Özündeki niceliklerin ölçütünü ayarlayabilen değer yargıları… Kendine saygısını muhafaza edecek sağlam ağlardan örülmüş kozası olmalı…
Aynadaki aksine bakarken saçındaki akları değil, gözbebeklerindeki kişiliğini görebilmeli…
Yarın yoktur diye bu günü yaşarken, sizsiz yarınlarda, adının başına ya da sonuna eklenecek sıfatlarla anılacağını hesap edebilmeli…
Kendi zekâsına güvenmeli, ama başkalarının da aklıselim olabileceğini idrak edebilmeli.
Fütursuzca yaşarken günübirlik; kitabında olmayan normların da farkında olabilmeli.
Yüzüne vurulmuyorsa kusurları, tükürülmüyorsa suratına, buna değer görülmediği için olduğunu anlayabilmeli…
Bir hacmi olmalı insanın! Boşlukları doldurabilen, “İyi ki var” dedirten…
Dostlarını seçerken ve dost seçilirken; adının onunla bir anılacağını bilmeli. Balçığın içinde debelenen dostunu temize çıkartmak için; üzerine döktüğü ak sütün/yoğurdun fayda etmeyeceğini, zamanla aynı balçığa bulanacağını düşünebilmeli.
Bir çizgisi olmalı insanın! Dümdüz ve gideceği yeri bilen azmi olmalı bir de… Eğri yolların sapa ve engebeli olduğunu kestirebilmeli. İradesi ve direnci olmalı; doğru bildiğinden ve herkesçe kabul görmüş doğrulardan şaşmayacak. Sözüne özüne güven duyulmalı her mecliste… İki kişiye söylediği sözün tutarsızlığında “Yalancı!” damgasını hayatının sonuna kadar taşıyacağını, gözlerinde mühür olarak kalacağını bilebilmeli…
Bir yüreği olmalı insanın! “Aşk” ile “Sevgi”yi birbirinden ayırt edebilen. Aşkını bir kişiye verirken, kucak açabilmeli sevdiklerine. İki kutsal değeri ayakaltına düşürmemeli, kıymetini bilmeli her daim… Enstantane bir maceraysa yaşanan; küçük bir dikkatsizlikte, çiviyi tutan eline bir gün çekici vuracağını unutmamalı. Canı yanan sadece parmağın sahibi olmaz mı? Mekanik oyuncak sanıp, oynamamalı insan ruhlarıyla…
Bir duruşu olmalı insanın! Sokak lambaları gibi dimdik, ışık vermeli dibine ve etrafına. Yine de ödün vermemeli mum misali kendinden. “Gurur” sözcüğünü “Onur” ile değiştirmeli lügatinden. Eğer kuralları hiçe sayıp kuralsız yaşamaksa idol, bir onurunu bir de şapkasını yanından ayırmamalı… Koltuğunun altına onurunu, başına şapkasını alıp “Eyvallah” diyebilmeli…