AHMET ÜNAL
isapeygmbr
İSA PEYGAMBER
Hıristiyanlığın kurucusu; daha önceki peygamberlerin, geleceğini haber verdikleri İsa'ya, «Tanrı tarafından gönderilen» anlamına «Mesih» de denir. Hıristiyanlar tarafından Tanrı'nın oğlu sayılan İsa, kendisine inanmayanların gözünde, herhangi bir Yahudi peygamberinden başka biri değildir. Kim olursa olsun, İsa'nın, tarihin en dikkate değer kişilerinden biri olduğuna kuşku yok; çünkü bildirisi, havarilerinin yazdığı İncil'lerle insanlara ilettiği o sonsuz sevgi ve kardeşlik bildirisi, insan düşüncesinin gelişmesini derinden etkileyecektir. İsa, kendi adını taşıyan çağdan, yani Milattan birkaç yıl önce, o sıralar Roma İmparatorluğu'na bağlı olan Filistin'in Beytülahm kentinde doğdu. Anası Meryem'in ve Nâsıra'lı bir marangoz olan babalığı Yusuf'un yanında geçirdiği sanılan gençliği hakkında fazla bir bilgi yok. İsa, yirmi sekiz yaşına doğru, vaazlar vermek ve Tanrı saltanatının pek yakında başlayacağını bildirmek üzere ailesinin yanından ayrıldı. Böylece birkaç yıl havarileriyle birlikte Yahudiye'yi, Celile'yi, Samariye'yi dolaştı. Ünü günden güne yayıldı ve onu Mesih olarak kabul edenlerin sayısı hızla arttı. Felâkete uğramışlara, zayıflara, hor görülenlere kucak açan İsa, yoksulluğu ve alçakgönüllülüğü, Tanrı'nın ödüllendirdiği erdemler olarak tanıtmakla çağının geleneksel inanışlarını altüst etti. İnsan sevgisine ve Tanrı adaleti önünde herkesin eşitliğine dayanan böyle bir öğretinin devrimci yönü, kısa sürede Yahudi ileri gelenleriyle din adamlarının düşmanlığını uyandırdı ve bunlar İsa'dan kurtulmağa karar verdiler. İsa'yı, on iki havarisinden biri olan Yahuda ele verdi. Havarileriyle son bir yemek yiyen İsa, yemekten sonra onların ayaklarını yıkamış ve «Bu benim vücudumdur» diyerek ekmeğini, «Bu benim kanmadır» diyerek şarabım onlarla bölüşmüştü. Kudüs yakınında yakalandı, Yahudi makamlarınca yargılandı ve «Tanrı'nın oğlu» olduğunu söylediği için «kâfir» sayılarak mahkûm ve Roma valisi Pontus Pilatus'a teslim edildi. Vali, İsa'nın kölelere uygulanan bir ceza ile, çarmıha gerilerek öldürülmesi emrini verdi; elleri bağlı olarak Golgotha Tepesi'ne kadar sırtında taşıdığı çarmıha gerilen İsa, orada öldü. Hıristiyan inancına göre, ölümünden iki gün sonra bir mucizeyle dirilen İsa, havarilerini kelâm'ını bütün dünyaya yaymakla görevlendirdikten sonra göğe doğru yükselerek Tanrı'nın, Baha'sının yanına çıktı. İsa'nın havarilere verdiği bu görev, bütün engellere rağmen, Hıristiyanlığın yayılmasıyla gerçekleşmiş oldu
Havariler
Isa, kendisine inananlar arasından, yanından hiç ayrılmayan on iki kişiyi havari (yardımcı) seçti ve bunları İncil'i yaymakla görevlendirdi, İsa'nın Petrus adını verdiği Yunus'un oğlu Simun, onun kardeşi Andreas, Büyük Yakup ile Küçük Yakup, Yuhanna, Filipus, Bartholomaeus, Matta, Tomas, Gaygur Simden, Yakup'un oğlu Yahuda ve hain Yahuda İskariyot. Hepsi de işçi, balıkçı gibi yoksul kişilerdi.
Hıristiyanlığın kurucusu; daha önceki peygamberlerin, geleceğini haber verdikleri İsa'ya, «Tanrı tarafından gönderilen» anlamına «Mesih» de denir. Hıristiyanlar tarafından Tanrı'nın oğlu sayılan İsa, kendisine inanmayanların gözünde, herhangi bir Yahudi peygamberinden başka biri değildir. Kim olursa olsun, İsa'nın, tarihin en dikkate değer kişilerinden biri olduğuna kuşku yok; çünkü bildirisi, havarilerinin yazdığı İncil'lerle insanlara ilettiği o sonsuz sevgi ve kardeşlik bildirisi, insan düşüncesinin gelişmesini derinden etkileyecektir. İsa, kendi adını taşıyan çağdan, yani Milattan birkaç yıl önce, o sıralar Roma İmparatorluğu'na bağlı olan Filistin'in Beytülahm kentinde doğdu. Anası Meryem'in ve Nâsıra'lı bir marangoz olan babalığı Yusuf'un yanında geçirdiği sanılan gençliği hakkında fazla bir bilgi yok. İsa, yirmi sekiz yaşına doğru, vaazlar vermek ve Tanrı saltanatının pek yakında başlayacağını bildirmek üzere ailesinin yanından ayrıldı. Böylece birkaç yıl havarileriyle birlikte Yahudiye'yi, Celile'yi, Samariye'yi dolaştı. Ünü günden güne yayıldı ve onu Mesih olarak kabul edenlerin sayısı hızla arttı. Felâkete uğramışlara, zayıflara, hor görülenlere kucak açan İsa, yoksulluğu ve alçakgönüllülüğü, Tanrı'nın ödüllendirdiği erdemler olarak tanıtmakla çağının geleneksel inanışlarını altüst etti. İnsan sevgisine ve Tanrı adaleti önünde herkesin eşitliğine dayanan böyle bir öğretinin devrimci yönü, kısa sürede Yahudi ileri gelenleriyle din adamlarının düşmanlığını uyandırdı ve bunlar İsa'dan kurtulmağa karar verdiler. İsa'yı, on iki havarisinden biri olan Yahuda ele verdi. Havarileriyle son bir yemek yiyen İsa, yemekten sonra onların ayaklarını yıkamış ve «Bu benim vücudumdur» diyerek ekmeğini, «Bu benim kanmadır» diyerek şarabım onlarla bölüşmüştü. Kudüs yakınında yakalandı, Yahudi makamlarınca yargılandı ve «Tanrı'nın oğlu» olduğunu söylediği için «kâfir» sayılarak mahkûm ve Roma valisi Pontus Pilatus'a teslim edildi. Vali, İsa'nın kölelere uygulanan bir ceza ile, çarmıha gerilerek öldürülmesi emrini verdi; elleri bağlı olarak Golgotha Tepesi'ne kadar sırtında taşıdığı çarmıha gerilen İsa, orada öldü. Hıristiyan inancına göre, ölümünden iki gün sonra bir mucizeyle dirilen İsa, havarilerini kelâm'ını bütün dünyaya yaymakla görevlendirdikten sonra göğe doğru yükselerek Tanrı'nın, Baha'sının yanına çıktı. İsa'nın havarilere verdiği bu görev, bütün engellere rağmen, Hıristiyanlığın yayılmasıyla gerçekleşmiş oldu
Havariler
Isa, kendisine inananlar arasından, yanından hiç ayrılmayan on iki kişiyi havari (yardımcı) seçti ve bunları İncil'i yaymakla görevlendirdi, İsa'nın Petrus adını verdiği Yunus'un oğlu Simun, onun kardeşi Andreas, Büyük Yakup ile Küçük Yakup, Yuhanna, Filipus, Bartholomaeus, Matta, Tomas, Gaygur Simden, Yakup'un oğlu Yahuda ve hain Yahuda İskariyot. Hepsi de işçi, balıkçı gibi yoksul kişilerdi.
Bugün 283 ziyaretçi (366 klik) kişi buradaydı.