AHMET ÜNAL
kurtuba
el ultimo suspiro del moro* Peygamberimiz insanlara adaleti teklif etmiş, Tanrı katında herkesi eşitleyen hakça bir söylemle gelmişti. Mesaj her yerden duyuldu. Hızla yayılmaya taraftar bulmaya gönülleri fethetmeye başladı. Vefatının üzerinden daha yüz yıl geçmeden Hicaz çöllerinden yola çıkan İslam, Çin’den Fransa içlerine kadar yayılıyordu. Bunun insan ve kaba güçle olması mümkün değildi elbette. ![]() Gören gözler bu ilkelerin hayat bulduğu birçok eserin yakılıp yıkıldığını, kitapların imha edildiğini bildiriyorlar ama geriye kalan şeyler var çok şükür. Allah’ın ibret-i alem için korumasıyla bizlere ulaşan El Hamra sarayı bunlardan biri. Bu kadar büyük bir başarıya karşılık, tevazu kanatlarını indirmiş, bütün kapılarında ve odalarında Galip Olan Allah’tır yazan teslimiyet içinde bir yapı.
![]() Hatta büyük tarihçi İbn Haldun’u(1332-1406) da bu kutlu insanlara son halka olarak eklemek mümkün. Tunus’ta doğmuş ama İspanya’daki son Müslüman krallığı olan Gırnata’da çalışmalar yapmıştı. Tarih filozofudur ama aynı zamanda sosyolojinin temellerini kuran kişi olarak biliniyor dünyada. Avrupa onu ancak 19. yüzyılda keşfetti.
Sonra neler oldu, küçük sultanlıklar, emirlikler, sen ben meseleleri insanlığın kaçınılmaz zaafları. Hiçbir dünyevi oluşum sonsuza kadar sürmez. Işıklarını salmış ve vakti gelince gitmişler. Günümüze ulaşan birikim hiç küçümsenmeyecek boyutlarda ve değerde. İslam medeniyetinin mevcut Hristiyan medeniyetinden çok daha üstün olduğunu gösterdiler. Aydınlanmanın alt yapısını oluşturan vahye dayalı eleştirel akıl, sorgulama, kuşku ve analizi soktular işin içine. Allah’ın büyüklüğü karşısında kibirlenmenin, kaba gücün acizliğini, bayağılığını kötülüklerini gösterdiler. Kalp işi fetihler yaptılar. O yüzden yüzlerce yıl hayat buldular. Mecburdular da zaten, çünkü geri dönmemek için gemileri yakmıştı Ziyad.
Sonunda işin doğası gereği bölgedeki krallar, aristokratlar, din adamları sahibolma dürtüsüyle harekete geçtiler İspanya’yı ihya eden bu adamlardan yarımadayı kurtarmak ve siyaset ve inanç bakımından inisiyatifi yeniden ele geçirmek için. Batı literatürüne göre “reconquista” olarak arlandırılan bir hareket başlayacak, bir kral Alfonso çıkacak ve 1085’de Toledo’yu fethederek başlayacaktı işe. Afrika’daki murabıtlar hükümdarı Yusuf İbn Taşfin kuvvetleriyle yarımadaya gelip Alfonso’yu yenmiş ama sonunda kendisi de yıkılmış. Muvahhidler hanedanı da gelip bir mücadele vermiş ama bir şey bir kere çökmeye görsün, domino taşları gibi gidiyor. Osmanlı’da da böyle olmuştu. Bir medeniyeti ayakta tutan ruhtur kılıçtan önce. 1212 de El İkab meydan savaşı Kurtuba’ya 100km. uzakta yapılmıştı Muvahhidlerle Hristiyanlar arasında. Buradaki yenilgimizden sonra şehirler bir bir gitti.
Son Müslümanlar beni çok etkiler. Gırnata Emirliği kalmıştır sadece. Meşhur kral-kraliçe evliliği, “reconquista” hareketinin son perdesi. Kan dökücü Kraliçe İzabella ve Kral Ferdinand kuvvetleri iki aylık bir kuşatmanın ardından gırnata emiri Ebu Abdullah’a (boabdil) şehrin anahtarlarını teslim etmesini söylerler. 2 Ocak 1492’de şatafatlı bir törenle teslim eder Abdullah. Eşi ve aile fertleriyle El Hamra’nın üst taraflarına Sierra Nevada dağlarının eteğindeki kayalık tepeye çekilir. Teslim ettiği şehri-mülkü ve hazineyi- buradan seyrederken gözünden yaş geldiği yazılıdır. Annesinin bir erkek gibi savunamadığın şehrin için şimdi bir kadın gibi ağlıyorsun dediği söylenir. Mehmet Akif’in de bunu anlatan dizeleri var. Artık sütun ormanı diye ün yapmış olan Kurtuba Ulu Cami kiliseye çevrilmişti hemen. Sevilla Ulu Camisi de kiliseye çevrilerek İspanyollar arasında Girelda diye şöhret bulan minaresi çan kulesine dönüştürülmüştü. E na’palım bizim de camiye çevirdiğimiz kiliseler var. Tarih böyle işliyor.
Bu zaferle Kristof Kolomb’u seyahatler için destekleyecek morali bulmuşlardı. Bu yolculuklara keşke insana kıymayan, saygıyla hakkını teslim eden Müslümanlar çıksaydı.
Batıda bunlar yaşanırken Doğuda da Asya’nın Kandilleri yükseliyor insanlığı Doğudan kuşatıyorlardı.(Bakınız: Halime Toros, Hece yay. 2006)
Sonuçta bize düşen iç çekmek değil, bu muhteşem birikimle yükselmek, yürekten, derinden ilgilenip gereken çıkarımlarda bulunmak ve şimdimizin kutlu toplumunu, her şeyden önce bir insan olarak varoluşumuzun sırlarını keşfederek, ilahi rızaya uygun olarak en parlak şekilde inşa etmenin yollarını aramaktır.
|
Bugün 120 ziyaretçi (652 klik) kişi buradaydı.