AHMET ÜNAL
uhudsavasi
Hicret'in 3. yılında UHUD dağı civarında müşriklerle yapılan savaş. Uhud savasindan önce Kureys'in öfkesi kabarmis, kin ve intikam duygulari artmisti. Bedir'de yakinlarini kaybeden Utbe kizi Hind ".. Muhammed'le arkadaslarindan öç almadikça içim rahatlamayacak, Muhammed'le savas yapmadikça koku sürünmek bana haram olsun. Sevdiklerimin intikaminin alindigini gözümle görmedikçe bana sevinmek yok!" diyordu. Ebu Süfyan ve baskalari da buna benzer sekilde and vermislerdi. Ebu Süfyan'in yürüttügü kervanin mallari Daru'n-nedve'de topluca durmaktaydi. Müsriklerin ileri gelenleri, herkese katilma payini verdikten sonra geri kalan kâr ile güçlü bir ordu hazirlanmasina karar verdiler. Onlara göre Müslümanlar Kureys büyüklerini öldürmüslerdi, onlarin intikamini almak gerekliydi. Bedir'de yakinlari öldürtücüler karalar giyinmis vaziyette kabileler arasinda dolasiyor, sairler mersiyeler söyleyerek Araplar savasâ tesvik ediyorlardi.
Putperest Kureysliler Mekke disindaki Arap kabilelerinin de katilmasiyla 3000 kisilik bir askerî kuvvet hazirladilar. Bu kuvvette 700 zirhli, 200 atli süvari, 3000 deve vardi. Aralarinda, basta Ebu Süfyan'in karisi Hind oldugu halde 14 tane de kadin vardi. Bedir'de babasini ve öteki yakinlarindan bazilarini kaybetmis olan Hind'in kalbini igrenç bir intikam duygusu bürümüstü. Amcasi Abbas (r.a) Hz. Muhammed (s.a.s)'i çok severdi. Bu sebeple bir mektup yazarak Kureys'in savas hazirliklarini yegenine bildirdi. Peygamberimiz (s.a.s) amcasindan gelen mektubu okuttu ve mektupta bildirilen haberi gizli tutarak kesifçiler gönderdi. Kesifçilerin getirdigi haberler mektupta amcasinin bildirdiklerine aynen uyuyordu. Düsman büyük bir ordu hazirlamisti ve Medine'ye dogru ilerliyordu.
Bunun üzerine Resulullah (s.a.s) bir savas meclisi kurarak meseleyi ayrintili olarak ashabiyla görüstü. Resulullah (s.a.s) düsmani sehrin disinda karsilamayip sehri içerden savunmak görüsündeydi. Fakat özellikle Bedir savasina katilan gaziler hakkinda nazil olan övücü ayetlerin etkisinde kalan gençler, düsmanin disarida karsilanmasindan yana idiler. Düsmanla bir meydan savasi yapmak istiyorlardi:
Resulullah (s.a.s) ashabin isteklerini kirmayarak düsmani karsilamak üzere kilicini kusandi, zirhini giydi. Münafiklarin reisi Abdullah b. Ubey b. Selül sehrin içinde kalinarak savunma yapilmadigini bahane ederek 300 kisilik kuvvetini geri çekti. Gayesi savasmak degildi. Müslümanlari düsman karsisinda güçsüz birakmak istiyordu. Böylece Müslüman ordusunun mevcudu 1000'den 700'e düsmüs bulunuyordu.
İslâm Ordusunun Harp Alanına Hareketi
Düsman, Medine'nin yegane açik sahasi olan kisimdan içeriye sizarak karargâhini Uhud daginin Medine'ye bakan eteklerinde kurmustu. Resulullah (s.a.s) 700 Müslümanla Cumartesi sabahi Uhud dagina ulasti. Sirtini daga vererek karsidaki çorak arazide yer tutan düsmana karsi saf tuttu. Düsmanin düsüncesi Müslüman ordusunu maglub ettikten sonra sehri yagmalamakti. Bunun için Medine'nin yakininda Uhud önleri savas sahasi seçilmisti.
Resulullah (s.a.s) Bedir'de oldugu gibi bu savasta da 0slâm ordusunu savas düzenine göre yerli yerine yerlestirdi, düsmanin sizabilecegi, kusatma yapabilecegi geçit ve gedikleri de okçularla korudu ve özellikle ordunun sol tarafindaki dagin vadisini beklemek üzere Abdullah b. Cübeyr kumandasi altinda elli kisilik, okçu birligini birakti ve "Düsman yense de, yenilse de kesinlikle yerlerinizden ayrilmayiniz. " diye tembihte bulundu.11 Sevval 3 (27 Mart 625) Cumartesi günü savas teke tek vurusmalarla basladi; Hz. Ali, Hz. Hamza ve öteki 0slâm savasçilari hasimlarini öldürdüler. Sonra savas kizisti. Resulullah (s.a.s) almis oldugu askerî tedbirler ve uygulamis oldugu planlar sayesinde ilk safhada Müslümanlar galip geldiler.
HZ. HAMZA'NIN ŞEHID EDILMESİ
Resulullah (s.a.s)'in amcasi Hz. Hamza kükremis bir arslan gibi düsmana kiliç sallayarak ilerliyor, hasimlarini kirip geçiriyordu. Diger Müslümanlar da ellerinden gelen çâbayi gösteriyorlardi. Düsmanlar da olanca gayretleriyle kilica sarilmalarina ragmen bozguna ugramaktan kendilerini kurtaramadilar. Tef çalarak askerlere moral veren düsman kadinlari bile korku içinde dag yamacina tirmanmaya, kaçmaya basladi. Bununla beraber henüz kesin netice alinmis degildi; düsmanin hizli bir sekilde takibi ve dönmeyecegi bir noktaya kadar kovalanmasi gerekiyordu. Halbuki bu inceligi ve harp usulünün bu yönünü bir an unutarak gaflete düsen ve dünyaliga meyleden Müslümanlar kiliçlarini birakip ganimet toplamaya koyulmuslardi. Ordunun gerisindeki vadiyi bekleyen elli okçu da kumandanlarinin israrlarina ragmen Resulullah (s.a.s)'in kesin emrini unutarak "Kardeslerimiz üstün geldi, biz niye bekleyelim" diyerek yerlerinden ayrildilar, ganimet toplamaya giristiler.
iste bu sirada böyle bir ani gözetlemekte olan 200 kisilik düsman süvari birligi komutani Halid b. Velid az sayidaki islâm okçusunun kaldigi geçidi rahatça ele geçirerek 0slâm ordusunu arkasindan vurmaya basladi. Bunu gören müsrikler geri döndüler ve yeniden hizli bir saldiriya giristiler. Böylece Müslümanlar iki ates arasinda kaldilar, üstünlügü saglamisken dünyaliga dalmalari ve Peygamber'in emrini çignemeleri yüzünden zor durumlara düstüler. 0ste bu safhada Hazma (r.a) Ebu Süfyan'in karisi Hind'in kölesi Vahsi tarafindan mizrakla vurularak sehid edildi. Resulullah (s.a.s)'in Hicretten evvel Medine'ye tayüz ettigi ilk ögretmen Mus'ab b. Umeyr (r.a) de bu esnada sehid düsenler arasindaydi. Mus'ab (r.a) sima itibariyle Resulullah'a benzediginden sehit düstügünde, onu sehit eden kimse Resulullah (s.a.s)'i öldürdügünü haykiriyordu. Bu durum Müslümanlarin daha da dagilmasina sebep oldu. Ancak kisa zaman sonra Resulullah (s.a.s)'in sag oldugu anlasildi. Uhud daginin hemen eteklerinde bulunan Resulullah(s.a.s)'in çevresi büyük çarpismalara sahne oldu. Müslümanlar onun etrafinda dönüyorlar gerektiginde kollarini, bacaklarini kalkan yerine kullaniyorlardi, Hz. Talha bu yolda kolunu kaybetmisti. Sa'd b. Ebi Vakkas (r.a)'a ise Resulullah ok veriyor ve: "Anam babam fedâ ol sun, at yâ Sa'd" diyor; oklarinin isabet etmesi için Allah'a dua ediyordu. Müsrikler Resulullah (s.a.s)'i öldürmek için hücum ettikçe Müslümanlar onun çevresinde giderek çogalmislar ve çetin bir savunma hatti kurmuslardi. Düsman bu hatti yaramayacagini anlayinca geriye çekilmek durumunda kaldi ve böylece savas üçüncü safhada denk bir duruma geldi. Ebu Süfyan karsi daga, Resulullah (s.a.s)'da Uhud'a dogru tirmandi ve bugün hâlâ ziyaret edilen magarada dinlendi. Resulullah (s.a.s)'in disi kirilmis, yanagi yarilmisti. Kizi Fatma onu tedavi etti. Ebu Süfyan ile Hz. Ömer'in karsilikli konusmasi da bu esnada cereyan etmisti.
Kureysli müsrikler bu savasta o kadar vahsiyane seyler yapmislardi ki, belki tarihte benzerine az rastlanirdi. Müslümanlar bu savasta 70 sehid vermislerdi. Düsmanlar özellikle de müsrik kadinlar sehid Müslümanlarin burunlarini ve kulaklarini kesiyorlardi. Ebu Süfyan'in karisi Hind ve öteki bazi müsrik kadinlari Müslüman sehidlerin organlarindan yaptiklari gerdanliklari boyunlarina takmislardi. Ayrica Hind, Hz. Hamza'nin cigerini çikartarak agzinda çignemek igrençligini gösterebilmisti.
Uhud'tan ayrilan Ebu Süfyan bir süre sonra geri dönerek Medine'ye saldirmak ve basladiklari isi tamamlamak istegine kapilmisti. Esasen böyle bir durumu, Resulullah (s.a.s) tahmin etmis, 70 sehid ve yaraliya ragmen savasin hemen ertesi Pazar günü düsmani takibe karar vermisti. Resulullah (s.a.s) 70 kisilik süvari birligi ile 8 km. Kadar müsrikleri takibetti. Sonra konaklayarak üç gün bekledi. Geceleri ates yaktirarak düsmana savastan yilmadiklari mesajini veriyordu. Müslüman olmadigi halde Müslümanlarin dostlarindan olan Huzaa kabilesinden Mabed-i Huzâî, Resulullah (s.a.s)'i gördükten sonra Ebu Süfyan'a giderek onun arkadaslariyla birlikte savas için geldiklerini söylemis, Ebû Süfyan da yeni bir vurusmayi göze alamayarak Mekke'ye gitmis ve Medine'ye saldirmaktan vazgeçmisti. Böylece Müslümanlar, bu savasta birinci safhada üstünlük saglamislar, gaflet ve dikkatsizlik neticesinde ikinci safhada ilahî bir imtihana ugratilarak maglubiyet acisi kendilerine tattirilmis, fakat üçüncü safhada durum denklesmisken Resulullah (s.a.s)'in cesaretle takibi neticesinde düsman korkutulmus ve üstünlük tekrar Müslümanlara geçmisti.
SAVAŞTAN BAZI İLGINÇ TABLOLAR
Enes b. Mâlik diyor ki: Amcam Enes b. Nadr'i Uhud meydaninda öldürülmüs olarak bulduk; üzerinde 80 kadar kiliç, süngü ve ok yarasi vardi. Müsrikler iskence yapmis olduklarindan, kimse onu taniyamadi, yalniz kiz kardesi parmaklarindan tanidi. Biz su ayetin amcam ve benzeri hakkinda inmis oldugunu saniyoruz: Müminlerden bir çok kimseler Allah'a vermis olduklari sözlerini yerine getirdiler" (el-Ahzâb, 33/23).
Hz. Hamza'nin kiz kardesi, Müslümanlarin bozguna ugradigi haberini alinca Medine'den savas alanina gelmisti. Bunu farkeden Resulullah (s.a.s) Hz. Zübeyr'e, Hamza'nin cesedinin parçalanmis vaziyette ona gösterilmemesini tenbih etmisti. Bunu hisseden Safiyye, "Kardesimin sehid oldugunu biliyorum. Allah yolunda böyle fedakarliklar her zaman gerekir" demis ve parça parça edilmis kardesinin cesedini görünce de, Hepimiz Allah'in mülküyüz ve O'na dönecegiz"demek suretiyle büyük bir teslimiyet örnegi gösterebilmistir.Ensar'dan bir kadin da savasta babasini, kardesini ve kocasini kaybetmisti., Bunlari haber aldikça hep Hz. Muhammed (s.a.s)'in sag olup olmadigini soruyordu. Onun sag oldugunu ögrenince; "Sen sag olduktan sonra her felâket hiç gelir!" demisti.İslâm sehidleri ikiser ikiser topraga verildiler. Tablo göz yasartici idi.Hz. Hamza (r.a) kaftani ile topraga veriliyordu. Hz. Peygamber'in hicretten önce Medinelilere 0slâmî ögretmesi için tayin ettigi ilk ögretmen Mus'ab b. Umeyr (r.a) topraga verilirken üzerindeki elbise kisa gelmisti. Gögüs tarafina örtülünce alt kismi, alt kismina örtülünce de gögüs kismi açikta kaliyordu. Resulullah (s.a.s) örtünün alt kismina örtülmesini üst kismina da izhir denilen kokulu otlardan konulmasini emir buyurmustu.
"Uhud harbinde kardesleriniz sehit olunca Allah Teâlâ onlarin ruhlarini bir takim yesil kuslarin içlerine koymustur. Bunlar Cennet irmaklarina gelirler, içerler ve Cennet meyvelerinden yerler. Sonra bu kuslar, arsin gölgesinde asili bulunan altin kandillere konup tünerler. Sehid ruhlari artik böyle mesut bir hayata erisince; bizim cennetteki bu halimizi dünyadaki kardeslerimize kim bildirir ki, onlar da bilsinler de cihatdan çekinmesinler demislerdi"
(Tecrîd,186 vd; 0bn Sa'd, II; 148) Kaynak: Islam tarihi.