AHMET ÜNAL
metehan
METE HAN Mete veya Mao-tun (D M.Ö. 234 - Ö M.Ö. 174),
M.Ö. 209 - M.Ö. 174 arasındaki Hun (Hiung-nu) hükümdarıdır.
Hayatı Tahta Çıkış
Babası Teoman, kendisi yerine üvey annesi Yenşi'nin oğlunu tahta çıkarmak istedi ve Mete'yi komşu kavim olan Yüeçilere(Yuezhi) rehin
olarak gönderdi. Babası, ardından Yüezhi'lere savaş ilan ederek Mete'yi öldürttürmek istedi. Mete, babası Teoman Yüeçilerin topraklarına girmeden Yüeçilerin elinden kaçtı. Babası bu kadar zorlukları atlatmasının ardından hakkını vermek için emrine bir birlik verdi .Sonunda da Mete babasını,üvey annesi ve kardeşini öldürüp kağan oldu. (M.Ö. 209).
Ok Hikayesi
Çin kaynaklarına göre eğer okunu bir yöne yöneltirse emrindeki askerlerin hepsi o hedefe ok atarak hemen yokederdi. Bunu sıkça yapardı. Bir gün okunu en sevdiği atına çevirdi. Askerlerinden bazıları tereddüt etti. Bunun üzerine okunu sırayla tereddüt edenlerin üzerine çevirdi. Atına ok atmakta tereddüt eden askerlerinin hepsi atılan oklarla öldürüldü. Böylece küçüklükten beri oynadığı okunu hedefe çevirme oyunu emirlerinin tartışılmazlığını da perçinledi. Bir gün emrinde demir disiplini ile yetiştirdiği 10 bin askeri varken okunu babasının üzerine çevirdiğinde askerlerinden hiçbiri tereddüt etmemişti.
Hun'un (Hiung-nu) Yükselişi
Mete Önce Hunlardan toprak talebinde bulunan doğu komşuları Donghu üzerine yürüdü ve onları ağır bir yenilgiye uğrattı. Yapılan anşlaşmada Donghular yıllık sığır, at ve deveden oluşan bir vergi ödemeyi kabul ettiler ve M.Ö. 208 yılında onları hakimiyetine aldı.
Donghu'yu yendikten sonra (Sien Pi ile Wuhuan'ın Donghu kökenli olduğuna dair tez mevcuttur) Kuzey Moğolistan'da yaşayan Tunguz gibi halkları da içine kattı. M.Ö. 177-165 yılları arasında Hunların güney batısında, Tanrı Dağları ile Gansu arasında yaşayan Yüeçilein üzerine seferler düzenledi. M.Ö. 203'de Yueçi'yi mağlup ederek kendi toprağna kattı.
Ordos'da hakim olmaya çalışan Tahin Türklerini yendi. Çin üzerine sürekli seferler düzenleyerek Sarı Irmak'ın güneyindeki kaleleri egemenliğine aldı. Bu zaferlerle, sonradan Hunlara büyük gelirler getirecek önemli ticari yollarının kontrolüne sahip oldu.
Bölgede yaşayan Altay (Moğol, Tunguz ve Türk vb.) kavimlerini egemenliği altına alarak askeri ve stratejik olarak daha güçlü bir hale geldi.
M.Ö. 200'de Han Hanedanı imparatoru Gaozu'nun (Gao-Di) 320.000 kişilik ordusunu ile Kuzey seferine çıktığında Han piyade birliklerinin ulaşmadan önce 400.000 seçkin süvarisiyle Gaozu ve mahiyetindeki birlikleri Baideng (bugünkü Datong, Şanşi)'de Peteng Kalesinde kuşatmıştır. Gaozu (Gao-Di) Mete'nin eşine hediye göndermesi ve Mete'nin kuzey eyaletlerini Hunlara bırakma ve yıllık vergi ödeme gibi bütün şartlarını kabul etmesi sonucu kuşatmadan kurtuldu. Gaozu paytahtı Çang'an(bugünkü Şian)'a dönebilirdiyse de Mete arada bir Han'ın kuzey sınırını tehdit etmiş ve nihayet M.Ö. 198'de Ganzu barış istemiş ve Han'ın prensesini Tanhu'nun eşi olması ve yıllık haraç ödemesi şartlarıyla antlaşması imzalanmıştır.
Çin savaşından sonra, Mete,Yüzehi ve Wusun'u Hun'un köleleri olmaya zorladı.
Saltanatı boyunca çoğu halklar Hun idaresi altına girdi. Onların tümünü, steplerin bütün göçebe atlı okçularını bir imparatorluk altında birleştirdi. Göçebe tebaalarından başka Mete ayrıca Tarım Havzası'nda kendisine bağlılık yemini eden vaha şehir devletleri kurdu. Onun hem askeri hem de idari yapılanması sonradan birçok merkezi Asya halklarında ve devletlerinde uygulandı.
İdaresinde, Asya'da ve hatta Çin imparatorluğunda muazzam korku saldı. Büyük bir savaşçı ve bir savaş taktiği ustasıydı ve Çinliler dahil pekçok imparatorluklara karşı mağlup edilemediği muharebeler kazandı. Ordusu savaş zamanında toplanan sivillerden oluşmuyordu. Onun yerine sürekli eğitimli ve savaşa hazır halde bulunan profesyonel askerlerden oluşmaktaydı. Hakim olduğu bölgelerdeki geniş tahıl ve yiyecek kaynakları ile ordusunu ayakta tutabiliyordu.
Mete, M.Ö.174 yılında öldüğünde, birçok kavimleri çatısı altında birleştiren büyük bir imparatorluk geriye bıraktı. Bu imparatorluk yaklaşık 18 milyon km2 büyüklüğe sahipti. İmparatorluğunun sınırları doğudan batıya Japon Denizi'nden İtil (Volga) nehrine ve kuzeyden güneye Sibirya'dan Tibet ve Keşmir'e uzanıyordu. Hunların karşılarında bulunan tek düzenli ve güçlü kuvvet olan Çin ordusunun, iç karışıklıklar nedeniyle idari zaafiyet içinde olması Mete'nin devletini kolayca büyütmesine sebep gösterilir.
Bir ayağı okyanusta, Öbür ayağı Hazar'da olan dev,
Mete Han'ın ta kendisiydi.
Çin duvarında yankılanan ses
Onun askerinin sesiydi:
Üze tengri temür çıda, oklar birle bir bulut,
Başbuğumuz Tanrıkut' tur Tanrıkut'tur Tanrıkut !
Mete Han’ın babası Teoman Çin yıllıklarında Tan-hu (veya Şan-yü) diye anılmaktadır ki, Hun dilinde imparator ünvanı olan bu tabir basit bir kabile reisi değil, çok önceleri teşekkül etmiş bir devletin başkanı olduğunu gösterir. Üvey anasının teşviki ile babası tarafından veliahtlık hakkının kendisinden alınması teşebbüsü karşısında Mete Han, emrindeki demir disiplin altında yetiştirdiği 10 bin atlı ile katıldığı bir sürek avında Teoman’ı öldurerek Hun Tan-hu’su ilan edildi (M.Ö.209).
Mete Han, doğudaki Moğol-Tunguz kabileler birliği Tung-hu’ların ısrarla toprak taleplerine savaş ile mukabele ederek onları perişan ettikten ve böylece hakimiyetini kuzey Peçli’ye kadar genişlettikten sonra güney-batıya döndü ve Orta Asya’daki, Hind-Avrupa kökenli oldukları sanılan Yüe-çi’leri yerlerinden oynattı. Bunlar kütleler halinde batıya doğru çekilirken Mete Han güneye yönelerek Huang-ho büyük dirseği içindeki Ordos bölgesini ele geçirdi ve oradan Çin topraklarına girdi. Mai-yi, T’ai-yuan şehirlerini zapt ederek Han sülalesinin kurucusu İmparator Kao-ti’nin 320 bin kişilik, hemen hemen tamamen piyade ordusunu, bozkır usulü sahte ric‘at tâbyesi ile çenber içine aldı (M.Ö. 201). İmparator, vaktiyle Türkler’in yaşadığı bütün toprakların Hun Devletine terki, yiyecek ve ipek verilmesi ve yıllık vergi taahhüdü şartları ile kendini ve ordusunu kurtarmağa muvaffak oldu. Çin ile dostluk havası içinde ticarî münasebetleri geliştirirken Mete Han, İrtiş yatağına kadar olan bozkırları (Kie-kun = Kırgızlar’ın memleketi) ve buranın batısındaki Ting-ling’lerin yerini, bazı eski Ogur (O-k’ut) kolları ile meskun araziyi, kuzey Türkistan’ı zaptetti ve Isık Gölü etrafındaki Vu-sun’ları hakimiyeti altına aldı.
Bu suretle büyük Hun hükümdarı o çağda Asya kıt‘asında yaşayan Türk soyundan bütün toplulukları kendi idaresinde tek bayrak altında toplamış oluyordu. İmparatorluk sınırlarının Mançurya’dan Aral Gölüne, batı Sibirya’dan Gobi Çölü-Tibet hattına kadar genişlediği bu tarihlerde Hunlar’a tabi olanlar arasında Moğollar, Tunguzlar ve Çinliler de vardı.
M.Ö. 209 - M.Ö. 174 arasındaki Hun (Hiung-nu) hükümdarıdır.
Hayatı Tahta Çıkış
Babası Teoman, kendisi yerine üvey annesi Yenşi'nin oğlunu tahta çıkarmak istedi ve Mete'yi komşu kavim olan Yüeçilere(Yuezhi) rehin
Hüküm süresi: M.Ö. 209 – M.Ö. 174 Tahta geçmesi: M.Ö. 209 Unvanları: Tanhu, Şanyu Doğumu: M.Ö. 234 Ölümü: M.Ö. 174 Önce gelen: Teoman Varisi: Oğlu, Lao-Şang Sonra gelen: Oğlu, Lao-Şang Babası: Teoman |
Ok Hikayesi
Çin kaynaklarına göre eğer okunu bir yöne yöneltirse emrindeki askerlerin hepsi o hedefe ok atarak hemen yokederdi. Bunu sıkça yapardı. Bir gün okunu en sevdiği atına çevirdi. Askerlerinden bazıları tereddüt etti. Bunun üzerine okunu sırayla tereddüt edenlerin üzerine çevirdi. Atına ok atmakta tereddüt eden askerlerinin hepsi atılan oklarla öldürüldü. Böylece küçüklükten beri oynadığı okunu hedefe çevirme oyunu emirlerinin tartışılmazlığını da perçinledi. Bir gün emrinde demir disiplini ile yetiştirdiği 10 bin askeri varken okunu babasının üzerine çevirdiğinde askerlerinden hiçbiri tereddüt etmemişti.
Hun'un (Hiung-nu) Yükselişi
Mete Önce Hunlardan toprak talebinde bulunan doğu komşuları Donghu üzerine yürüdü ve onları ağır bir yenilgiye uğrattı. Yapılan anşlaşmada Donghular yıllık sığır, at ve deveden oluşan bir vergi ödemeyi kabul ettiler ve M.Ö. 208 yılında onları hakimiyetine aldı.
Donghu'yu yendikten sonra (Sien Pi ile Wuhuan'ın Donghu kökenli olduğuna dair tez mevcuttur) Kuzey Moğolistan'da yaşayan Tunguz gibi halkları da içine kattı. M.Ö. 177-165 yılları arasında Hunların güney batısında, Tanrı Dağları ile Gansu arasında yaşayan Yüeçilein üzerine seferler düzenledi. M.Ö. 203'de Yueçi'yi mağlup ederek kendi toprağna kattı.
Ordos'da hakim olmaya çalışan Tahin Türklerini yendi. Çin üzerine sürekli seferler düzenleyerek Sarı Irmak'ın güneyindeki kaleleri egemenliğine aldı. Bu zaferlerle, sonradan Hunlara büyük gelirler getirecek önemli ticari yollarının kontrolüne sahip oldu.
Bölgede yaşayan Altay (Moğol, Tunguz ve Türk vb.) kavimlerini egemenliği altına alarak askeri ve stratejik olarak daha güçlü bir hale geldi.
M.Ö. 200'de Han Hanedanı imparatoru Gaozu'nun (Gao-Di) 320.000 kişilik ordusunu ile Kuzey seferine çıktığında Han piyade birliklerinin ulaşmadan önce 400.000 seçkin süvarisiyle Gaozu ve mahiyetindeki birlikleri Baideng (bugünkü Datong, Şanşi)'de Peteng Kalesinde kuşatmıştır. Gaozu (Gao-Di) Mete'nin eşine hediye göndermesi ve Mete'nin kuzey eyaletlerini Hunlara bırakma ve yıllık vergi ödeme gibi bütün şartlarını kabul etmesi sonucu kuşatmadan kurtuldu. Gaozu paytahtı Çang'an(bugünkü Şian)'a dönebilirdiyse de Mete arada bir Han'ın kuzey sınırını tehdit etmiş ve nihayet M.Ö. 198'de Ganzu barış istemiş ve Han'ın prensesini Tanhu'nun eşi olması ve yıllık haraç ödemesi şartlarıyla antlaşması imzalanmıştır.
Çin savaşından sonra, Mete,Yüzehi ve Wusun'u Hun'un köleleri olmaya zorladı.
Saltanatı boyunca çoğu halklar Hun idaresi altına girdi. Onların tümünü, steplerin bütün göçebe atlı okçularını bir imparatorluk altında birleştirdi. Göçebe tebaalarından başka Mete ayrıca Tarım Havzası'nda kendisine bağlılık yemini eden vaha şehir devletleri kurdu. Onun hem askeri hem de idari yapılanması sonradan birçok merkezi Asya halklarında ve devletlerinde uygulandı.
İdaresinde, Asya'da ve hatta Çin imparatorluğunda muazzam korku saldı. Büyük bir savaşçı ve bir savaş taktiği ustasıydı ve Çinliler dahil pekçok imparatorluklara karşı mağlup edilemediği muharebeler kazandı. Ordusu savaş zamanında toplanan sivillerden oluşmuyordu. Onun yerine sürekli eğitimli ve savaşa hazır halde bulunan profesyonel askerlerden oluşmaktaydı. Hakim olduğu bölgelerdeki geniş tahıl ve yiyecek kaynakları ile ordusunu ayakta tutabiliyordu.
Mete, M.Ö.174 yılında öldüğünde, birçok kavimleri çatısı altında birleştiren büyük bir imparatorluk geriye bıraktı. Bu imparatorluk yaklaşık 18 milyon km2 büyüklüğe sahipti. İmparatorluğunun sınırları doğudan batıya Japon Denizi'nden İtil (Volga) nehrine ve kuzeyden güneye Sibirya'dan Tibet ve Keşmir'e uzanıyordu. Hunların karşılarında bulunan tek düzenli ve güçlü kuvvet olan Çin ordusunun, iç karışıklıklar nedeniyle idari zaafiyet içinde olması Mete'nin devletini kolayca büyütmesine sebep gösterilir.
Bir ayağı okyanusta, Öbür ayağı Hazar'da olan dev,
Mete Han'ın ta kendisiydi.
Çin duvarında yankılanan ses
Onun askerinin sesiydi:
Üze tengri temür çıda, oklar birle bir bulut,
Başbuğumuz Tanrıkut' tur Tanrıkut'tur Tanrıkut !
Mete Han’ın babası Teoman Çin yıllıklarında Tan-hu (veya Şan-yü) diye anılmaktadır ki, Hun dilinde imparator ünvanı olan bu tabir basit bir kabile reisi değil, çok önceleri teşekkül etmiş bir devletin başkanı olduğunu gösterir. Üvey anasının teşviki ile babası tarafından veliahtlık hakkının kendisinden alınması teşebbüsü karşısında Mete Han, emrindeki demir disiplin altında yetiştirdiği 10 bin atlı ile katıldığı bir sürek avında Teoman’ı öldurerek Hun Tan-hu’su ilan edildi (M.Ö.209).
Mete Han, doğudaki Moğol-Tunguz kabileler birliği Tung-hu’ların ısrarla toprak taleplerine savaş ile mukabele ederek onları perişan ettikten ve böylece hakimiyetini kuzey Peçli’ye kadar genişlettikten sonra güney-batıya döndü ve Orta Asya’daki, Hind-Avrupa kökenli oldukları sanılan Yüe-çi’leri yerlerinden oynattı. Bunlar kütleler halinde batıya doğru çekilirken Mete Han güneye yönelerek Huang-ho büyük dirseği içindeki Ordos bölgesini ele geçirdi ve oradan Çin topraklarına girdi. Mai-yi, T’ai-yuan şehirlerini zapt ederek Han sülalesinin kurucusu İmparator Kao-ti’nin 320 bin kişilik, hemen hemen tamamen piyade ordusunu, bozkır usulü sahte ric‘at tâbyesi ile çenber içine aldı (M.Ö. 201). İmparator, vaktiyle Türkler’in yaşadığı bütün toprakların Hun Devletine terki, yiyecek ve ipek verilmesi ve yıllık vergi taahhüdü şartları ile kendini ve ordusunu kurtarmağa muvaffak oldu. Çin ile dostluk havası içinde ticarî münasebetleri geliştirirken Mete Han, İrtiş yatağına kadar olan bozkırları (Kie-kun = Kırgızlar’ın memleketi) ve buranın batısındaki Ting-ling’lerin yerini, bazı eski Ogur (O-k’ut) kolları ile meskun araziyi, kuzey Türkistan’ı zaptetti ve Isık Gölü etrafındaki Vu-sun’ları hakimiyeti altına aldı.
Bu suretle büyük Hun hükümdarı o çağda Asya kıt‘asında yaşayan Türk soyundan bütün toplulukları kendi idaresinde tek bayrak altında toplamış oluyordu. İmparatorluk sınırlarının Mançurya’dan Aral Gölüne, batı Sibirya’dan Gobi Çölü-Tibet hattına kadar genişlediği bu tarihlerde Hunlar’a tabi olanlar arasında Moğollar, Tunguzlar ve Çinliler de vardı.
Mete Han tarafından Çin hükümetine önderilen M.Ö. 177 tarihli mektuptan anlaşıldığına göre Türk devletine bağlı kavimlerin sayısı 26 idi ve bunların hepsi, Tan-hu’nun ifadesi ile “yay geren halk” yani “Hun” olmuşlardı.
Mete Hanı'ın Kültüre Yaptığı Etkiler
Yaygın kitle eğlence sektöründe Çin efsanelerinde geçen acımasız ve disiplinli komutan olarak tasvir edilen karakterlere, Modu, Şanyu gibi Mete'nin isimleri verilmiş ve bu yapıtlara Mete'nin Çin kaynaklarında geçen hayat hikayesinden kesitler aktarılmıştır.
Oğuz Kağan Efsanesi
Türk destanlarında Çin ve Hindistan fetihlerinde söz edilen Oğuz Kağan'ın Mete olduğu sanılmaktadır. Destanda anlatılan Oğuz Kağan ile Mete'nin hayat hikayesinde birçok benzerlikler bulunmaktadır. Mete'nin hayat hikayesinin Oğuz Kağan efsanesinin tarihi temelini oluşturduğuna inanılır.
Türk Kara Kuvvetleri'nin kuruluş tarihi 1363 yılı olarak kabul edilmekteydi. Hüseyin Nihal Atsız 1963 ve 1973'de Türkiye Kara ordusunun kuruluş tarihinin Mete'nin tahta geçtiği M.Ö. 209 olması gerektiğini yazmıştır. Atsız'ın görüşlerini benimseyen Yılmaz Öztuna da 1968'de Cemal Tural'a Türk Kara Kuvvetleri'nin kuruluş tarihinin M.Ö. 209 olması teklifini yaptı. Sonraları, K.K.K. kuruluş tarihi M.Ö. 209 olarak değiştirildi.
Mulan Çizgi Filmi
Çin halk destanlarında Göktürk'lere karşı yapılan savaşa katıldığı sanılan Hua Mulan adlı kadın karakterinden esinlenen Disney'in Mulan çizgi filminde Çin seddi'ni aşarak Han Hanedanı'na saldıran acımasız "Hun" reisi "Şan-Yu"'nun motifi Mete'den alınmıştır.
Prince of Qin Oyunu
Mete Prince of Qin, Qin (Hanedanı) Prensi bilgisayar oyununda kahramanlardan biri olarak görülür. Kaslı adam karakter sınıfına aittir. Bu oyunda, kötü kalpli babası Tuman'ı (Teoman) öldürmesi ve Hiyugnu'nun idaresini alması konu edilir.
Asya Hunları'nın en büyük hükümdarı olan Mete İÖ 209'da başa geçtiğinde Çinliler Hun akınlarını önlemek amacıyla yaptırdıkları Çin Seddi'ni yeni bitirmişlerdi. Mete Çin'e karşı harekete geçmeden önce daha yakın düşmanları doğudaki Tunghular ile batıdaki Yüeçiler'le savaştı. Tunghular'ı yendikten sonra Tanrı Dağları ile Kansu arasında yaşayan Yüeçiler'i de daha batıya sürdü.
Mete uzun bir hazırlık döneminden sonra İÖ 201 'de giriştiği sefer sonunda bütün Kuzey Çin'i ele geçirdi. Çin İmparatoru Kao'yu vergiye bağladı. Kuzey Asya üzerinden batıya uzanan ticaret yolunu da denetimi altına alan Mete bundan sonra akınlarını batıya yöneltti. İdil (Volga) Irmağı'na kadar uzanan bu akınlar sonunda birçok Türk asıllı topluluk Mete' nin hükümdarlığını kabul etti. Ayrıca Moğollar ve Tunguzlar da Mete'ye boyun eğdiler. Yüeçiler de İÖ 176'da bütünüyle Hun egemenliği altına girdiler.
İmparator Kao'nun İÖ 194'te ölmesinden sonra karışıklık içine düşen Çin'de yer yer büyük ayaklanmalar da baş göstermişti. Mete parçalanmış durumdaki Çin'i sürekli olarak baskı altında tuttu, ama herhangi bir sefere girişmedi. Ama İÖ 176'da Hun-Çin ilişkileri gerginleşti. Hun orduları Çin'e bir sefer yaptı-larsa da Mete uzlaşmacı bir tutumla savaşın sürmesini önledi. Mete'nin ölümünden sonra Hunlar ile Çinliler arasındaki barışçı ilişkiler daha da yoğunlaştı.
Geride Kuzey Asya'nın verimli tarım topraklarını, ticaretini elinde tutan zengin bir devlet, güçlü bir ordu bırakan Mete aynı zamanda Türkler'de ve Moğollar'daki kurultay geleneği ile ilk sürekli ordunun kurucusu sayılır.
Mete, Türk tarihinin ilk destan kahramanıdır. Adı yüzyıllar boyu söylencelere, destansı öykülere konu olmuş, olağanüstü olaylarla örülü yaşamı sonraları gene bir destan kahramanı olan Oğuz Han'la karışmıştır.
Mete'nin Liderlik Özellikleri ve Türk Tarihindeki Yeri
Hun İmparatoru Mete, Türk tarihinin büyük bir başlangıcıdır. O, pek çok üstünlüklere sahip çok yönlü bir liderdi. Mete'nin en büyük başarısı, bütün Orta Asya'daki Türk boylarını bir araya getirmiş olmasıdır. Mete bununla da kalmamış, onlara millet olma bilincim aşılamıştır. O, Türk milletini bir insan vücudu gibi, bir başla duyan ve bir başla hareket eden, bir millet ve ordu haline getirmiştir.
Mete'nin devlet adamlığını göstermesi bakımından önemli olan bir olay, Moğol asıllı Tunghuların toprak isteğine karşı verdiği tarihî cevaptır. Kurultay'da bu mesele görüşülürken çorak bir toprak parçasının Tung-hulara verilmesini isteyenlere Mete, "Toprak (veya arazi) devletin temeli ve köküdür. Biz burasını onlara nasıl verebiliriz, nasıl hediye edebiliriz?" diyerek sert bir cevap vermiştir. Bu sözler Türklerin vatan toprağını kutsal saydıklarını ve ne pahasına olursa olsun bir başkasına verilemeyeceğini açıkça göstermektedir.
Türkçe "genişlik ve büyüklük" anlamına gelen "Şanyü" unvanını taşıyan Mete, yalnız Türk tarihinde değil dünya tarihinde de yeni bir çağ açmıştır. Onun yenerek batıya sürdüğü kavimler Hindistan ve batıda yeni imparatorluklar kurarak dünya tarihinin akışını etkilemişlerdir.
Mete Hanı'ın Kültüre Yaptığı Etkiler
Yaygın kitle eğlence sektöründe Çin efsanelerinde geçen acımasız ve disiplinli komutan olarak tasvir edilen karakterlere, Modu, Şanyu gibi Mete'nin isimleri verilmiş ve bu yapıtlara Mete'nin Çin kaynaklarında geçen hayat hikayesinden kesitler aktarılmıştır.
Oğuz Kağan Efsanesi
Türk destanlarında Çin ve Hindistan fetihlerinde söz edilen Oğuz Kağan'ın Mete olduğu sanılmaktadır. Destanda anlatılan Oğuz Kağan ile Mete'nin hayat hikayesinde birçok benzerlikler bulunmaktadır. Mete'nin hayat hikayesinin Oğuz Kağan efsanesinin tarihi temelini oluşturduğuna inanılır.
Türk Kara Kuvvetleri'nin kuruluş tarihi 1363 yılı olarak kabul edilmekteydi. Hüseyin Nihal Atsız 1963 ve 1973'de Türkiye Kara ordusunun kuruluş tarihinin Mete'nin tahta geçtiği M.Ö. 209 olması gerektiğini yazmıştır. Atsız'ın görüşlerini benimseyen Yılmaz Öztuna da 1968'de Cemal Tural'a Türk Kara Kuvvetleri'nin kuruluş tarihinin M.Ö. 209 olması teklifini yaptı. Sonraları, K.K.K. kuruluş tarihi M.Ö. 209 olarak değiştirildi.
Mulan Çizgi Filmi
Çin halk destanlarında Göktürk'lere karşı yapılan savaşa katıldığı sanılan Hua Mulan adlı kadın karakterinden esinlenen Disney'in Mulan çizgi filminde Çin seddi'ni aşarak Han Hanedanı'na saldıran acımasız "Hun" reisi "Şan-Yu"'nun motifi Mete'den alınmıştır.
Prince of Qin Oyunu
Mete Prince of Qin, Qin (Hanedanı) Prensi bilgisayar oyununda kahramanlardan biri olarak görülür. Kaslı adam karakter sınıfına aittir. Bu oyunda, kötü kalpli babası Tuman'ı (Teoman) öldürmesi ve Hiyugnu'nun idaresini alması konu edilir.
Asya Hunları'nın en büyük hükümdarı olan Mete İÖ 209'da başa geçtiğinde Çinliler Hun akınlarını önlemek amacıyla yaptırdıkları Çin Seddi'ni yeni bitirmişlerdi. Mete Çin'e karşı harekete geçmeden önce daha yakın düşmanları doğudaki Tunghular ile batıdaki Yüeçiler'le savaştı. Tunghular'ı yendikten sonra Tanrı Dağları ile Kansu arasında yaşayan Yüeçiler'i de daha batıya sürdü.
Mete uzun bir hazırlık döneminden sonra İÖ 201 'de giriştiği sefer sonunda bütün Kuzey Çin'i ele geçirdi. Çin İmparatoru Kao'yu vergiye bağladı. Kuzey Asya üzerinden batıya uzanan ticaret yolunu da denetimi altına alan Mete bundan sonra akınlarını batıya yöneltti. İdil (Volga) Irmağı'na kadar uzanan bu akınlar sonunda birçok Türk asıllı topluluk Mete' nin hükümdarlığını kabul etti. Ayrıca Moğollar ve Tunguzlar da Mete'ye boyun eğdiler. Yüeçiler de İÖ 176'da bütünüyle Hun egemenliği altına girdiler.
İmparator Kao'nun İÖ 194'te ölmesinden sonra karışıklık içine düşen Çin'de yer yer büyük ayaklanmalar da baş göstermişti. Mete parçalanmış durumdaki Çin'i sürekli olarak baskı altında tuttu, ama herhangi bir sefere girişmedi. Ama İÖ 176'da Hun-Çin ilişkileri gerginleşti. Hun orduları Çin'e bir sefer yaptı-larsa da Mete uzlaşmacı bir tutumla savaşın sürmesini önledi. Mete'nin ölümünden sonra Hunlar ile Çinliler arasındaki barışçı ilişkiler daha da yoğunlaştı.
Geride Kuzey Asya'nın verimli tarım topraklarını, ticaretini elinde tutan zengin bir devlet, güçlü bir ordu bırakan Mete aynı zamanda Türkler'de ve Moğollar'daki kurultay geleneği ile ilk sürekli ordunun kurucusu sayılır.
Mete, Türk tarihinin ilk destan kahramanıdır. Adı yüzyıllar boyu söylencelere, destansı öykülere konu olmuş, olağanüstü olaylarla örülü yaşamı sonraları gene bir destan kahramanı olan Oğuz Han'la karışmıştır.
Mete'nin Liderlik Özellikleri ve Türk Tarihindeki Yeri
Hun İmparatoru Mete, Türk tarihinin büyük bir başlangıcıdır. O, pek çok üstünlüklere sahip çok yönlü bir liderdi. Mete'nin en büyük başarısı, bütün Orta Asya'daki Türk boylarını bir araya getirmiş olmasıdır. Mete bununla da kalmamış, onlara millet olma bilincim aşılamıştır. O, Türk milletini bir insan vücudu gibi, bir başla duyan ve bir başla hareket eden, bir millet ve ordu haline getirmiştir.
Mete'nin devlet adamlığını göstermesi bakımından önemli olan bir olay, Moğol asıllı Tunghuların toprak isteğine karşı verdiği tarihî cevaptır. Kurultay'da bu mesele görüşülürken çorak bir toprak parçasının Tung-hulara verilmesini isteyenlere Mete, "Toprak (veya arazi) devletin temeli ve köküdür. Biz burasını onlara nasıl verebiliriz, nasıl hediye edebiliriz?" diyerek sert bir cevap vermiştir. Bu sözler Türklerin vatan toprağını kutsal saydıklarını ve ne pahasına olursa olsun bir başkasına verilemeyeceğini açıkça göstermektedir.
Türkçe "genişlik ve büyüklük" anlamına gelen "Şanyü" unvanını taşıyan Mete, yalnız Türk tarihinde değil dünya tarihinde de yeni bir çağ açmıştır. Onun yenerek batıya sürdüğü kavimler Hindistan ve batıda yeni imparatorluklar kurarak dünya tarihinin akışını etkilemişlerdir.
Bugün 228 ziyaretçi (294 klik) kişi buradaydı.