var. Doğu ve Batı kaynaklarından referanslar veriyorlar. İsmin anlamı ve tarih düşme yoluyla, Obama'nın gelişi Ezoterik / Hermetik bir hale getiriliyor.. Bunlar bir yana, ortada ilginç bir durum var. Bush ve McCain, artık siyâsî polemik değil Amerika için birlikte ortak çalışma zamanı olduğunu vurgulayarak Obama'yı kutladılar. Şimdilik her şey yolunda gözüküyor.
Demokratların adayı Barack Obama'nın ABD'nin 44. başkanı seçilmesinin ardından, Demokratlar Kongre'nin iki kanadında çoğunluklarını garantiye aldı ve artırdı. Seçimlerde, 435 üyeli Temsilciler Meclisi'nin tümü yenilenmiş, 100 üyeli Senato'nun üçte birinden fazlası (35 üye) ve 11 eyaletin valilikleri için de seçim yapılmıştı. Seçimler sonrası ise Demokratların üye sayılarını Senato'da 56′ya, Temcilciler Meclisi'nde de 252′ye çıkarması bekleniyor.. Kongre'de çoğunluğa sahip olmak için Senato'da 51, Temsilciler Meclisi'nde ise 218 sandalyeye sahip olmak gerekiyor.
Obama, 20 Ocak'a kadar başkanlığı öğrenecek. Amerikan devlet kurumlarını ve sistemin işleyişini tanıyacak ve brifingler alacak. O zamana kadar Bush tam yetkili olarak görevini sürdürecek.
Tekrar Spielberg'in filmindeki benzerliklere geri dönecek olursak, Obama'yı bir mitoloji kahramanına döndüren şu iddialara ne demeli: “Barack Obama, Şii Müslümanların dünyayı fethetmek için bekledikleri Kayıp İmam'ın habercisi ‘Vaat edilen Savaşçı' mı?” Bu soru, geçtiğimiz aydan bu yana İran'da, bir web sitesinin 17. yüzyıla ait “Bahr'ül-Enver” (Işık Okyanusu) adlı eserden bir hâdisi nakletmesiyle gündeme geldi. Kitapta Hz. Ali'ye atfedilen şöyle bir söz yer alıyor: “Kıyametten hemen önce, uzun boylu siyah bir adam Batıda iktidarı ele geçirecek. Dünyanın en büyük ordusunu komuta edecek. Üçüncü İmam'dan (Hz. Hüseyin) işaretler taşıyacak. Şiiler onun bizden olduğuna şüphe etmesin.” Buna göre, “İmam Ali Bin Ebu Tâlip, zamanın sonunda, kıyamet yaklaştığında ve kurtarıcı Mehdi'nin dönüşünden hemen önce, ‘uzun boylu, siyah bir adam', Batı'da iktidârı ele geçirecek. Dünyanın en büyük ordusunu yönetecek. Batının bu yeni yöneticisi, Üçüncü İmam Hüseyin Bin Ali'den işaretler taşıyacak.” Bazılarına göre 1.86 metre boyundaki Obama, “Büyük Siyah Kurtarıcı”nın tâ kendisi. Bu iddia sahipleri, “Barack Hüseyin” Farsça'da “Kutsanmış Hüseyin” anlamına geldiğini de söylüyorlar. “Obama” ismi Fars alfabesiyle, O-BA-MA diye hecelendiğinde, “O bizden biri” anlamına geliyor. Ve biraz da fantezi: Bazı internet yorumcularına göre, Barack adı İbranice'de “yıldırım - parlayan kılıç” demek. Türkçe'de ise, “bereket” anlamına gelen Arapça'dan alınan bir kelime.. Cebrâîl'in, Hz.Muhammed'in (S.A.V.) Miraç olayında Mekke'den Mescid-i Aksa'ya gitmesini sağlayan kanatlı at'ın adı “Burak” idi. “Burak” kelimesi, İngilizce'de “barak” şeklinde okunuyor. Eğer bu iş, Mehdi olayı ile ilişkilendirilmiş bir komplo ise, o zaman Irak'ta, İran'da yeni birtakım iddiaların ortaya atılması için fazla beklemeyeceğiz demektir. Ve tabii o zaman, İslâm geleneğinde adına “Melheme-i Kübra” denen, Hıristiyan teolojinde adına “Armegeddon” denilen “Kıyamet savaşı”na hazır olun. Bu beklentiye göre, ABD'de ve güneydoğuda tabii afetler, deprem ve sel felaketleri, büyük bir ateş ve dumandan söz edilir. .Obama melek mi, şeytan mı göreceğiz. İddialar değil icraat önemli. Abdurrahman Dilipak - Vakit
KAYIP İMAM ( RİC'AT (REC'AT) )
Yemenli bir Yahudi annenin oğlu olan Abdullah İbn-i Sebe’nin yaydığı sapkın fikirlerden biri de Ric’at inancıdır. İbn-i Sebe’nin bu fitneyi nasıl çıkarttığı Diyanet İslam Ansiklopedisi’nde detaylı anlatılmaktadır:
“Abdullah İbn-i Sebe telkinlerine şöyle başlamıştır: İnsanların, İsa’nın döneceğine inandıkları halde Muhammed’in döneceğini kabul etmemeleri şaşılacak şeydir. Binaenaleyh dünyaya yeniden dönmeye Muhammed İsa’dan daha lâyıktır.”
İbn-i Sebe, “(Ey Muhammed!) Kur’an-ı Kerim’e uymayı sana farz kılan Allah seni döneceğin yere döndürecektir” (Kasas, 85) gibi bazı ayetleri kasten yanlış yorumlayarak, bu fikrini desteklemeye çalışmıştır. Bu fitne, zamanla evirilerek Şia’nın iman esaslarından biri haline gelmiştir. Bugün Şiiler, Ric’at inancına göre, Kayıp 12. İmam’ın tekrar dünyaya geleceğine ve birçok sahabeyi dirilterek cezalandıracağına inanırlar.
Hz. Ali şehit edildikten sonra İbn-i Sebe, her peygamberin bir vasisi bulunduğunu, Hz. Peygamberin vasisinin de Hz. Ali olduğunu iddia ederek, “Hz. Peygamberin hilâfet hakkındaki vasiyetini çiğneyerek başa geçenler (Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer) en büyük zulmü işlemişlerdir. Osman da aynı durumdadır” türü telkinleriyle halkı gizlice harekete geçirmeye çalışmış ve bu çalışmalarını gizli sohbetler ve mektuplaşmalarla sürdürmüştür. [1] Bu sohbetlerinde İbn-i Sebe, Hz. Ali’nin dirilerek tekrar dünyaya geleceği fikrini yaymıştır. Hz. Ali’nin yeryüzüne döneceği fitnesi de, zamanla Kayıp İmam’ın döneceği fitnesine evirilmiştir. Şia inancında, “ric’at” kavramı zamanla genişleyerek, bütün Şiileri, bütün imamlarını ve düşmanlarını kapsar hale gelmiştir. Ric’at akidesi, Şiiler tarafından düşmanlık hisleriyle uydurulmuş çeşitli efsanelerle pekiştirilmiştir. Şia kaynaklarına göre, Kayıp İmam yeryüzüne geri dönünce, Hıristiyan ve Yahudilerle anlaşma yapacak ve Ehl-i Sünnet’e savaş açacaktır. O gün Şiilere, düşman saydıkları Ehl-i Sünnetin kanı helal kılınmıştır.[2] Şia’nın önde gelen meşhur imamlarından El-Mufid, “İmamiye (Şiiler), pek çok ölünün ric’at etmelerinin (dirilip tekrar gelmelerinin) vacip olduğuna ittifak ettiler” [3] demektedir. Bu inanışa göre, 12. İmam’ın zuhuru ile birçok siyasi düşman boğazlanacak, birçok Şii diriltilecek ve çağlar boyu diğer fırkaların Şiilerden gasp ettikleri haklar iade edilecektir.
Şia: “Kayıp İmam, Hz. Ömer ve Hz. Ebubekir’i astıracak!”
Şii âlimi Seyyid El-Murteza, “El-Mesâilu’n-Nâsırıye” isimli eserinde, “Kayıp İmam tarafından Ebubekir ve Ömer’in tekrar diriltileceği, ağaca asılacakları ve yaş olan ağacın onların asılmasından sonra kuruyacağı” safsatasını anlatır. Şia: “12. İmam Hz. Aişe’yi cezalandıracak”Yine Şii âlimi El-Meclisî, “Hakku’l-Yakîn” adlı kitabında, İmam Muhammed El-Bakır’dan naklen şöyle dediğini söyler: “Kayıp İmam ortaya çıktığı zaman, Aişe’yi diriltecek ve ona had cezası uygulayacaktır.4
Ric’at akidesi, diğer dinlerden Şiiliğe geçmiştir Bazı çağdaş yazarlara göre, kurtarıcı bekleme inancı Şia’ya Yahudi-Hıristiyan geleneğinden geçmiştir. Bu noktada Fahreddin Razi gibi kaynaklar, 4. yüzyılda Meadiyye isimli bir Yahudi fırkasının olduğunu kaydetmektedir. Razi’ye göre, bu Yahudi fırkası, Bâtıni yorumu esas alan Şia’ya denk düşmektedir (Şiilikte, Ahiret inancı yerine konulan Mead inancının ismi tesadüf değildir) Yine tarihçiler, Yahudi Kabalası’na ilham veren Eski Asur ve Mısır dinlerinin, Şia’yı tesir altına aldığını ve Yahudilikte önemli bir yer tutan ric’at anlayışının bu şekilde Şiiliğe de geçtiğini belirtmişlerdir. Benzer şekilde, eski İran dinlerinden Maniheizm’de yer alan reenkarnasyon (ruh göçü) inancının da, ric’at akidesinin ortaya çıkışında etkili olduğunu, en azından İran’da kabulünü kolaylaştırdığını belirtmemizde yarar vardır.
1. Diyanet İslam Ansiklopedisi
2. El-Meclisî’nin “Bihâru’l-Envâr” (52/376), Huseyn Âl-u Asfur Ed-Derazî El-Bahranî’nin “El-Mehâsinu’n-Nefsaniyye”, Yusuf El-Bahranî’nin “Eş-Şihâbu’s-Sâkıb Fî Beyâni Ma’nan-Nâsıb” eserleri.
3. El Mufid'in "Evailu'l Makalat" (S.51)
4. (S. 247)
“Kıyametten hemen önce, uzun boylu siyah bir adam Batıda iktidarı ele geçirecek. Dünyanın en büyük ordusunu komuta edecek. Üçüncü İmam'dan (Hz. Hüseyin) işaretler taşıyacak. Şiîler, O'nun bizden olduğuna şüphe etmesin.”
Obama melek mi, şeytan mı? Belki de bunu hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. Belki bir suikasta kurban gidecek. Belki de gelen gideni aratacak..Bilmiyoruz. Belki de ! “Müslüman'dı”, “Hıristiyan'dı” tartışması hiç bitmeyecek belki de. Sonuçta “âyinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.” Bekleyecek ve göreceğiz.
Obama, sözünde durur ve başarılı olursa ABD'de çok şey değişecek demektir. Eğer sözünde durmaz ise eski düzen devam edecek.. Sonuçta ya ABD'nin çöküşü sürecek ya da ABD artık eski ABD olmayacak.. Her iki halde de iyi olacak.. Kenya'nın Nyangoma-Kogelo bölgesinden bursla okumak için Honolulu'ya giden, orada beyaz kadın Ann Durham ile evlenen babadan kalma Barack Hüseyin Obama adı ve çocukken Endonezya'da iki yıl medreseye gitmiş olması, onun gizli Müslüman olduğu iddialarına sebep oluyor.. Öte yandan Kenya'daki Luo kabilesi'nde obama adı “Uysal - uyumlu - eğilen” anlamlarına gelen “obam”dan geldiğini söyleyenler de var.. Sonuçta Afrika kökenli, en azından Müslüman bir aileden gelen bir zenci ABD'nin devlet başkanı oldu.. Her ne kadar Condoleezza Rice'den ağzımız yanmış olsa da Obama kimi çevrelerde ihtiyatlı bir iyimserliğe kapı aralamadı da değil.
2004'te Boston'daki Demokrat Parti Ulusal Kongresi'nde yaptığı konuşmada, “Liberâl ve muhafazakâr iki Amerika yok. Ayrılığı bir kenara bırakalım. Tek bir Amerika var, o da Amerika Birleşik Devletleri. Benim hayat hikayem, başka hiçbir ülkede mümkün olamazdı.” diyen Obama, mezar taşına şunların yazılmasını istiyor: “İyi ve dürüst bir adamdı. İyi bir baba ve kocaydı. Dünyayı daha iyi bir yer yapmak için kendisinden bir şeyler verdi.” Önceliği, “Kapitalist sistemdeki tıkanıklığı açarak ABD'de ekonomiyi düzeltmek, ABD'nin dünyadaki imajını iyileştirmek” olacak.
Siyâsû kahramanları: Martin Luther King Jr, Mahatma Gandhi ve 1993'te ölen insan hakları savunucusu Cesar Chavez, Friedrich Nietzsche hayranı. Obama'nın en sevdiği söz, Zebur'da, Hz. Davud'un duasını içeren “Tarihler” bölümündeki 15. ayet: “Senin önünde garibiz, yabancıyız, atalarımız gibi. Yeryüzündeki günlerimiz bir gölge gibidir, kalıcı değildir” imiş. “Örümcek Adam” ve “Batman” hayranı bir başkanı var artık Amerika'nın. Demek ki “bilim kurgu” filmleri ve “kurtarıcı gücü” olan “olağanüstü kahramanlar”dan hoşlanıyor. Hem iyi bir Hıristiyan, hem de Nietsche hayranı!. En sevdiği yemek ise acılı yemekler ve pizza. BBC yeni başkanla ilgili daha uzun bir liste derlemiş, ama ben kısaca bunları özetlemeye çalıştım.
Amerikan tarihi ile ilgili bir arkadaşım aradı. 1985 yapımı bir filmden söz etti. Hani şu “Back to Future / Geleceğe Dönüş” filmi. Biraz bilim kurgu ve biraz komedi. Orada bir siyâhînin vali, başkan olma hayâlinden söz edilir. Aslında siyâhî başkan ütopyası, başka filmlere de konu oldu.. Çoğu zaman bunlar sürreal şeyler olarak sunuldu. Mizah konusu ya da kurgusal bir fantezi olarak canlandırıldı.. Bugün, fantezi gerçek oldu. Spielberg'in 1985′deki komedi türü fantezisi, 2008′de gerçek oluyor.İşin ilginç yanı Spielberg'in kahramanı da tip olarak Obama'ya benziyor.. Bu işi Matrix'e döndüren tek rastlantı bu değil elbette. Obama'nın gelişini kıyamet, Mesih ve Mehdi olayı ile ilişkilendirenler de var. Doğu ve Batı kaynaklarından referanslar veriyorlar. İsmin anlamı ve tarih düşme yoluyla, Obama'nın gelişi Ezoterik / Hermetik bir hale getiriliyor.. Bunlar bir yana, ortada ilginç bir durum var. Bush ve McCain, artık siyâsî polemik değil Amerika için birlikte ortak çalışma zamanı olduğunu vurgulayarak Obama'yı kutladılar. Şimdilik her şey yolunda gözüküyor.
Demokratların adayı Barack Obama'nın ABD'nin 44. başkanı seçilmesinin ardından, Demokratlar Kongre'nin iki kanadında çoğunluklarını garantiye aldı ve artırdı. Seçimlerde, 435 üyeli Temsilciler Meclisi'nin tümü yenilenmiş, 100 üyeli Senato'nun üçte birinden fazlası (35 üye) ve 11 eyaletin valilikleri için de seçim yapılmıştı. Seçimler sonrası ise Demokratların üye sayılarını Senato'da 56′ya, Temcilciler Meclisi'nde de 252′ye çıkarması bekleniyor.. Kongre'de çoğunluğa sahip olmak için Senato'da 51, Temsilciler Meclisi'nde ise 218 sandalyeye sahip olmak gerekiyor.
Obama, 20 Ocak'a kadar başkanlığı öğrenecek. Amerikan devlet kurumlarını ve sistemin işleyişini tanıyacak ve brifingler alacak. O zamana kadar Bush tam yetkili olarak görevini sürdürecek.
Tekrar Spielberg'in filmindeki benzerliklere geri dönecek olursak, Obama'yı bir mitoloji kahramanına döndüren şu iddialara ne demeli: “Barack Obama, Şii Müslümanların dünyayı fethetmek için bekledikleri Kayıp İmam'ın habercisi ‘Vaat edilen Savaşçı' mı?” Bu soru, geçtiğimiz aydan bu yana İran'da, bir web sitesinin 17. yüzyıla ait “Bahr'ül-Enver” (Işık Okyanusu) adlı eserden bir hâdisi nakletmesiyle gündeme geldi. Kitapta Hz. Ali'ye atfedilen şöyle bir söz yer alıyor: “Kıyametten hemen önce, uzun boylu siyah bir adam Batıda iktidarı ele geçirecek. Dünyanın en büyük ordusunu komuta edecek. Üçüncü İmam'dan (Hz. Hüseyin) işaretler taşıyacak. Şiiler onun bizden olduğuna şüphe etmesin.” Buna göre, “İmam Ali Bin Ebu Tâlip, zamanın sonunda, kıyamet yaklaştığında ve kurtarıcı Mehdi'nin dönüşünden hemen önce, ‘uzun boylu, siyah bir adam', Batı'da iktidârı ele geçirecek. Dünyanın en büyük ordusunu yönetecek. Batının bu yeni yöneticisi, Üçüncü İmam Hüseyin Bin Ali'den işaretler taşıyacak.” Bazılarına göre 1.86 metre boyundaki Obama, “Büyük Siyah Kurtarıcı”nın tâ kendisi. Bu iddia sahipleri, “Barack Hüseyin” Farsça'da “Kutsanmış Hüseyin” anlamına geldiğini de söylüyorlar. “Obama” ismi Fars alfabesiyle, O-BA-MA diye hecelendiğinde, “O bizden biri” anlamına geliyor. Ve biraz da fantezi: Bazı internet yorumcularına göre, Barack adı İbranice'de “yıldırım - parlayan kılıç” demek. Türkçe'de ise, “bereket” anlamına gelen Arapça'dan alınan bir kelime.. Cebrâîl'in, Hz.Muhammed'in (S.A.V.) Miraç olayında Mekke'den Mescid-i Aksa'ya gitmesini sağlayan kanatlı at'ın adı “Burak” idi. “Burak” kelimesi, İngilizce'de “barak” şeklinde okunuyor. Eğer bu iş, Mehdi olayı ile ilişkilendirilmiş bir komplo ise, o zaman Irak'ta, İran'da yeni birtakım iddiaların ortaya atılması için fazla beklemeyeceğiz demektir. Ve tabii o zaman, İslâm geleneğinde adına “Melheme-i Kübra” denen, Hıristiyan teolojinde adına “Armegeddon” denilen “Kıyamet savaşı”na hazır olun. Bu beklentiye göre, ABD'de ve güneydoğuda tabii afetler, deprem ve sel felaketleri, büyük bir ateş ve dumandan söz edilir. .Obama melek mi, şeytan mı göreceğiz. İddialar değil icraat önemli. Abdurrahman Dilipak - Vakit
KAYIP İMAM ( RİC'AT (REC'AT) )
Yemenli bir Yahudi annenin oğlu olan Abdullah İbn-i Sebe’nin yaydığı sapkın fikirlerden biri de Ric’at inancıdır. İbn-i Sebe’nin bu fitneyi nasıl çıkarttığı Diyanet İslam Ansiklopedisi’nde detaylı anlatılmaktadır:
“Abdullah İbn-i Sebe telkinlerine şöyle başlamıştır: İnsanların, İsa’nın döneceğine inandıkları halde Muhammed’in döneceğini kabul etmemeleri şaşılacak şeydir. Binaenaleyh dünyaya yeniden dönmeye Muhammed İsa’dan daha lâyıktır.”
İbn-i Sebe, “(Ey Muhammed!) Kur’an-ı Kerim’e uymayı sana farz kılan Allah seni döneceğin yere döndürecektir” (Kasas, 85) gibi bazı ayetleri kasten yanlış yorumlayarak, bu fikrini desteklemeye çalışmıştır. Bu fitne, zamanla evirilerek Şia’nın iman esaslarından biri haline gelmiştir. Bugün Şiiler, Ric’at inancına göre, Kayıp 12. İmam’ın tekrar dünyaya geleceğine ve birçok sahabeyi dirilterek cezalandıracağına inanırlar.
Hz. Ali şehit edildikten sonra İbn-i Sebe, her peygamberin bir vasisi bulunduğunu, Hz. Peygamberin vasisinin de Hz. Ali olduğunu iddia ederek, “Hz. Peygamberin hilâfet hakkındaki vasiyetini çiğneyerek başa geçenler (Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer) en büyük zulmü işlemişlerdir. Osman da aynı durumdadır” türü telkinleriyle halkı gizlice harekete geçirmeye çalışmış ve bu çalışmalarını gizli sohbetler ve mektuplaşmalarla sürdürmüştür. [1] Bu sohbetlerinde İbn-i Sebe, Hz. Ali’nin dirilerek tekrar dünyaya geleceği fikrini yaymıştır. Hz. Ali’nin yeryüzüne döneceği fitnesi de, zamanla Kayıp İmam’ın döneceği fitnesine evirilmiştir. Şia inancında, “ric’at” kavramı zamanla genişleyerek, bütün Şiileri, bütün imamlarını ve düşmanlarını kapsar hale gelmiştir. Ric’at akidesi, Şiiler tarafından düşmanlık hisleriyle uydurulmuş çeşitli efsanelerle pekiştirilmiştir. Şia kaynaklarına göre, Kayıp İmam yeryüzüne geri dönünce, Hıristiyan ve Yahudilerle anlaşma yapacak ve Ehl-i Sünnet’e savaş açacaktır. O gün Şiilere, düşman saydıkları Ehl-i Sünnetin kanı helal kılınmıştır.[2] Şia’nın önde gelen meşhur imamlarından El-Mufid, “İmamiye (Şiiler), pek çok ölünün ric’at etmelerinin (dirilip tekrar gelmelerinin) vacip olduğuna ittifak ettiler” [3] demektedir. Bu inanışa göre, 12. İmam’ın zuhuru ile birçok siyasi düşman boğazlanacak, birçok Şii diriltilecek ve çağlar boyu diğer fırkaların Şiilerden gasp ettikleri haklar iade edilecektir.
Şia: “Kayıp İmam, Hz. Ömer ve Hz. Ebubekir’i astıracak!”
Şii âlimi Seyyid El-Murteza, “El-Mesâilu’n-Nâsırıye” isimli eserinde, “Kayıp İmam tarafından Ebubekir ve Ömer’in tekrar diriltileceği, ağaca asılacakları ve yaş olan ağacın onların asılmasından sonra kuruyacağı” safsatasını anlatır. Şia: “12. İmam Hz. Aişe’yi cezalandıracak”Yine Şii âlimi El-Meclisî, “Hakku’l-Yakîn” adlı kitabında, İmam Muhammed El-Bakır’dan naklen şöyle dediğini söyler: “Kayıp İmam ortaya çıktığı zaman, Aişe’yi diriltecek ve ona had cezası uygulayacaktır.4
Ric’at akidesi, diğer dinlerden Şiiliğe geçmiştir Bazı çağdaş yazarlara göre, kurtarıcı bekleme inancı Şia’ya Yahudi-Hıristiyan geleneğinden geçmiştir. Bu noktada Fahreddin Razi gibi kaynaklar, 4. yüzyılda Meadiyye isimli bir Yahudi fırkasının olduğunu kaydetmektedir. Razi’ye göre, bu Yahudi fırkası, Bâtıni yorumu esas alan Şia’ya denk düşmektedir (Şiilikte, Ahiret inancı yerine konulan Mead inancının ismi tesadüf değildir) Yine tarihçiler, Yahudi Kabalası’na ilham veren Eski Asur ve Mısır dinlerinin, Şia’yı tesir altına aldığını ve Yahudilikte önemli bir yer tutan ric’at anlayışının bu şekilde Şiiliğe de geçtiğini belirtmişlerdir. Benzer şekilde, eski İran dinlerinden Maniheizm’de yer alan reenkarnasyon (ruh göçü) inancının da, ric’at akidesinin ortaya çıkışında etkili olduğunu, en azından İran’da kabulünü kolaylaştırdığını belirtmemizde yarar vardır.
1. Diyanet İslam Ansiklopedisi
2. El-Meclisî’nin “Bihâru’l-Envâr” (52/376), Huseyn Âl-u Asfur Ed-Derazî El-Bahranî’nin “El-Mehâsinu’n-Nefsaniyye”, Yusuf El-Bahranî’nin “Eş-Şihâbu’s-Sâkıb Fî Beyâni Ma’nan-Nâsıb” eserleri.
3. El Mufid'in "Evailu'l Makalat" (S.51)
4. (S. 247)
Bugün 362 ziyaretçi (492 klik) kişi buradaydı.