“Osmanlı Ailesi” çok geniş içerikli bir kavramdır.Bu kavramın içinde her şeyden önce imparatorluğu yöneten “hanedan” vardır .Osmanlı içindeki hukuki farklılaşmaya rağmen tarihi-kültürel doku, imparatorluğun her dinden halklarını aile yaşamları ile birbirine benzeştiriyordu.Bunda Osmanlı kadar Osmanlı öncesinin de payı vardır. Osmanlı ailesi yaşadığı mekan bakımından göz atılırsa bu topluluğun halkının birbirinin kefili olduğu göze çarpar.Bu mekanlar köyler veya mahallelerdir.Bu fiziki ortamı oluşturur.Ayrıca üç kuşağın bir arada yaşadığı ,ama aynı zamanda bir hukuki ve mali birim olan “hane” kavramı da önem taşımaktadır.
Günlük yaşam ve üretimde Osmanlı ailesi ,çekirdek ailenin yaşam kalıplarından çok büyük ailenin yaşam ve üretim kalıplarına uymaya meyillidir.Zaten geleneksel köyler ve şehirlerde çekirdek aile ,hayatın sürdürülmesi için uygun bir aile tipi değildir.Ailenin üretimi yıllık tüketim stoklarının hazırlanması ,kırsal alandaki iş bölümü ailenin güvenliğinin sağlanması bakımından üç kuşağın bir arada barınması gerekir.Bu kültür mirasının aktarımı içinde gereklidir.Genellikle hane halklarının ikamet ettiği hane tipleri de birkaç kuşağı barındırmaya müsaittir.Avlu etrafında yer alan odalar veya küçük binalarda geniş aile bireyleri yaşar ;aile içi eğitimde çocukların eğitimi kuşaklar tarafından yerine getirilir.Tüketime yönelik malzeme yiyecek,giyecek ile organik bir bağ içindedir.
Ancak bu yapı İstanbul , Selanik ,İzmir gibi büyük liman şehirlerinde daha değişikti.Çekirdek aile tipi daha yaygındı.Coğrafyaya ,yetiştirilen hayvana ve askeri yapıya göre aşiretler arasında farklılıklar olsa da şehirlerde ve köylerdeki aile tipi dinlere göre farklılık arz etmediği için “Osmanlı ailesi” kavramı altında inceliyoruz .Müslim ve gayrimüslimler arasında önemli yaşam farkı ve aile yapısında akrabalık ilişkilerinde derin ayrılıklar olduğu konusundaki yaygın yanlış kanaattir.Millet sistemi farklı dinden insanların evlilik ve akrabalık kurarak kaynaşmasına manidir ve her halk kendi kampında yaşamıştır ama kültürel etkileşim ve hayatın temel kurumlarındaki ortaklık şaşılacak derecede yüksekti.
Osmanlı devleti bir Müslüman devletti ve son İslam imparatorluğu olma vasfını taşımaktadır.Gayrimüslimler bu imparatorluk altında himaye altındadır.
Kılık kıyafet ayrımı ve ayrı mahallelerde oturma zorunlulukları gayrimüslimlerde benimsemişlerdir.Gayrimüslim halk için Müslümanlara karışmama ,dini bu yolla devam ettirme söz konusudur .Bu nokta önemlidir zira Osmanlıdaki millet biçiminde teşkilatlanma ve ferdin bu kesimdeki aidiyeti
Modern dünyadaki azınlık statüsü ve psikolojisinden hem objektif hem de sübjektif esasları itibariyle farklıdır.
“Millet” sözü dini bir aidiyeti ifade eder Osmanlı nizamında fert doğduğu millet kompartımanının içinde o cemaatin otoritesine bağlı olarak yaşar,ancak ihtida ederse bu kompartımanı değiştirirdi.Millet ulus anlamında bir kavram olmayıp bir içtimai teşkilatlanma ,bir ruh hali ve tabanın birbirine bakışını ifade eder.Cemaatler arasındaki ilişki azdır,çatışma azdır ama gerilim devamlı vardır .Çekişme rekabet eğilimi Osmanlı cemiyetinde son asırdaki uluslaşma ve modernleşme ile başlamıştır.9. asırda her dinden bir gurup genç imparatorluğun eğitim müesseselerinde bütün diğer insanlarla birlikte eğitilmiş,bürokrasiye girmiş yükselmiş ve Osmanlı seçkinleri içinde yer almışken ;bir gurup bu sürecin dışında kalmış, ulusça akımlar ve çalışmalara katılmış,diğer kalabalık üçüncü grup ise asırlardan beri sürdürdüğü hayatı köylü ve şehirli zanaatkar ve esnaf olarak devam ettirmiştir.